... Yeni bir dünya var, anlıyor musun Olric? Her şeyi geride bırakmak gerekiyor. Bir sabah kalkacaksın, arkana bakmadan... ... Ölümü bilerek yaşamak istiyorum Olric. Yaşamanın anlamını bilmek için, ölümün anlamının karanlıkta kalmasını istemiyorum. ... Günahlarımın ağırlığına dayanamıyorum Olric. Neden beni…devamı...
Yeni bir dünya var, anlıyor musun Olric? Her şeyi geride bırakmak gerekiyor. Bir sabah kalkacaksın, arkana bakmadan...
...
Ölümü bilerek yaşamak istiyorum Olric. Yaşamanın anlamını bilmek için, ölümün anlamının karanlıkta kalmasını istemiyorum.
...
Günahlarımın ağırlığına dayanamıyorum Olric. Neden beni uyandırmadın?
"Sizin sahil gibi değil buralar her yeri müteahhitler kapmış İnşaat yapıyorlar her boşluğa pazar kuracak yer kalmıyor Bayrammış bak yarın çok mutluymuş "Türküm" diyenler Ama senin ayakların üşüyor nasıl da çaresizim Ilık ılık konuşayım diye sarılıyorum telefona Müteahhitin kepçesi telefon…devamı"Sizin sahil gibi değil buralar her yeri müteahhitler kapmış
İnşaat yapıyorlar her boşluğa pazar kuracak yer kalmıyor
Bayrammış bak yarın çok mutluymuş "Türküm" diyenler
Ama senin ayakların üşüyor nasıl da çaresizim
Ilık ılık konuşayım diye sarılıyorum telefona
Müteahhitin kepçesi telefon tellerini koparmış
Mektup yazsam alevli mürekkepler kullanıp
Yazdıklarımı ayaklarına okur musun?"
HATIRLAT DA HAZİRAN SONLARINDA ÇOCUKLUĞUMU YAKALIM Sen beni öpersen belki de ben Fransız olurum Şehre inerim bir sinema yağmura çalar Otomobil icad olunur Zarifoğlu ölür Dünyadaki tüm zenciler kırk yaşından büyüktür -Senegalliler dahil değil. Sen beni öpersen belki de ben…devamıHATIRLAT DA HAZİRAN SONLARINDA ÇOCUKLUĞUMU YAKALIM
Sen beni öpersen belki de ben Fransız olurum
Şehre inerim bir sinema yağmura çalar
Otomobil icad olunur Zarifoğlu ölür
Dünyadaki tüm zenciler kırk yaşından büyüktür
-Senegalliler dahil değil.
Sen beni öpersen belki de ben gansterleşirim
Belki de şair olurum ve seni de aldırırım yanıma
Bilesin; göğsümde hangi yöne açmış tek gülsün
Yani ya bu eller öpülür ya sen öldürülürsün
-Haydi iç de çay koyayım.
Kaygıyla reddettim demin yorulmuş olduğumu Üzülmüş kozalaklara hayal kırıklığı sıktım üç el Sıktım çünkü daralmıştım Sıktım çünkü olup bitenleri Kimselere ağlayamayacak kadar Yalnızdım.
... "Kendi evimde kitap okuyarak zaman geçiriyor, böylelikle içimde yükselen duyguları bastırmaya çalışıyordum. Sadece okuyor ve yararlanıyordum. Kitaplardan zevk, coşku ve acı alıyordum. Bazen bıkıyordum. Doğal olarak hareket etmek gereksinimi duyuyordum. Bir şeyler yapmak isteğiyle gözlerden uzak, karanlık, çirkin, koyu…devamı...
"Kendi evimde kitap okuyarak zaman geçiriyor, böylelikle içimde yükselen duyguları bastırmaya çalışıyordum. Sadece okuyor ve yararlanıyordum. Kitaplardan zevk, coşku ve acı alıyordum. Bazen bıkıyordum. Doğal olarak hareket etmek gereksinimi duyuyordum. Bir şeyler yapmak isteğiyle gözlerden uzak, karanlık, çirkin, koyu bir hovardalık -hatta hovardalık bile denilemeyecek- özentisine kapılıp gidiyordum. Hırçınlığım nedeniyle tutku adını verdiğim duygularım keskin ve yakıcıydı. İsteri krizlerine benzeyen bunalımlar gözyaşlarıyla ve çırpınmalarla geliyordu. Okumaktan başka yapacak bir şey bilmediğim gibi, gidecek yerim de yoktu. Üstelik bir de sıkıntıdan patlayacak dereceye gelip aykırılıklara, çelişkilere karşı içimde söndürülemez bir istek duymaya başlayınca, kendimi türlü pisliklerin içine atıveriyordum.
...
Gecede olan zevklerimin ve bütün bunların bir derinliği yok değildi. Bu gece zevklerinde çok önemli bir çekicilik bulmasaydım, dalar mıydım hiç? Hayır, ucunda soyluluk olmayan bir bir davranışa kalkışacak insan değildim ben."
"Siz her saati geçirmek için mutluluklar, eğlenceler buluşunuzu anlatırken ben yirmi dört saatlik hayatımın nasıl bir cehennem saati gibi sonsuz, sürüklenmez bir hayat olduğunu düşünüyordum. Sadece söyleyeyim ki ölecek derecede bunalıyorum."
Beyoğlu'nun arka sokaklarında bir hastalık gibi dolaşırdım. Yaşayacaklarına emin olanların cesaretiydim. Sadece onlar arkadaşlık ederdi benimle, sadece onlar ölümümü isterdi. Biçimi ne olursa olsun, Kapılarda edilirdi tüm vedalar. Bar kapıları, tuvalet kapıları, han kapıları, market kapıları, bankamatik kapıları. Vedalar için…devamıBeyoğlu'nun arka sokaklarında bir hastalık gibi dolaşırdım.
Yaşayacaklarına emin olanların cesaretiydim.
Sadece onlar arkadaşlık ederdi benimle, sadece onlar ölümümü isterdi.
Biçimi ne olursa olsun,
Kapılarda edilirdi tüm vedalar.
Bar kapıları, tuvalet kapıları, han kapıları, market kapıları, bankamatik kapıları.
Vedalar için yeterli sayıda kapılar vardı nasıl olsa.
Alıştığımız ayrılıklardan bize kalanlar,
Bizi tanıyan kapılar.
Beni orda buldum su çiçeğim.
İçinde alkol, müzik, balıklar yüzen bir havuzun ortasındaydım.
Yakışmıyordu vedalar yüzüme aslında,
Hiçbir anahtar açmıyordu kapıları.
Biliyordun seni asla bırakmayacağımı.
Biliyordun bu yüzden hastalığımı örten acılar giyindiğimi.
Bir acı yumağı gibi sökülerek, çözülerek dolaşıyordum İstanbul sokaklarında.
Yarım kalan şiiri tamamla,
Öp beni.
Şimdi utançtır tanelenen sarışın çocukların başaklarında. Ovadan gözü bağlı bir leylak kokusu ovadan çeviriyor o küçük güneşimizi. Taşarak evlerden taraçalardan gelip sesime yerleşiyor. Sesimin esnek baldıranı sesimin alaca baldıranı. Ve kuşlara doğru fildişi: rüzgarın tavrı. Dağ: güneş iskeleti. Tahta heykeller…devamıŞimdi
utançtır tanelenen
sarışın çocukların başaklarında.
Ovadan
gözü bağlı bir leylak kokusu ovadan
çeviriyor o küçük güneşimizi.
Taşarak evlerden taraçalardan
gelip sesime yerleşiyor.
Sesimin esnek baldıranı
sesimin alaca baldıranı.
Ve kuşlara doğru
fildişi: rüzgarın tavrı.
Dağ: güneş iskeleti.
Tahta heykeller arasında
denizin yavrusu kocaman.
Kan görüyorum taş görüyorum
Bütün heykeller arasında
karabasan ılık acemi
-uykusuzluğun sütlü inciri-
kovanlara sızmıyor.
Annem çok küçükken öldü
beni öp, sonra doğur beni.