Kadın olmak anne olmak evlat olmak zordur ama adeletsiz bir dünyada kendin için değil başkası için boyun eymek zor değildir bir kadına çünkü bunu yapacakkadar güçlüdür bizleri zayıf görselerde
Ben büyümek istemedim Ben bu hayatı istemedim Herşey çok ağırdı burada Herşeyi fazla fazla yaşadım Herşeyi tüm çıplaklığıyla gördüm Herşeyi bütün benliğim hisettim Akan zamanın içinden büyüdüm Ama zamanın geçmesi istemedim Hızlaca değişti hayat Ama hızlanmasını değişmesini istemedim Bir damla…devamıBen büyümek istemedim
Ben bu hayatı istemedim
Herşey çok ağırdı burada
Herşeyi fazla fazla yaşadım
Herşeyi tüm çıplaklığıyla gördüm
Herşeyi bütün benliğim hisettim
Akan zamanın içinden büyüdüm
Ama zamanın geçmesi istemedim
Hızlaca değişti hayat
Ama hızlanmasını değişmesini istemedim
Bir damla suyun
Bir damla göz yaşının
Bir damla kanın
Bir nefes çekmenin ağırlığını istemedim
Ben bu dünyaya ne doğmayı nede bu dünyada yaşamıyı istemedim
Ben var olmak istemedim
Gözleri özledim bana bakan gözleri sesini özledim bana seslenişini tenini özledim bana dokunan sıcak tenini en çokta kalbindeki yerimi özledim bana ait olan yeri
Birini sevdim çaresiz ve umutsuzça Çok sevdim tüm benliğim kaybedinceye kadar Hiç sevilmedim Oysaki tek istediğim birazcık sevgi Birini sevdim O kadar sevdim ki Kör bir kuyunun dibinde Çürüyen bedenim içinde atan kalbim duruncaya kadar Birini sevdim beni hak etmediği…devamıBirini sevdim çaresiz ve umutsuzça
Çok sevdim tüm benliğim kaybedinceye kadar
Hiç sevilmedim
Oysaki tek istediğim birazcık sevgi
Birini sevdim
O kadar sevdim ki
Kör bir kuyunun dibinde
Çürüyen bedenim içinde atan kalbim duruncaya kadar
Birini sevdim beni hak etmediği bile bile
Sevilmediğim halde
Sadece sevdim
Yetim sevda duvarda eski bir ceket asılı keskin sigara kokusu ne rengi kalmış ne dikişi ne zaman alınmıştır, tahmini zor... köşede yer yatağı, içinde yüzük kırış kırış bir kadın canlı olduğunda dair tek belirti; telaşla hareket eden, solgun ve yorgun…devamıYetim sevda
duvarda eski bir ceket asılı
keskin sigara kokusu
ne rengi kalmış ne dikişi
ne zaman alınmıştır, tahmini zor...
köşede yer yatağı, içinde yüzük kırış kırış bir kadın
canlı olduğunda dair tek belirti;
telaşla hareket eden, solgun ve yorgun gözleri
“ korkma, misafir” diyor kocası,
korkuyordu kadın belli ki pek misafir gelmiyordu bu haneye
gözlerim dolanırken odada, dilim dolaştı
ne işim vardı bu evraklarla bu fukaralık sarayında
terledi anlım, oysa buz gibiydi ortalık.
Yer yarılsa en iyisiydi
Yer yatağında inleme, öksürme, ağlama sesleri…
titrek ellerle su götürdü kocası boş ucuna, döke saça …
el atacak idrak kalmamıştı başımda.
Allah’ım ne işim vardı benim burada
dünyanın bütün suçlarını ben işlemişim gibi
başım önümde, yüzüm yerde, vicdanım bilmem nerede
sanki işi duymasın diye iyice sokuldu,
fısıldar gibi kulağıma “ de oğul de, sen de emir kulu”
şey…
“ bildiğim oğul bildim” demişti… demişti de, elden ne gelir işte
içimden sancılar, içimden yangınlar geçer
keşke açmasaydın kapıyı, koysaydı
Sövüp say saydı, ama yapmadı.
Gözlerim, yırtık kilimde ilmek sayar
Duyulmasın istedim, kelimeleri ezdim de ezdim
Amca, senet dedim
iç çekti eğdi başını
para dedim
“ yok oğul” sıktı dişini
Eşya, mal mülk, dedim
“ gözün ne gördüyse götür” dedi
kalktı eşinin yanına vardı
belli belirsiz tebessümle, gözlerinin ta içine baktı,
o solgun o hasta gözler sanki biraz daha canlandı
ağır ağır açılıp kapandı
anladım ki, 2 yüreğin sevgiyle anlaşmasıydı…
üstünü örttü şefkatli, döndü geriye.
“ yetimdir, öksüz müdür, çilekeştir oğul” dedi
boş boş bakıyordum sadece
ne ayağım vardı kalkmaya, ne dilim vardı konuşmaya
neyi bekliyordun, neden susuyorsun?
Bu insanlar niye yalnızdı bu yaşta
neredeydi konuk komşu akraba
bir kase çorba getirecek insan yok muydu bu ölmüş sokakta
dışım donuk Nilgün içim yanık, zihnim bulanık…
belli ki dolmuş belli ki taşmış yaşlı çınar
evde insan görmek yetti ona.
Hayra gelmemiştim oysa
Bir “ ahhh” Çekti derinden, başladı söze aniden.
“ biz yetim idik oğul, ikimiz de
Başta ne ana var ne baba
gençlik başta duman duman
o yaşta sevda yaman birgün akla ziyan …”
ben Kunduracı da çırak, yok başka kapı bildiğim
dükkanda yer iç, yat
o amcanın evinde, yer bulamayan emanet
emanet ağır gelmiş olacak ki, babası yaşındaki hedefe gelin etmek niyet
hak yazmış bir kere, kime niyet kime kısmet
dönüşü yok, her şeye kurulu saat, yeter ki sen adım at.
Çarşıda gördüm, gözü yaşlı
göz ucuyla baktım gözüne
sanki feryat etti
“ düğün değil bana, dar ağacı”
Ne oldu, nasıl oldu bilemedim
yemin olsun hala akıl erdiremez
cahillik mi, delilik mi çözemedim
dedim ya, hak yazınca gerisi oyun.
2 çocuk düştü dünyanın ortasına
Toysuz düğünsüz, ahbap sız insansız …
Olsun, bismillah dedik girdik yola
Ana olduk birbirimize, baba olduk.
Eş olduk, dost olduk.
Varken varı, yokken yoğun böler olduk
Mevlana nasip etmedi, görmedik çoluk çocuk
Düşmedik… şimdi mevsim torunluk,
Bu da hayırdır elbet, sabırla yoğrulduk
Boyun kıldan ince, biz kurduk.
Durdu yaşlı çınar, derin bir soluk aldı
Çevirdi başını, belli etmeden sildi gözlerini
Bir gözü bir kulağı zaten hep eşindeydi
bu yoklukta bu sevda nasıl Beslenmişti?
Gençlik geldi geçti oğul
Köksüz, damsız budaksız anca bu kadar ettik
önümüzde ardımızda olmadı büyük
dünyanın düzenini, insanların yüzlerini göremedik.
Yaş geçince, hastalık gelince, bildik
Akraba zaten hiç olmadı da, birkaç konu komşu hatır sorar uğrardı
Bahçede meyveler kuruyunca, onlar da kurudu oğul
Hani ben neyse de… of neyse
kınamak olmaz dünya telaşı
elbet vardır herkesin kendince uğraşı, evi ocağı
Kime küsülür? Elle naz edilmez oğul.
Ağrıttım başına, helal et hakkını
aylar oldu bu evde bir karartı görmeyeli
sana taştım oğul.
aha bu adam bir tek dünyalık
gözden çıkardım. Yoksa borç benim neyimi Oğul.
Allah bilir ya, bugün yarın can teslim edilir sahibine
O vakit gelir alın. Fazla benden helal olsun
Eksiği kalırsa yok başka dünyalığım. Helalleşelim oğul...
Başım önde yavaşça kalktım ayağa
Önce yaşlı çınara, sonra onun yetimime baktım
Kaçırdım gözlerimi.
Bu insanlar bu yaşta, bu soğukta, bu halde burada
Yok kimsenin haberi...
Yere baktım, insanlık adına
Seslendi arkamdan yorgun çınar
“Oğul, al şu duvardaki ceketi
Bir fukaraya verirsin, belki dua eder, kim bilir.
Sanmam ki bu yetimden sonra, bana bir daha gerekir...”
Çöktüm, kurumuş bir kiraz ağacının altına i.
Dermansızca
Tutanak gerekli... tek tek işlenmeli
Adrese gidildi. İçeride ağır ceset kokusu...
Ceset başında iki yetim, unutulmuş....
Adreste kayda değer tek şey
Yemyeşil, dalları hala dolu, koca bir sevda
Nereden beslendiği, nasıl sağ kalıp yeşerdiği
Tespit edilemedi
Ve dahi bu sevdaya,
Paha biçilemedi!
Kitap: sol yanım acıyor anne
Yazar: ayla aydemir
... Ey aşk İstersen, karadan gemi yürütürsün İstersen, sultanı dile düşürürsün İstersen, köleyi tahta oturtusun İstersen, adını taşlara, igneyle işletirsin Ey aşk Canın çekerse, kazma ile su aratırsın Denizi çölü, divane dolaştırırsın Duymak istersen istersen,kamışı sızlatırsın Pervaneyi canından caydırırsın ...…devamı...
Ey aşk
İstersen, karadan gemi yürütürsün
İstersen, sultanı dile düşürürsün
İstersen, köleyi tahta oturtusun
İstersen, adını taşlara, igneyle işletirsin
Ey aşk
Canın çekerse, kazma ile su aratırsın
Denizi çölü, divane dolaştırırsın
Duymak istersen istersen,kamışı sızlatırsın
Pervaneyi canından caydırırsın
...
Kitap: sol yanım acıyor anne
Yazar: ayla aydemir
17.08.1999 Marmara depreminde hayatını kaybedenlere Allah'tan rahmet, yakınlarına sabır dilekleriyle... Duvağını Melekler Açsın Sevdiğim "Bahçede yeşil çınar Boyun boyuma uyar Ben seni gizli sevdim. Bilmemdim alem duyar" Kaç sene gezdim dilimde bu sözler Gözlerimde hayalin, yüreğimde sen Tam da vuslat…devamı17.08.1999 Marmara depreminde hayatını kaybedenlere Allah'tan rahmet, yakınlarına sabır dilekleriyle...
Duvağını Melekler Açsın Sevdiğim
"Bahçede yeşil çınar
Boyun boyuma uyar
Ben seni gizli sevdim.
Bilmemdim alem duyar"
Kaç sene gezdim dilimde bu sözler
Gözlerimde hayalin, yüreğimde sen
Tam da vuslat derken...
Bugün 19 Ağusyos ve sen yoksun.
Duvağını melekler açsın sevdiğim.
İstediğin gibi bir duvak mıydı başına takılan
Başından taa topuklarına kadar uzanan
Elimde adın yazılı bir kolye, öylece kalakaldım
Oysa bugün boynuna takacaktım
Arkasında tarih attırdım, birlikte yeni bir hayata diye
Bilemedim ki hayatım eksi ikide
Bu şehirde miydi zelzele, bende mi?
Hangi belediyenin sınırında kalır bu acı?
Kim kaldıracak içimdeki bu enkazı?
Hangi ilden yardım konvoyu, hangi kurtarma ekibi el atacak halime?
Hangi kamyon getirdi, kullanılabilir bir yürek?
Sana teslim edemediğim evin anahtarı hala cebimde...
Cesaretim yok içeri girmeye.
Açılmamış sandığın, el değmemiş mutfağın
Her şeyde senin izin, hepsi senin emeğin...
Dilim hançer, sözüm kor, halimde dillenmiyor
Adını söylemeye takatim yetmiyor.
Akrebe takıldı gelinliğin
Yelkovana duvağın
03.02'de beline kuşağın
Gelin dediğin, damatsız çıkar mı sevdiğim?
Uymadı mı boyun boyuma?
Duvağını melekler açsın sevdiğim
Delik deşik olunca sinem kederden
Kendini bilmez adımlarla, düştüm annenin eteğine
Annen sana bu kadar benziyor muydu sevdiğim?
Belki bir köşeye kokun sinmiştir diye
Daldım viranenin içine ama nafile
Senden kalan bir tek yüzüğün
Onu da alamadım anneden, koynunda gezdiriyor.
Sarıldı boynuma. "Gel"diyor "Çıkıp çıkıp gel"
"Koynumda yüzüğü, hem yavrumun adı yazıyor hem senin
Ha yavrum gelmil ha sevdiği
Gel de arada yüreğime su serp
Teselli et, ana yüreği yanacak"diyor.
Çivi değil, o sözler, on yedi bin kere
Süngü oldu yüreğime sevdiğim.
Bahçede yeşil çınar
Boyun boyuma uyar...
Dilimde gelse şimdi bu türkü;
Bir yanım buz tutar bir yanım har.
Teselli olmaz bana sevdiğim
Acıyan yanımın tesellisi, zordur benim!
Nemli bir fatiha zarfladım
17 Ağustos diye pulladım
Dualarla yolladım...
19 Ağustus 1999, lütfen bu tarihte randevu vermeyin
Çünkü biz, ömrümüzün kalan sayfalarını, birlikye doldurmaya karar verdik
Sizi de ortak etmek istiyoruz sevincimize
Mutluluğumuza hep beraber şahitlik eder misiniz?
Düğünün mübarek olsun
Vuslatın mübarek olsun
Duvağını melekler açsın sevdiğim...
Kitap: sol yanım acıyor anne
Yazar: ayla aydemir