(@) - Raf

Kitap, romantizm fikrinin doğuşundan günümüze kadar gelen sürecini çizimlerle, yani bir çizgiroman, daha doğrusu bir "çizgibilim" şeklinde anlatıyor. Hem sıkmadan anlatan hem de gerçekten bir şeyler öğrenebileceğiniz yararlı bir kitap olmuş. Kitaba başlamadan iki tereddütüm vardı: Ya çok ağır, akademik…devamı

wannistsumeyye 3 years ago

İyi Kız

Mary Kubica

6 Gönderi

Öncelikle kitap çok akıcı. Bu tarz kitaplar zaten edebi açıdan çok beklentimin olduğu kitaplar olmuyor. Bu da öyle oldu, bu açıdan basit bir kitap. Korku-gerilim türünde yazıyor ama pek gerilim olduğunu söyleyemem. Daha çok gizem ve merak ön planda. Ne…devamı

wannistsumeyye 3 years ago

Kaçak Prenses

Julian Jarrold

1 Gönderi

İkinci Dünya Savaşı bittikten sonraki günde Zafer Günü kutlamalarına karışıp eğlenmek isteyen iki kardeş İngiltere prensesinin geçirdiği geceyi, o gecede yaşadıklarını anlatıyor. Filmi beğendiğimi söyleyemem. Belli olduğu gibi ağır basan yönü eğlence-komedi olsa da hem eğlenceli, komik bir film olsun,…devamı

wannistsumeyye 3 years ago

Dipköşe

Arif Ay

1 Gönderi

"kimse günahını üstlenmiyor tüm günahsızlardan başka açıp açıp soluyor çiçekler uçup uçup dönüyor kuşlar toprağı ve göğü zehirliyoruz ha gayret kendi leşimizden tiksinerek suriye'de şu kadar insan öldü bugün de iftara az kaldı hayret hep hayretler içinde kaldık çocuğum ben…devamı

wannistsumeyye 3 years ago

New York'ta Yağmurlu Bir Gün

Woody Allen

9 Gönderi

Woody Allen, Midnight in Paris ile beklentimi zirveye çıkardığı için listeme eklediğim bir film olmuştu ama hiç beklediğim gibi olmadı maalesef. Woody Allen'in filmlerinde şehirleri yansıtmayı sevdiğini anlıyorum ki bu çok güzel bence. Filmlerinde, sanki oyuncular değil de konunun geçtiği…devamıWoody Allen, Midnight in Paris ile beklentimi zirveye çıkardığı için listeme eklediğim bir film olmuştu ama hiç beklediğim gibi olmadı maalesef. Woody Allen'in filmlerinde şehirleri yansıtmayı sevdiğini anlıyorum ki bu çok güzel bence. Filmlerinde, sanki oyuncular değil de konunun geçtiği şehir başrolü oynuyor. Burda da anlatmak istediğini anladım; New York gibi bir şehirde, büyük bir şehirde, insanın sürekli beklemediği olaylarla karşılaşması, her zaman yeniliklere denk gelmenin mümkün olması, bunlar çok heyecan verici olmasına rağmen aynı zamanda öyle bir şehir için hayatın normal akışındaki gayet olağan bir durum olması ve bu yüzden insanların da böyle alışmış şekilde karşılaması... Evet, bunlarla değerlendirince, filmde bunları görüyoruz ama izlerken bir "eee?" demekten de alamadım kendimi. Yani bunun dışında bir beklentiniz oluyor ve bu beklentiye göre gayet sıkıcı bir film. Filmde olaylar çok durağan ve her şey gereksiz derecede rastgele oluyor, saçma olarak görmeye başlıyorsunuz bir süre sonra. Üstelik normalde böyle durağan ve diyologlar üzerinden ilerleyen filmleri sevmeme rağmen beğenmedim filmi. Çok diyolog sahnesi var ama bunlar cidden sıradan ve izlemenize gerek olmayan diyologlar. İzlemesem de olur diye düşünebilirsiniz dolayısıyla. Bir de filmdeki kadın başrolden bahsetmem gerek. Film; Ashleigh adlı, üniversite öğrencisi bir gazetecinin, bir röportaj için sevgilisi Gatsby ile bir haftasonu New York'a gitmesini ve bu genç çiftin orda yaşadıklarını anlatıyor. Ama bir karakter bu kadar salak olamaz. Hani bazen bir film veya dizide bir karakterin her hareketiyle sinir krizi geçiririsiniz ya, işte bu o karakter. Abartıyorum tabi ki ama gerçekten salaktı yani:D Bir de Elle Fanning'i normalde de sevmem, böyle bir rolde o olunca karakaterden de filmden de ayrıca soğudum. Bu kadar uyumsuz bir çift olmalarına rağmen Gatsby nasıl bu kadar aşık anlamadım:D Filmde, filmi çoğunlukla sıkıcı hale getiren sakinliğin arada sizi tebessüm ettirmesi ve Timothee Chalamet'nin rolü olan Gatsby'nin harika bir karakter olması dışında izlenecek pek bir şey yok. Sonuna kadar izlemeden kapatılacak kadar kötü değil belki ama izlemeye vakit ayırmanıza gerek olan bir film de değil kısaca.

wannistsumeyye 3 years ago

Nomadland

Chloé Zhao

65 Gönderi

Oscar'ı pek takip edemesem de tören başlamadan bu filme yorum yapmış olmak istedim. Bu süreç içinde adını en çok duyduğum ve izlemek istediğim film buydu çünkü. Film, eşini ve işini, yani neredeyse tüm varlığını kaybedip hayatını, karavana dönüştürdüğü minibüsünde geçiren…devamıOscar'ı pek takip edemesem de tören başlamadan bu filme yorum yapmış olmak istedim. Bu süreç içinde adını en çok duyduğum ve izlemek istediğim film buydu çünkü. Film, eşini ve işini, yani neredeyse tüm varlığını kaybedip hayatını, karavana dönüştürdüğü minibüsünde geçiren bir kadının yaşamını konu alıyor. Yani aslında tüm film, bu tek karakter üzerine kurulu. Filme başladığımda hiç böyle sakin, sessiz bir film beklemiyordum açıkçası. Doğru düzgün yorum da okumamıştım çünkü. Bu tür bir film olması benim çok daha hoşuma gitti tabi. Bu sakin ilerleyiş, sinematografisiyle çok uyumlu ilerleyen, harika görüntüler ortaya çıkarmış. Mekanlar, manzaralar çok etkileyici olmuş ve bunlar insana bir bakıma huzur veren görüntüler olsa da filmin etkisi öyle olmuyor. Baş karakter Fern'ün yalnızlığı, çaresizliği tüm bu sakinliğe rağmen çok çarpıcı şekilde hissettirilmiş, dolayısıyla duygusal yönü gerçekten ağır bir iş çıkmış ortaya. Fern'ün yaşadığı tüm acıya rağmen hayatına bir şekilde devam edişini izliyoruz ve bu çok doğal bir şekilde ilerliyor. Mesela onun karavanla yaşadığı gibi yaşayan -ki konuda "modern göçebe" yazıyor- bu kadar insan olduğunu hiç duymamıştım. Ama bunun hiç tuhaf gelen bir yanı olmadı izlerken, gayet doğaldı. Filmde en iyi yansıtılan durumlardan biri de, yine Fern'ün yalnızlığı konusunda, sürekli birilerinin yanında kendine yer arayışı ama sonunda yine kendi başına kalışıydı. Kendi gibi hayat süren insanlar dahil insanlarla tanışıyor, yakınlaşıyor, zaman geçiriyor, hatta bazen gerçekten bağlanıyor ama sonunda yine yoluna tek başına devam ediyordu. Bu yaşadığı hayatın mutlak bir sonucu olarak da söylenebilir aslında. Ne olursa olsun, bu şekilde bitmeyen bir yalnızlığı böyle etkili bir şekilde seyirciye hissettirmek konusunda izlediğim en iyi film buydu sanırım. Diğer karakterlerin hayatını çok çok az öğrensek de onlarınkiyle de beraber insanın zamana hakim olamayışı ve daha da önemlisi bazı hatıralarla yaşamak çok zorken aynı zamanda insanın hayata devam etmek için hatıralara ne kadar muhtaç olduğunu da düşündüren bir filmdi. Gerçekten yalnızlığı ve her şeye rağmen hayatın devam edişini hem böyle sessizce hem de güçlü bir şekilde yüze vuran bir film yoktur herhalde. Oscar'a hakimim diyemem ama Oscar tarzında bir film değil diye düşündürdü izlerken, daha çok bağımsız festival filmleri gibi. Bu yüzden en iyi film ödülünü alır mı bilmem ama Frances McDormand'ın en iyi kadın oyuncu Oscar'ını alması çok muhtemel ki kendisi filmi izleme sebeplerimden de biri. Ayrıca en iyi sinematografi ödülünü de alması hiç şaşırtmaz, gerçekten çok güzeldi çünkü. Bakalım, bekliyoruz:)

wannistsumeyye 3 years ago

Palo Alto

Gia Coppola

2 Gönderi

Konu olarak bakıldığında, sıradan bir Amerikan gençlik filminden farklı olmasa da bakış açısıyla farklı olan bir film olmuş. Klişe partiler, çarpık arkadaşlık ilişkileri, ergenlik, başka bir filmde izlesek gerçekçi bulmayacağımız olaylar vs ele alınmış. Ama tüm bu konuları çok daha…devamı

wannistsumeyye 4 years ago

Seni İstiyorum

Julie Taymor

4 Gönderi

La La Land dahil izlediğim hiçbir müzikal filmi beğenmedikten sonra bu film müzikal filmlere olan bu yargımı yıkmayı başardı. Tabi ki bunun en büyük sebebi bir The Beatles müzikali olması. Giriş sahnesi çok güzeldi, bu yüzden yüksek bir beklenti oluştu…devamı

wannistsumeyye 4 years ago

Freaks and Geeks

Paul Feig

18 Gönderi

Bu kadar kısa olduğuna inanmak istemiyorum. Bölümler gittikçe güzelleşti ve ben biteceğine daha çok üzüldüm. Her karakter ayrı ayrı özeldi ve hepsini çok sevdim. Zaten kısa ve aynı zamanda çok akıcı, tek oturuşta bitirebilirsiniz. Müzikler, 80'ler, arkadaşlıklar, hepsi çok güzeldi.…devamı

wannistsumeyye 4 years ago

Yaralı Yüz

Brian De Palma

134 Gönderi

Spoiler içeriyor Film zaten kült bir film, ben de çok beğendim, bu yüzden yorum yapmaya gerek yok ama şunu not edeceğim: Tony'nin, Elvira'yı uyandırıp hazırlanmasını istedikten sonra dışarda sigara içitiği ve o gökyüzüne bakarken üzerinde "The world is yours" yazısı olan bir…devamı