Bana çok vasat gelen saw ve cube filmlerinden fazlaca esinlenmiş bir film. Artık bu tarz filmler çok çıkmaya başladı. Bunun yerine cube serisini izleyebilirsiniz
Bal renkli, yönetmenin ilk uzun metraj denemesi. İki kız kardeşin ekseninden yürüyen film, o kadar şiirsel ve sade ki, bayıldım. Küçük kızların oyunculukları şahane. Frankenstein’ın konuk olduğu, kısaca kesinlikle izlemelisiniz dediğim naif bir film.
Vincent Gallo’nun yazıp, yönetip, müziklerini besteleyip üstüne de oynadığı, harika bir bağımsız film. Absürt olaylar ve oyuncuların garip hareketleri güldürüyor insanı. Sonu ise iç ısıtıyor. Çok ilginç çekim ve kurgu teknikleri var, ben bayıldım.
Ölmekten değil yaşamaktan korktuğumuzu, yaşarken de hiçbir şey yapmamakla ne kadar ölü olabileceğimizi anlatmaya çalışmış film. Senaryosu güzel fakat konu boşluklarla dolu. Bazı yerlerde mantık hatası çok fazla. Yine de Christina Ricci’nin güzelliği için bile izlenir.
Dört tatlı kadının dört farklı hayatını anlatan sevimli bir film. Kadınları birleştiren bir kitap kulübü ve aşkın, cinselliğin, dostluğun keşfi üzerine gayet akıcı, izlenilesi. Beğendim 😊
Kitapçı dükkanına sahip garip bir adam, yardımcısı ve arkadaşı üzerinden giden aşırı komik ve sevimli bir İngiliz dizisi. Çok erken sonlanmış, samimi, ince espirili klasiklerden. Mutlaka izleyin 🍷🚬
Bir travestinin anlatımıyla, cinayet çözümlemesi yapan sürükleyici bir kitap. İnsanda merak uyandırıyor, bitirmek istiyorsun. Çok farklı, ilgi çekici. Okunabilir.
Henüz 16 yaşında, lösemiden ölen Burçağın güncesi. Küçük yaşta okunduğunda fazla hüzün doğurabiliyor. Okudukça kendinden bir şeyler bulma, Burçak sevindiğinde sevinme hissi ve üzüldüğünde yıkılma. Fazlaca etkiliyor insanı ve fazlaca ağlatıyor çünkü dediğim gibi, fazlaca gerçek.
Christy Brown'ın Sol Ayağım adlı kitabının devamı olarak çıkmış. Sol Ayağım kitabı kadar iyi olmasa da, hüznün anlatılışı bazı yerlerde idare eder denebilecek seviyede. ilk kitap gibi çocuğun iç dünyasına değinmemiş onun yerine ailedeki sorunların üzerine gidilmiş bir kitap olduğu…devamıChristy Brown'ın Sol Ayağım adlı kitabının devamı olarak çıkmış. Sol Ayağım kitabı kadar iyi olmasa da, hüznün anlatılışı bazı yerlerde idare eder denebilecek seviyede. ilk kitap gibi çocuğun iç dünyasına değinmemiş onun yerine ailedeki sorunların üzerine gidilmiş bir kitap olduğu için pek beğenmediğim otobiyografi
Derda ile Derda’nın hikayesi. İki ayrı hayat, töre cinayetleri, çocuk gelinler, tarikatlar, uyuşturucu, kaçakçılık..Kısaca çarpık bir dünyada Derda ve Derda’nın Oğuz Atay’la birbirine kavuşması. Bazen fazla tesadüften yok artık diyebiliyorsunuz ama yine de hikayeyi öyle dokunaklı, öyle güzel işlemiş ki…devamıDerda ile Derda’nın hikayesi. İki ayrı hayat, töre cinayetleri, çocuk gelinler, tarikatlar, uyuşturucu, kaçakçılık..Kısaca çarpık bir dünyada Derda ve Derda’nın Oğuz Atay’la birbirine kavuşması. Bazen fazla tesadüften yok artık diyebiliyorsunuz ama yine de hikayeyi öyle dokunaklı, öyle güzel işlemiş ki Hakan Günday, anlatım gücünün etkisinden çıkamıyorsunuz, kitabı bırakamıyorsunuz. Hakan Günday’ın yazdığı, yaptığı her şeyi takip etmeme vesile olmuş, harika ve etkileyici olan eserlerden bir tanesi.
“sen de fark ettin mi ? az dediğin küçücük bir kelime. Sadece a ve z. Sadece iki harf. Ama aralarında koca bir alfabe var. O alfabeyle yazılmış onbinlerce kelime ve yüzbinlerce cümle var. Sana söylemek isteyip de yazamadığım sözler bile o iki harfin arasında. Biri başlangıç, diğeri son. Ama sanki birbirleri için yaratılmışlar. Yan yana gelip de birlikte okunmak için. Aralarındaki her harfi teker teker aşıp birbirlerine kavuşmuş gibiler. Senin ve benim gibi. “