Ed 🌸 (@amoureuxdemots)

Spoiler içeriyor Uzun bir aradan sonra tekrar merhaba 🌸 2016 yılında Gaziantep kitap fuarında aldığım ve 8 senedir okunmayı bekleyen Doktor Jekyll ve Mr. Hyde kitabını sonunda okudum. Tahmin edebileceğiniz üzere tabiki daha önce okumadığıma pişman oldum. Bu kadar sevdiğim tarzda olan…devamıUzun bir aradan sonra tekrar merhaba 🌸 2016 yılında Gaziantep kitap fuarında aldığım ve 8 senedir okunmayı bekleyen Doktor Jekyll ve Mr. Hyde kitabını sonunda okudum. Tahmin edebileceğiniz üzere tabiki daha önce okumadığıma pişman oldum. Bu kadar sevdiğim tarzda olan bir kitabı keşke daha önce okusaydım. Öncelikle kitabın konusunu kısaca özetleyecek olursam: Romanda Av. Gabriel John Utterson'ın dostlarından, nazik ve saygın bir kimse olan hekim Henry Jekyll'in zaman zaman şehvet ve şiddet düşkünü bir canavara, yani, Mr. Edward Hyde'a dönüşmesi olayını gözlemlemesi anlatılmaktadır. Dr. Jekyll bir insanın iki tarafı olduğuna inanir; iyi ve kötü. Tüm insanlar içinde birazını taşıyarak denge haline gelir. Ancak doktorun yaptığı deney sonucunda içinde canavar olan tarafi Hyde ortaya çıkar ve bir daha denge durumuna dönemez. Hyde bir zaman sonra öyle güçlenir ki Jekyll'in tamamen öldüğünü gözlemleriz. Hyde ve Jekyll'in görünüşleri de karakterlerini ele verir aslında. İnsanlar Jekyll'e baktığında mutlu ve iyi bir insan görürken, Hyde'a baktıklarında ise eğreti, saf kötü bir insan görürler. Sadece görünüşü bile insanların içinde igrenme duygusunu uyandırır. Kitabı okurken sürekli aklıma bir başka sevdiğim klasik olan Dorian Gray'in Portresi geldi. İnsanlar Dorian'ın yüzüne hayranlık duyarken tablodaki Dorian korkunç bir görünüşe sahiptir. Bu iki kitabı okurken karakter görünüş özümlemesi beni çok düşündürdü, yaptığımız tüm kötülükler böyle yüzümüze yansıdığı bir dünyada yaşasaydık iyi bor görünüşe sahip insan olabilir miydi aramızda? Ben olacağını sanmıyorum. Yazarın gördüğü bir kabus sonucu yazdığı bu korku romanı kişinin içinde taşıdıklarına dair bir hayli düşündürücü Freudyen açıdan bakarsak her insanın içinde taşıdığı süperego ve idin çatışması mükemmel anlatılmış. Ben spoiler yemeden okudum, polisiye romanları tadında geçti; siz de spoiler yemeden okursanız bir hayli beğeneceksiniz. İyi okumalar 🌸

amoureuxdemots 1 month ago

Babam gelirdi ve akşam olurdu. Bahçedeki akasya ağacı gün boyu biriktirdiği kuşları Birer hayal topu olarak uzatırdı yatağımıza. Siyah-beyaz bir fotoğraf gibi gelirdi babam. Kamyonlar hep geceleri, hep uzaklara giderdi. Ben o zamanlar bütün babaları susar sanırdım. Yalnızca gaz lambasıyla…devamı

amoureuxdemots 1 month ago

Duvara Karşı

Fatih Akın

56 Gönderi

Spoiler içeriyor her şeyden kaçarken nefret ettiğin hayata sıkışıp kalmak... işte sibelin hayat hikayesi. Filmde beni en çok üzen şey Sibel aslında ölmek istemiyor, baskıcı-gelenekçi ailesinin altında o kadar sıkışmış ki kurtulamıyor. Ölümü istemediğin halde intihar etmek belki de en kötü ölüm…devamı

amoureuxdemots 1 month ago

İyi, Kötü ve Çirkin

Sergio Leone

58 Gönderi

Uzun bir aradan sonra merhaba. Batı sinemasının efsane filmlerinden The Good, The Bad, The Ugly'yi izlemeyi uzun zamandır erteliyordum çünkü yeri benim için bir hayli özel. Küçüklüğümde her haftasonu babamla TRT'de çıkan kovboy filmlerini izlerdik. Müziğiyle hafızama kazınan, hep yarım…devamı

amoureuxdemots 3 months ago

İşler Tıkırında

Anton Çehov

1 Gönderi

Kitabı rafa eklettiğim için bir yorum girmem gerek sanırım. Babamın kitaplarından bana kalan bu kitabı daha önce de okumaya çalıştım ama o dönem henüz klasik okumaya alışkın olmadığım için bitirememiştim, şimdi ise rahatlıkla bitirdim. Rus edebiyatınin en hafif kitaplarından birisi…devamı

amoureuxdemots 4 months ago

İvan'ın Çocukluğu

Andrei Tarkovsky

11 Gönderi

Bugün düşlerinde çocukluğunu yaşayan bir savaş mağdurunun hikayesini izledim. Usta yönetmen Andrey Tarkovski'nin ilk uzun metrajlı filmi olan Ivan's Childhood aynı zamanda Rus sinemasının başyapıtlarından. Henuz çocukken ülkesinde savaş başlayan Ivan ailesini kaybetmesiyle beraber orduya hizmetmeye başlar. Rüyalarında annesini ve…devamıBugün düşlerinde çocukluğunu yaşayan bir savaş mağdurunun hikayesini izledim. Usta yönetmen Andrey Tarkovski'nin ilk uzun metrajlı filmi olan Ivan's Childhood aynı zamanda Rus sinemasının başyapıtlarından. Henuz çocukken ülkesinde savaş başlayan Ivan ailesini kaybetmesiyle beraber orduya hizmetmeye başlar. Rüyalarında annesini ve mutlu yaşamını görürken uyandığında bataklığına geri döner. Çocukluğu elinden alındığı için yetişkinlere nazaran daha saf ve doğal bir kinle orduda bulunur. Hayattaki tek hedefi Nazi'leri bitirmektir. Dünyevi hiç birşeyden zevk almaz, yaşayabileceği miktarda yemeği zorla yer ve görevlerine geri döner. Aslında orduda bulunmak zorunda değildir; askeri bir okula veya yetimhaneye gidebilir lakin nefret duygusu o kadar güçlüdür ki askeriyede kalmak için elinden geleni yapar. Bireysel sanata inanan Tarkovski filmleri kendisi için çeker, seyircinin anlaşmasıyla ilgilenmez. Mesela filmde atların elma yediği sahnenin bir anlamı yoktur, rüyasında gördüğü için filme eklemiştir. Aynı zamanda çok metaforik olan filmde neredeyse her sahnede bir gönderme mevcuttur. Mesela ıslanmak arınmayı temsil eder Ivan arınmış bir halde orduya gelir, kuyu anne rahmi anlamına gelir; Ivan kuyudaki yıldızı yakalamaya çalışırken bir anda kendisini kuyunun dibinde bulup annesinin ölümüyle yüzleşir, dibe çakılma çok iyi işlenmiş. Filmdeki bence en iyi metofor Ivan, askerin telefonla konuşmasını beklerken aralarındaki telefon kablosudur. Bir askerle çocuğun yaşamının nasıl net bir şekilde ayrıldığını çok iyi betimler. Tabi zamanla Ivan askerin sınırına geçer ve çocuk dünyasıyla yetişkin dünyası karışır. Filmde köy sahnesinde evsiz kapıyı çok beğendim. Her anlamda Rus eserlerinin depresifliğini yansıtan film savaşın yıkıcılığıyla beni çok etkiledi. Benim gibi Rus sinemasi izlemeye başlamak istiyorsaniz iyi bir seçim olabilir. Filmi beraber izlediğimiz ve film okumasını yapıp metoforik göndermeleri anlatan @antepfilmokumalari 'na teşekkür ederim. Gaziantep'te yaşayan bir sanatseverseniz mutlaka katılmanız gereken bir etkinlik.

amoureuxdemots 5 months ago

Sen Bunu Okuduğunda Ben Ölmüş Olacağım

Julie Anne Peters

5 Gönderi

"Sevgili anne, baba sevgili diğerleri: Beni durdurmak için yapabileceğiniz hiçbir şey yoktu çünkü: kararımı çoktan vermiştim, hayatım boyunca acı çektim, siz farketmediniz, yanımda olmadınız." Hayatına son vermeye kararlı olan Daelyn Rice Işığın içinden isimli bir site keşfeder ve kendi için…devamı

amoureuxdemots 5 months ago

İstiridye Çocuğun Hüzünlü Ölümü

Tim Burton

3 Gönderi

Tim Burton'un aynı zamanda kitap yazdığını biliyor muydunuz? Üst düzey seyir zevki veren filmleriyle aklıma kazınan yönetmenin kitabı olduğunu duyunca çok şaşırmıştım. Hediye mi edildi ben mi aldım bilmiyorum bile yıllardır öylece kitaplığımda duruyordu ve bir kere okumamla favori kitabım…devamı

amoureuxdemots 5 months ago

Bir İdam Mahkumunun Son Günü

Victor Hugo

165 Gönderi

"Şimdi artık hiçbir şey, eski canlılığında, eski haliyle görünmüyordu bana. Bu geniş, aydınlık pencereler, bu güzel güneş, bu taptaze gökyüzü, şu neşeli çiçek, hepsi de kefen rengine, soluk bir beyaza bürünmüstü." Hayatının beş yılını darbe ile başa gelen Louis Bonaparte'ye…devamı

amoureuxdemots 5 months ago

Kader

Zeki Demirkubuz

147 Gönderi

Herkese merhaba! Uzun zamandır izlemeyi ertelediğim Zeki Demirkubuz filmlerine bir haftalığına eve gelmemle başladım. Bugün Kader ve Masumiyet'i izledim. Kader'i daha önce yarım bırakmıştım, bu yüzden baştan izledim. Ben önce Kader'i sonra Masumiyet'i izledim. Bitirdikten sonraysa herkes gibi önce Masumiyet'i…devamıHerkese merhaba! Uzun zamandır izlemeyi ertelediğim Zeki Demirkubuz filmlerine bir haftalığına eve gelmemle başladım. Bugün Kader ve Masumiyet'i izledim. Kader'i daha önce yarım bırakmıştım, bu yüzden baştan izledim. Ben önce Kader'i sonra Masumiyet'i izledim. Bitirdikten sonraysa herkes gibi önce Masumiyet'i izlemediğime çok üzüldüm. Masumiyet daha önce yayınlanmasına rağmen Kader'in devam filmi niteliğinde. Bekir ve Uğur'un hikayesinin devamını izliyoruz. Film konularından kısaca bahsedecek olursam Kader kör düğüm olmuş bir aşk üçgeni, Bekir, Uğur ve Zagor'un bu zorlu yolculuğunda işler karışıktır. Bekir Uğur'a, Uğur Zagor'a, Zagor da serseriliğe aşıktır. Masumiyet'te ise bu üçlünün 20 yıl sonraki hayatını ve Orhan'ı izleriz. Kader tamamen alt sınıf insanların yaşam mücadelesi ve aşka tutkunlukları üzerine kurulu. Filmi izlerken belki hayatları iyiye gider diye ümit ediyorum ama içten içe daha da kötüleşeceğini biliyorum. Filmi her izleyen düşünmüştür aşk bu mudur? kendini, aileni mahvetmeye değer mi? Maalesef ben bunu aşk olarak görmüyorum, tamamen saplantı. Bazen insan ailesi için bile aşkından vazgeçerken bu karakterler saplantılarını kader olarak isimlendirip çaresizlik içinde kavruluyorlar. İnsanların saplantı uğruna hayatlarını karartmalarını anlayamıyorum. Uğur'un annesine bir adam için değer mi demesi kendi hayatına çok güzel bir gönderme olmuş zira Bekir de aynısını kendisine diyor ama Uğur hala vazgeçmiyor. Aslında o da farkında durumunun, Masumiyet'te insanlar takıntıdan zevk alıyor minvalinde bir sözü var. Zagor uğruna hayatını mahvetmek ona çekici geliyor lakin bu ucuz Yeşilçam romantizmi beni zerre etkilemedi. İkisi de birbirinden berbat karakterler maalesef. Bazen gerçeklerin farkına varıp yola devam etmemiz gerekir.. Filmin rahatsız edici yönü ise çok gerçekçi olması. İzlerken 2000'ler Türkiye'sinde bir komşunun hikâyesini dinliyormuş gibi hissettim, çok hayatın içinden ve doğal. Zeki Demirkubuz filmlerinin en beğendiğim özelliklerinden birisi zaten. Herkes mutlaka bu ikiliyi izlemeli diyorum ve Yazgı'yı izlemeye kaçıyorum. 🏃🏼‍♀️💨