Pamuğun İstanbul’unda dolaştım hani şu gerçek İstanbul’u Beyoğlu’nu Cihangir’i Yarımadayı… tüm lise yıllarımı İstanbul sevgisine feda ettim okuldan kaçıp istiklale indim bir simit bir ayranla… şimdi evimden çıkasım gelmiyor!
Aşık olursun ve işler sarpa sarar. Tüm çıkış yolları kapanır ve artık tek çare ölümdür. Emma Bovary her daim yaşamımda karşıma çıkan tüm aşklarımda tüm çaresizliklerimde kendini hatırlatan bir karakter olmuştur. “Onun sandığına göre aşk, şimşek parıltıları ve gök gürültüleri…devamıAşık olursun ve işler sarpa sarar. Tüm çıkış yolları kapanır ve artık tek çare ölümdür.
Emma Bovary her daim yaşamımda karşıma çıkan tüm aşklarımda tüm çaresizliklerimde kendini hatırlatan bir karakter olmuştur.
“Onun sandığına göre aşk, şimşek parıltıları ve gök gürültüleri ile kendini birdenbire gösterir, göklerden düşüp hayatı altüst eden, iradelerimizi birer yaprak gibi söken, bütün kalbi uçuruma sürükleyen bir kasırgaya benzerdi. Bilmiyordu ki, evlerin taraçalarında oluklar tıkalı ise, hafif yağmurdan da göller hasıl olur…”
20. Yüzyıla uyarlanmış bir Madam Bovary… Evlendirildiği kocasını asla sevmeyen bir kadının hastalığı için bir süre kaldığı yerde bir adama aşık oluşunu anlatır. Marion Cotillard’ın tüm hünerlerini sergilediği bir kaç yılda bir açıp açıp izlediğim harika bir filmdir. Kitap gibidir.
Neden her şeyin tam tersini yapıyoruz? Her zaman! Bir erkeği sevmiştim, başkasıyla evlendim. Neden? Sanırım, şimdi anlıyorum. Hiçkimseye bağımlı olmak istemiyoruz. İki insan birbirini sevince eşit sevmiyorlar. Biri daha güçlü diğeri zayıf oluyor. Ve zayıf olanı düşünmeden seviyor. Hesapsızca. Bir…devamıNeden her şeyin tam tersini yapıyoruz? Her zaman! Bir erkeği sevmiştim, başkasıyla evlendim. Neden? Sanırım, şimdi anlıyorum. Hiçkimseye bağımlı olmak istemiyoruz. İki insan birbirini sevince eşit sevmiyorlar. Biri daha güçlü diğeri zayıf oluyor. Ve zayıf olanı düşünmeden seviyor. Hesapsızca. Bir rüyadan uyanmış gibiyim. Sanki başka bir hayatı artık geride bıraktım. Nedendir bilmem, her zaman direndim. Bir şeylerle savaştım. Kendimi savundum. Sanki içimde başka bir ben vardı. Bana, “Kendini bırakma.” diyordu. Kendini hiçbir şeye teslim etme. Yoksa ölürsün. Yüce Allah’ım, ne kadar da aptalız!
Ölümcül hastalığın pençesinde olan bir adamın hastaneye yatmadan önce geçirdiği son bir gününü anlatıyor. Filmin sonundaki otobüs sahnesine eşlik eden Eleni Karaindrou’nun piyanosuyla ilk orada tanışmam benim için filmi çok önemli kılıyor.
İnsan bazı şeyleri unutabilir, bu bazen iyi bazen ise çok kötü bir şeydir. Mesela geçmişte çektiğimiz acıları unutmak yarınları güzelleştirir fakat kedimizin mamasını vermezsek hayvan bir süre sonra açlıktan ölür. Benim adım Agah Beyoğlu. Televizyonu sokağa attım. Yaşlı kırmızı klasik…devamıİnsan bazı şeyleri unutabilir, bu bazen iyi bazen ise çok kötü bir şeydir. Mesela geçmişte çektiğimiz acıları unutmak yarınları güzelleştirir fakat kedimizin mamasını vermezsek hayvan bir süre sonra açlıktan ölür.
Benim adım Agah Beyoğlu. Televizyonu sokağa attım. Yaşlı kırmızı klasik otomobilim gecenin içinde kaybolup gidiyor. Benim bir davam var unutmadığım hatırladıkça öldürdüğüm öldürdükçe hatırladığım…
Nevra henüz bir çocuk yaşadığı tramvayı unutmak ona çocukluğunun verdiği bir hediye ama hatırlaması gerek adeletin yerini bulabilmesi için hatırlaması gerek ve ben bunca insanı unuttuğum için değil Nevra hatırlasın diye öldürüyorum.
Oppenheimer, Başlangıç, Yıldızlarasında filmlerini izleyip “vay be nasıl yazmış, nasıl çekmiş” dedirten doğaüstü yönetmen Nolan yolculuğunun ilk durağı… Filmin, izleyicisi tarafından anlaşılma gibi bir derdi yok o yüzden konuya değinmeyeceğim. Uçurumdan atlayıp kanat çırpa çırpa dehaya ulaşan beynin bize hediyesi