Bir psikopatın kurbanlarını nasıl manipüle ettiğini onlara şiddetle nasıl ütopik bir dünya yarattığını anlatan güzel bir yapımdır. Tüm kasveti ve sert lehçesiyle ben Almanya’da çekildim diye bağıran dizidir.
Başta rüya sahneleriyle Freud’a mı bağlayacak acaba dedirtip sonunda astral seyahata hatta onun ötesine geçen bir dizidir. Saçma değildir gayet yerli yerinde bir kurgudur adı üstünde kurgudur illa gerçekçi bir sonuçla bitmesine gerek yok yani değil mi? Aşırıya kaçmayan bir…devamıBaşta rüya sahneleriyle Freud’a mı bağlayacak acaba dedirtip sonunda astral seyahata hatta onun ötesine geçen bir dizidir.
Saçma değildir gayet yerli yerinde bir kurgudur adı üstünde kurgudur illa gerçekçi bir sonuçla bitmesine gerek yok yani değil mi? Aşırıya kaçmayan bir finalle bitirmiştir. Eve Hewson güzelliği ile sıkılmadan izletir.
Senaristimiz zamanı tanrısallaştırmış ve neredeyse ona tapmıştır ve zaman bir din olmuş olsaydı Einstein onun peygamberi olurdu. Bu bağlamda dark dizisinde de sıkça einstein esintileri alabilirsiniz. Son sezonu itibariyle biraz batırılmış ve saçmalığa sürüklenmiş olsa dahi sarı yağmurluğu ile jonasın…devamıSenaristimiz zamanı tanrısallaştırmış ve neredeyse ona tapmıştır ve zaman bir din olmuş olsaydı Einstein onun peygamberi olurdu. Bu bağlamda dark dizisinde de sıkça einstein esintileri alabilirsiniz.
Son sezonu itibariyle biraz batırılmış ve saçmalığa sürüklenmiş olsa dahi sarı yağmurluğu ile jonasın biraz uzaktan çok yakından akrabası marthaya olan aşkını asla unutmayacağız.
“Ölüm kavranabilecek bir şey değildir onu ancak kabullenebilirsin.”
İnsan en az üç kişidir. Kendisi, olmak istediği kişi ve aradaki farkta yaşayan üçüncü. En sahicisi de bu üçüncüdür. Olmak istediğin kişiden kendini çıkardığında, aradaki farkta yaşayan kişidir en çok sana benzeyen. Ne kendin kadar huzursuz ne de olmak istediğin…devamıİnsan en az üç kişidir. Kendisi, olmak istediği kişi ve aradaki farkta yaşayan üçüncü. En sahicisi de bu üçüncüdür. Olmak istediğin kişiden kendini çıkardığında, aradaki farkta yaşayan kişidir en çok sana benzeyen. Ne kendin kadar huzursuz ne de olmak istediğin kişi kadar hayalidir o. Yine bu yüzden iki insanın birbirine âşık olması en az altı kişi arasında geçen bir hadisedir. Hangi kişiliğinin hangi kişiliğe, hangi parçanın hangi parçaya özlem duyduğunu çözemediğinde, içmeyi unuttuğun sigara parmaklarını yakana kadar karşı duvara bakarsın.
Ve o zaman anlarsın hayatının uzun zamandır neden başka birinin hikâyesiymiş gibi gözükmeye başladığını. Sokak lambalarının ölgün ışıkları karanlık odalara vurduğunda, duvar saatinin tik taklarından başka ses yokken yanında, sanki bir tek sana açıklanmayan bir sır varmış gibi beklerken anlarsın aslında boşa beklediğini. Tünelde sana yol gösterecek rehberin, karanlıktan başka bir şey olmadığını anlarsın. Anne diye ağlayan çocukların aradığının çoğu zaman şefkatli bir baba olduğunu anlarsın. Çekip gitmek isterken görünmez bir elin seni nasıl durdurduğunu anlarsın.
Kırk yaşında ama altmış gösteren adamlara daha dikkatli bakarsın o zaman. Kahvelerin dışarıyı göstermeyen isli camlarına. Berduşlara ve kör kedilere bakarsın. Gözbebekleri kaymış esrarkeşlere. Suyun üstüne çıkmış ölü balıklara. Havada asılı gibi duran yırtıcı kuşlara daha dikkatli bakarsın.
Çabalarının sonuç vermediğini gören umutsuz insanların bakışlarıyla ancak o zaman buluşur bakışların. Bir yağmur çaktırmadan dindiğinde. Bir gün çenesi ağzının içine kaçmış dişsiz ihtiyarlardan birinin de sen olabileceğini bilirsin artık. Bir gece ansızın, yapayalnız ölmekten korkarken, cesedimi komşular mı bulacak yoksa sayım memurlarımı diye düşünürken hissedersin göğüs kafesinde her gün biraz daha büyüyen, kimsenin kapatamayacağı o boşluğu. Bir kokuya sarılma isteğini. Bir ömür gibi geçmiş zor, uzun günlerden sonra anlarsın ruhunu zehirleyen karmakarışık düşünceleri. Büyük heyecanlardan sonra çöken bitkinlikleri. Kimsenin bulutlara bakmadığı bir şehirde bir lafı döndürüp dolaştırmadan anlatmanın imkansızlığını. Belki de insanın ne anlatacağını bilemediğinde şair olduğunu anlarsın.
Gözyaşların kurumadan gülmeye başlarsın o zaman. Çünkü bilirsin ki seni artık kimse kandıramaz kolay kolay. Mutsuz insanları kandırmak zordur çünkü. Hayata her zaman kuşkulu gözlerle bakan, mutsuz insanları kandırmak, herkes bilir bunu, çok ayıptır çünkü.
Babamın öldüğü gün birine aşık olmuştum. Bazen öyle olur; her şey üst üste gelir. Polis olmasaydım, katil olurdum. Çünkü sahici bir sarsıntı sahte bir dengeden iyidir. Binlerce ceset, binlerce katil ve bir evlilik gördüm. Seni, intihar etttiğin gün tanıdım kızım.…devamıBabamın öldüğü gün birine aşık olmuştum. Bazen öyle olur; her şey üst üste gelir. Polis olmasaydım, katil olurdum. Çünkü sahici bir sarsıntı sahte bir dengeden iyidir. Binlerce ceset, binlerce katil ve bir evlilik gördüm. Seni, intihar etttiğin gün tanıdım kızım. Seninle o gün barıştım. Şimdi sadece geceleri yapayalnız ve yalınayak anlayabildiğim şeyler var. Şimdi benim de yalanlara inanmaya ihtiyacım var, bütün çaresiz insanlar gibi, dağılan bir okul gibi. Acılarımız da birbirine benziyor artık kızım. Birbirine benzeyen parmaklar gibi; ama her birinin eşsiz bir izi var. Bazen gözlerim doluyor karanlıkta ama fısır fısır konuşmaya başlıyorsun kulağımın dibinde hiç susmuyorsun. Ağlamama asla müsade etmiyorsun. Her şey affedildi babacık diyorsun. Hiç ayrılmayacağız diyorsun. Keşke hep yanımda olsaydın diyorum öyle konuştuğunu duyunca. Bu kış çok kar yağar belki beraber kayboluruz diyorsun sen bana. Ama kar taneleri birbirine benzemez ki kızım. Cesetler de benzemez. Ama bir cinayet başka bir cinayeti hatırlatır her zaman. Koşan atlar, düşen atları hatırlatır. Yağmur yağar, durur, tekrar başlar, yanlış yolda yürümek doğru yolda beklemekten iyidir. Beşikten mezara kadar. Karanlıkta herkesle çarpışabilir insan. Yalan mı söylüyorum sana? Affet beni kızım, affet. Bir sürü doğru söyledik ama hiç burnumuz kısalmadı ki kızım.
Biraz varoluşsal sancılardan sıyrılmak ve hafiften hayat güzel aslında be artık harekete geçmek lazım dedirten bir filmdir. Hoştur tatlıdır Eric Cantona hayranları için velinimettir.
Bazen bir yabancı bir sevgiliden daha sevgilidir. Kompartımanda bulunan yol arkadaşım çok kaba ve sarhoş sevgilimi özledim ilk istasyonda bulduğum ilk telefon kulübesinden onu aradım çoktan unutulmuştum yolculukta olan sadece ben değilmişim o da her istasyonda biraz dinlenip sonra ardına…devamıBazen bir yabancı bir sevgiliden daha sevgilidir.
Kompartımanda bulunan yol arkadaşım çok kaba ve sarhoş sevgilimi özledim ilk istasyonda bulduğum ilk telefon kulübesinden onu aradım çoktan unutulmuştum yolculukta olan sadece ben değilmişim o da her istasyonda biraz dinlenip sonra ardına bakmadan giden bir trenden farksızmış…
Tezer Özlü hiçliğin yalnızlığın ait olamamayışın en büyük öğreticilerinden biridir. Yaşamı ölümün yeryüzüne düşen siyah gölgesi olarak gördüğünü hissettiriyor bana.. başkalarında gelip geçen anların onun bilincinde büyük çığlıklarla büyüdüğünü ve sonsuzluğa ulaştığını gösteriyor ve sonsuzluğun ölümle olan içreliğini büyük kararlılıkla…devamıTezer Özlü hiçliğin yalnızlığın ait olamamayışın en büyük öğreticilerinden biridir. Yaşamı ölümün yeryüzüne düşen siyah gölgesi olarak gördüğünü hissettiriyor bana.. başkalarında gelip geçen anların onun bilincinde büyük çığlıklarla büyüdüğünü ve sonsuzluğa ulaştığını gösteriyor ve sonsuzluğun ölümle olan içreliğini büyük kararlılıkla her daim işliyor. İşte tüm bunların başlangıcı bu kitap olmalıdır. Belki kalanlar ismiyle sona yazılsada bence tam aksine Tezer Özlü yolculuğuna bu kitapla başlanılmalıdır.
Biraz Celine’den biraz Pavese’den bize kalan Türkiye Edebiyat’ın en başına buyruk yazarlarından biri…
Tezer Özlü’yü hiçbir teknik kalıba sığdırmadan sadece kabuslu uykulara dalmadan önce bir bulantıyla okudum ve hissettim.
yaşamak çukur yerlere doluyor diyorlar bu yüzden yıkıntıya dönüşse de yaşıyormuş insan ama hep yıkıldığımız yeter sevgilim, biraz da kekik toplayalım kıymetini bilmediğimiz şeyler var”