10/10 Bir insan sırf önceki hayatını unutturmamak,çöküşünü belli etmemek için ölüme gitmek ister mi? Normal şartlar altında buna hepinizin hayır diyeceğinden eminim ancak Madame de Pride tam da buna evet diyecek biri. Madame de Pride davetlerden davete koşan, çoğu kadının…devamı10/10
Bir insan sırf önceki hayatını unutturmamak,çöküşünü belli etmemek için ölüme gitmek ister mi? Normal şartlar altında buna hepinizin hayır diyeceğinden eminim ancak Madame de Pride tam da buna evet diyecek biri.
Madame de Pride davetlerden davete koşan, çoğu kadının imrenerek baktığı saygı değer bir hanımefendiydi. Bu özelliklere nazar değmiş(!) olmasından dolayı bir anda sarayı terk etmesi gerekir ve asıl çatışma buradan sonra başlar.
Madame de Pride bir zamanlar şehrin güzide prenseslerinden biriyken sabah masasına bırakılan bir mektup ile sarayı terk edip kendi mülkü olan Courbepine Malikanesine gitmesi emredilir. Aslında bulunduğu konumu bırakmak istemez ama gitmek zorunda olduğunun farkındadır zira birileri bunu öğrenirse insanların nezdinde itibarının düşeceğini düşünmektedir. Bu sebeple Cauebepine'e yani kendi arazisine gider ve orada yaşamaya başlar, başlarda düşündüğü kadar kötü olmadığını fark eder ve eğlenmeye başlar ancak eskiden yaşadığı saraydan şimdi buraya gelmesi, attan inip eşeğe binmekten farksızdır.
Sarayın dinamikliğini, kargaşasını özlediğini fark eder ve halihazırda yaşanmakta olanları öğrenmek için bir mektup yazar ancak bu mektuba itibar edilmez hatta bir yanıt bile verilmez. Daha sonrasında artık yalnız olduğunun farkına varır ancak bunu kabullenemez çünkü o ki Madame de Pride'dir ve yaşamakta olduğu bu hayata mahkum olup böylesine hazin bir sonu istemez. O bedbaht durumdan, o yalnız malikaneden kaçmak için ölümü kurtuluş olarak görmeye başlar ve bunu fark etmesi ile çöküşü başlamıştır ancak hala bunu kabul edemez çünkü kibirli aynı zamanda pimpirikli bir insandı. Ne olursa olsun eski hayatına geri dönmek ister ve bunun için onlarca davet düzenler. Bu davete dünyanın bir çok noktasından katılımcı gelir ve bununla beraber Madame de Pride'nin eski hâline döneceğine dair umutları artar. Ancak tabii ki düşündüğü gibi olmaz çünkü ne o eski alımlı kadındı ne de etrafındaki insanlar ona hayrandı.
Yalnızlık buhranına girmesi de kolay olmuştu hâliyle. Fark etmişti ki eskiden yalnız hissetse bile etrafında onu seven, en azından gururunu okşayan insanlar vardı. Şimdi ise kalabalığın içindeki yalnızlığı simgeler hâle gelmişti. Öylesine bir değişim geçirmişti ki artık aşık olmayı bırak, aşkı satın bile alamayacak hale gelmişti. Hayat tam bu noktada gerçekleri yüzüne vurmuştu. Dediğim gibi oldukça kibirli biri olan Madame de Pride hâlâ bu olanları gururuna yedirememiştir ve son olarak insanlara bir oyun oynamaya karar verir. Bu oyun için gecelerini gündüzlere katar ve oyunu hazırlar. Oyunu sunduğunda insanlardan aldığı o tepkiler bile bu oyunu gerçeğe dökmesi için bir sebepti. Oyunu gerçekleştirirken onca çaba ile hazırladığı o muntazam,minik tebessüm insanlar onu bulduğunda korkutucu bir şekle bürünür çünkü Madame de Pride ölmüştür. Ancak seyirciler bu olaydan ziyade sihirbazın yeni numarasıyla daha çok ilgilenmiştir. İşte böyle hazin bir sona, böylesine acı bir ölüme sahip olur Madame de Pride.
Kitabı özetlediğime göre kendi düşüncelerimi anlatmaya geçebilirim. Klasik Zweig ve her zamanki gibi mükemmel bir eser. Okurken insana 'ben neden yaşıyorum?' sorusunu sordurtan, kendi hayatını sorgulamasını sağlayan bir şaheser. Bu eseri okurken anladığım şey hayatta önceliği kendimize vermemiz zira insanlar için bir süre konuşulup daha sonrasında önemini yitirecek birkaç konuşma konusundan ibaretiz. Kitabı defalarca okuduğumdan dolayı okumanızı kesinlikle öneriyorum(ki okumayan kaldı mı?)benden bu kadar şimdi beğendiğim alıntıları yazayım.
🎭 “Gerçekleşmesini dilediği şan, ölümüyle zorla elde etmek istediği ölümsüzlük adının yanından geçip gitmişti.”
🎭”Halihazırda hayatta olan ve insan isteyen sadece bir geceliğine çevresinde insan isteyen kadına, ölüler çoktan el uzatmıştı.”
🎭 “Aslında sırf insanların yokluğunu çektiği için kendisini ölümün kollarına atmıştı, küçücük bir komediyle kolaylıkla kandırılabilen bu aklı noksan insanların...”