Geçen yıl çıkan The Holdovers'ı daha beğenmeyen birini görmedim. Bu tip çok büyük hikayeler anlatmayan, insanın duygularına hitap eden samimi filmleri çok seviyorum ve duygusal bir bağ kuruyorum.
Son 15 yıl içinde en sevdiğim filmler. 2023: The Holdovers 2022: Aftersun 2021: Drive My Car 2020: Shithouse 2019: The Lighthouse 2018: Beautiful Boy 2017: Columbus 2016: Nocturnal Animals 2015: Mad Max: Fury Road 2014: Kış Uykusu 2013: Prisoners 2012:…devamıSon 15 yıl içinde en sevdiğim filmler.
2023: The Holdovers
2022: Aftersun
2021: Drive My Car
2020: Shithouse
2019: The Lighthouse
2018: Beautiful Boy
2017: Columbus
2016: Nocturnal Animals
2015: Mad Max: Fury Road
2014: Kış Uykusu
2013: Prisoners
2012: The Master
2011: The Tree of Life
2010: I Saw the Devil
2009: Watchmen
Ormana gittim çünkü bilinçli yaşamak istiyordum. Hayatın iliğini emerek yaşamak istiyordum. Hayat olmayan her şeyi geride bırakıp ölüm anım geldiğinde, aslında yaşamadığımı öğrenmek istemiyorum.
"Diğer pek çok şeyin yanında, insanların davranışları karşısında aklı karışan, korkuya kapılan, hatta hasta olan ilk kişinin sen olmadığını anlayacaksın o zaman. Bu konuda hiç de yalnız değilsin. Heyecan ve dürtüyle öğrenmek isteyeceksin. Aynı senin şimdiki durumunda, pek çok, pek…devamı"Diğer pek çok şeyin yanında, insanların davranışları karşısında aklı karışan, korkuya kapılan, hatta hasta olan ilk kişinin sen olmadığını anlayacaksın o zaman. Bu konuda hiç de yalnız değilsin. Heyecan ve dürtüyle öğrenmek isteyeceksin. Aynı senin şimdiki durumunda, pek çok, pek çok insan ahlaksal ve ruhsal sorunlarla karşılaşmış. Ne mutlu ki, bazıları bu sorunları yazmışlar. Onlardan öğreneceksin bunları; eğer istersen. Aynı biçimde, bir gün senin öğreneceğin bazı şeyleri başka birinin gelip senden öğrenmesi gibi. Ne güzel bir düzen bu, sırayla, karşılıklı. Ve eğitim de değil bu. Tarih bu, Şiir bu."
Çavdar Tarlasında Çocuklar - J. D. Salinger
Çavdar tarlasında çocuklar kitabını okuduktan sonra Salinger'ın diğer kitaplarını da merak ettim ve bu kitabı aldım. Bu kitap Çavdar tarlasında çocukları okuduktan sonra aldığım o güzel tadı tekrar almamı sağladı. Kafam da Salinger'ın tarzı da çok güzel bir şekilde oturdu.…devamıÇavdar tarlasında çocuklar kitabını okuduktan sonra Salinger'ın diğer kitaplarını da merak ettim ve bu kitabı aldım. Bu kitap Çavdar tarlasında çocukları okuduktan sonra aldığım o güzel tadı tekrar almamı sağladı. Kafam da Salinger'ın tarzı da çok güzel bir şekilde oturdu. Salinger gençlik, büyüme, bireyin topluma yabancılaşması, bireyin iç dünyası ve hayatın anlamı gibi konuları sade, samimi ve gerçekçi bir dille ele alıyor.
Bu kitapta da iki kardeşin hikâyesi anlatılıyor. Franny ve Zooey abileri Seymour'un ögretilerinden etkilenerek büyürler. Seymour, onlara derin düşünce, ruhsal arayış gibi konularda dersler vererek büyütür. Bu şekilde büyütülerek gerçek dünyadan kopan kardeşler Zooey'nin deyimiyle bir ucube olarak büyürler. Bu şekilde büyüyen Franny ve Zooey tıpkı Çavdar tarlasında çocuklar'daki Holden gibi her şeye isyan eden, topluma yabancılaşan biri olurlar.
Sonra Franny'nin eline dini bir hikaye kitabı geçer. Franny bu kitaptaki hikayeden çok etkilenir ve manevi olarak çöküşe geçer ve kendi eve kapatır. Abisi Zooey bu süreçte kardeşine rehber olmaya çalışır. Kitap, kardeşler arasındaki ilişkiyi ve kurdukları bağı anlatır.
Film, aile üyelerinin bir araya geldiği, babalarının doğum günü kutlamasını konu alır. Kutlama sırasında, babalarının ortaya çıkan sırları ve karanlık gerçekleri aile üyeleri arasında çatışmalara ve kargaşaya yol açar. Film Dogma 95 haraketinin ilk örneğidir. Bu haraketi filmin yönetmeni olan…devamıFilm, aile üyelerinin bir araya geldiği, babalarının doğum günü kutlamasını konu alır. Kutlama sırasında, babalarının ortaya çıkan sırları ve karanlık gerçekleri aile üyeleri arasında çatışmalara ve kargaşaya yol açar.
Film Dogma 95 haraketinin ilk örneğidir. Bu haraketi filmin yönetmeni olan Thomas vinterberg tarafından başlatılmıştır. Dogma 95 doğalık ve minimalizm olarak açıklana bilir.
Dogma 95 hareketinin kuralları kısaca şunlardır. Stüdyo dışı doğal ortam, doğal ışık ve ses, el ile tutulan kamera gibi unsurlar içeriyor.
Doğal oyunculukları ile gerçekçiliği daha da artan bu film sizi sanki bir köşeden olanları izliyormuş hissiyatını sokuyor.
Film zengin ve köklü ailelerin içerisinde ne gibi sırlar ve dramalar olabileceğini anlatıyor.
Gerilim dolu bu filmi size öneririm.
"Söyledikleri dünyanın imandan uzaklaştığı ve kıyamet gününün yaklaştığı gibi şeylermiş. Din sahtekarları hep bu konuları işler, bu perde arkasında kolayca saklanırlar." Montaigne - Denemeler, 266
Romanın baş kahramanı Holden Herkesten, okul arkadaşımlarından, öğretmenlerinden, ebeveynlerinden ve toplumdan şikayet eden şımarık bir çocuktur. Herkesi yargılayıcı olduğu için eleştirir ama en yargılayıcı kendisidir. Büyümeyi ve sorumluluk almayı reddeder. Sahte yetişkinlerin saflarına katılmak istemez. Müzedeki heykeller gibi zamanını durdurup…devamıRomanın baş kahramanı Holden Herkesten, okul arkadaşımlarından, öğretmenlerinden, ebeveynlerinden ve toplumdan şikayet eden şımarık bir çocuktur. Herkesi yargılayıcı olduğu için eleştirir ama en yargılayıcı kendisidir. Büyümeyi ve sorumluluk almayı reddeder.
Sahte yetişkinlerin saflarına katılmak istemez. Müzedeki heykeller gibi zamanını durdurup hep çocuk kalmak ister. Çünkü çocukların saf ve temiz, yetişkinlerinse sahtekar olduğunu düşünür.
Derinlerde bir yerde herkes sonsuza kadar mutlu bir çocuk olmak ister ama ne yazık ki bir noktada büyümek zorundayız.
Holden hayalinde çavdar tarlasında uçurumdan aşağı düşen çocukları kurtarmak ister ama burda sembolik olarak çocukları yetişkinliğin getirdiği şeylerden kurtarmak istiyor. Çocukların saf dünyalarından yetişkinlerin sahte dünyalarına düşmelerini engellemek istiyor.
Avcı şapkasını ters çevirerek Holden bize kendi değerlerinin toplumun geri kalanın tersi olduğunu söylüyor. Bu şekilde de aynı beyzbol toplayıcılarının şapkaları gibi görünüyor. Burada da çavdar tarlasındaki çocukları yakalamasını simgeliyor.
Holden, sahtekarlardan veya kendini beğenmiş insanlardan kaçıyor ama kendi aşağılanmasından da kaçıyor. İnsanlarla yüzleşmek istemiyor. Ve kitabın sonunda da bu korkalığının bedelini ödüyor.
İnternette araştırmalarım sonucu böyle bir inceleme yaptım. Umarım kitap hakkında size yeni bir bakış açısı katmışımdır.
Film Conor adlı gencimizin hoşlandığı kızı etkilemek için bir müzik grubu kurmasını anlatıyor. Film gerçekleşemeyen hayaller, ailevi sorunlar, gelecek kaygısı, toksik okul ortamı, ilk aşk gibi konulara da değiniyor. Filmin şarkılarına değinmek istiyorum. Film'deki şarkılar Conor'un hayatında yaşadığı olaylarla bağlantılı…devamıFilm Conor adlı gencimizin hoşlandığı kızı etkilemek için bir müzik grubu kurmasını anlatıyor.
Film gerçekleşemeyen hayaller, ailevi sorunlar, gelecek kaygısı, toksik okul ortamı, ilk aşk gibi konulara da değiniyor.
Filmin şarkılarına değinmek istiyorum. Film'deki şarkılar Conor'un hayatında yaşadığı olaylarla bağlantılı gidiyor. Ve aslında Conor'un bu müzik grubunu kurmasındaki amaç sadece hoşlandığı kızı etkilemek değil de, hayatında yaşadığı sorunlardan uzaklaşmak istemesi olarak yorumladım. Yani günümüzde bir çok gencin yaptığı gibi kendini o boktan hayatından uzaklaştırmak ve rahatlamak istemesi yani film, oyun gibi gibi şeylerle ilgilenmesi.
Ve burda Conor'un abisi onun hayatında önemli bir role sahip. Abisinin gerçekleştiremediği müzisyen olma hayalini ve yurt dışına gitme isteğini Conor gerçekleştiriyor. Abisi buna başta sinirlense de sonra Conor için seviniyor.
Sing Street'i üçüncüye izliyorum gerçekten çok samimi, insanın içini ısıtan çok harika bir müzikal - gençlik filmi.
Bu düşen bir toplumun hikayesi. Düşerken kendini rahatlatmak için şunu tekrar edermiş: "Buraya kadar her şey yolunda." "Buraya kadar her şey yolunda." "Buraya kadar her şey yolunda." Önemli olan düşüş değil. Yere çarpıştır... Filmin başında ve sonunda bahsedilen bu hikaye…devamıBu düşen bir toplumun hikayesi. Düşerken kendini rahatlatmak için şunu tekrar edermiş:
"Buraya kadar her şey yolunda."
"Buraya kadar her şey yolunda."
"Buraya kadar her şey yolunda."
Önemli olan düşüş değil. Yere çarpıştır...
Filmin başında ve sonunda bahsedilen bu hikaye aslında filmin özeti gibi. Yere çarpana kadar düştüğünü farketmeyen bir toplum.Türkiye'de de şuan bunu yaşıyoruz.
Film polis ve banliyö gençleri arasında sürekli olaylar yaşanan bir ortamda yaşayan 3 arkaşın hikâyesini anlatıyor.
Bu üç göçmen arkadaşın yaşadıkları bir günü anlatan film, gettolarda yaşayan gençlerin sıkıntılarını göz önüne seriyor.
Film o dönem Fransa'da göçmenlere uygulanan ırkçılığı çok güzel anlatıyor. Ve banliyö'de yaşayan insanların sıkıntılarını ve şehirdeki insanların o umursamaz hallerini de çok güzel anlatıyor.
Film yaşayamaycağımız bir hayatı çok gerçekçi bir şekilde anlatıyor ve bizde gettolarda yaşayan insanların nasıl bir hayat sürdüğünü güzel bir şekilde görüyoruz.