"Yazar Herman Melville’in muhteşem kitabı Moby Dick’de yazar, denizde olma hikayesini anlatıyor. Kitabın ilk kısmında kendine Ishmael adını veren yazar, küçük bir sahil kasabasındadır ve Queequeg isimli bir adamla yatağını paylaşmaktadır. Yazar ile Queequeg kiliseye gider ve sonra bir gemiye…devamı"Yazar Herman Melville’in muhteşem kitabı Moby Dick’de yazar, denizde olma hikayesini anlatıyor. Kitabın ilk kısmında kendine Ishmael adını veren yazar, küçük bir sahil kasabasındadır ve Queequeg isimli bir adamla yatağını paylaşmaktadır. Yazar ile Queequeg kiliseye gider ve sonra bir gemiye binerler. Kaptan bir korsandır ve adı Ahab'dir. Bir bacağı yoktur ve balinayı öldürmeyi çok istemektedir. Balinanın adı Moby Dick'tir ve beyazdır. Kitap boyunca korsan Ahab pek çok zorlukla karşılaşır. Tüm hayatı belli bir balinayı öldürmeye odaklanmıştır. Bence bu üzücü çünkü balinanın duyguları yok ve Ahab’ın onu öldürmek istediğini bilmiyor. O sadece kocaman, zavallı bir hayvan. Ayrıca Ahab adına da üzülüyorum çünkü sadece o balinayı öldürebilirse hayatının daha iyi olacağını düşünüyor ama esasında bunun ona hiçbir faydası olmayacak. Bu kitap beni çok üzdü ve karakterler adına birçok duygu hissettim. En üzgün hissettiğim kısımlar yalnızca sıkıcı balina tasvirlerinin olduğu bölümlerdi çünkü biliyordum ki yazar sadece bizi kendi üzücü hikayesinden korumaya çalışıyordu. Kısa bir süreliğine. Bu kitap bana kendi hayatımı düşündürdü ve sonra şunun için beni mutlu hissettirdi…”
+ Sen pek iyi gözükmüyorsun. Bir psikoloğa falan mı gitsen? - Ne yapacağım oraya gidip? + İşte, ne bileyim... Konuşursun falan. - Kelimelerin, kederli ya da sevinçli insanları ikna etme gücü yoktur. Sevinç ve kederin son anlatım hâli sessizliktir.
“Çoğu zaman, sanki… Bilmiyorum. Sanki her şeyi kaplayan kalın, kara bir bulut varmış gibi. Sanki dünyayı görüyoruz ama gerçekten göremiyormuşuz gibi, anlıyor musunuz? Hepimiz sendeleyerek dolaşıyoruz. Yönsüzce. Anlamdan ve amaç duygusundan yoksun. Bunun çok iç karartıcı geldiğini biliyorum ama doğrusu…devamı“Çoğu zaman, sanki… Bilmiyorum. Sanki her şeyi kaplayan kalın, kara bir bulut varmış gibi. Sanki dünyayı görüyoruz ama gerçekten göremiyormuşuz gibi, anlıyor musunuz? Hepimiz sendeleyerek dolaşıyoruz. Yönsüzce. Anlamdan ve amaç duygusundan yoksun. Bunun çok iç karartıcı geldiğini biliyorum ama doğrusu bence bu, iyi bir şey. Çünkü başka zamanları takdir etmemizi sağlıyor. Işıkların bir an titrediği, kara bulutların dağıldığı ve dünyanın gerçekte ne olduğunu gördüğünüz o kısa, üstün anlar. Ve aniden anlam kazanır. Aniden bir amaç olur. Şanslıysanız bunu hayatınızda bir kez yaşarsınız.”
“Kontrollü kaosa kapıldım. Düzenli çılgınlık gibi. Hayatın her bir deneyiminin aynı dört duvar arasında eşzamanlı olarak gerçekleşebileceği fikri. Ve sen tüm bunların orkestra şefi oluyorsun.”
“Çoğu insan hayat boyu sevmediklerinden yakınıp dururlar. Bu, o şeye güç katmaktır. Çi veriyorsun. Yaklaşmak istediğimiz şeye odaklanmalıyız, uzaklaşmak istediğimize değil.”