the virgin suicides, sofia coppola’nın 1999’da cektigi derin anlamlar barındıran bir film. jeffrey eugenides’in aynı adlı romanından uyarlanan bu film, ergenligin gizemi, bastırılmıs duygular ve kadınların toplum tarafından nasıl algılandıgı uzerine dusunduren bir basyapıt. hikaye, 1970’lerde, bes lisbon kız kardesin…devamıthe virgin suicides, sofia coppola’nın 1999’da cektigi derin anlamlar barındıran bir film. jeffrey eugenides’in aynı adlı romanından uyarlanan bu film, ergenligin gizemi, bastırılmıs duygular ve kadınların toplum tarafından nasıl algılandıgı uzerine dusunduren bir basyapıt.
hikaye, 1970’lerde, bes lisbon kız kardesin kapalı ve baskıcı bir aile ortamında nasıl yavasca yok oldugunu anlatıyor. hikayeyi, kız kardeslere takıntılı hale gelen genc erkekler anlatıyor. onlar icin lisbon kızları, asla tam olarak anlayamayacakları, buyuleyici varlıklar gibi anlatılmıs. bu anlatım tarzı, filme hem nostaljik hem de ulasılmaz bir hava katıyor.
basta, kızların hayatı neredeyse ruya gibi yansıtılıyor: ucusan elbiseler, yumusak ısıklar, genclik masumiyeti vb. ama bu atmosferin altında buyuk bir huzun ve bastırılmıslık var. lisbon ailesinin katı kuralları, kızların ozgurlugunu kısıtlıyor ve onları adeta bir fanusun icinde tutuyor.
lisbon kızları, toplumun ve ailelerinin dayattıgı katı kurallar yüzünden, kendi kimliklerini bulamıyorlar.
onların dunyası, erkekler tarafından idealize edilen, ama asla gercekten anlasılmayan bir dunya.
film boyunca, kızların ozgurluge olan ozlemini hissetmek mumkun, ama kacıs yolları giderek azalıyor.
film, gencligin guzel ama aynı zamanda trajik dogasını mukemmel sekilde yansıtıyor: ilk ask, ergenlik sancıları, kesfetme istegi ama aynı zamanda derin yalnızlıkları gibi.
film aynı zamanda olum temasını cok siirsel bir sekilde isliyor. kızların intiharı, sadece bireysel bir trajedi degil; aynı zamanda toplumun baskılarına bir tepki olarak da okunabilir.
filmin finali, sok edici ama aynı zamanda kacınılmaz hissettiriyor. erkek anlatıcılar, lisbon kızlarını anlamaya calışıyorlar ama aslında hicbir zaman gercekten onların dusuncelerine ulasamıyorlar. bu da filmin en guclu mesajlarından biri: kadınların deneyimleri cogu zaman dısarıdan bakıldıgında romantize edilir ama icsel mucadeleleri gercekten gorulmez.
kisisel dusuncem olarak, erkeklerin anlayabilecegi bir film oldugunu dusunmuyorum
Spoiler içeriyor
yellowjackets, sadece bir hayatta kalma hikayesi degil, aynı zamanda insan dogasının karanlık yonlerini, travmanın psikolojik etkilerini ve toplumun dayattıgı rollerin cokusunu ele alan oldukca katmanlı bir dizi. dizi, 1996 yılında bir lise kız futbol takımının ucak kazası gecirmesiyle baslıyor. kanada’nın…devamıyellowjackets, sadece bir hayatta kalma hikayesi degil, aynı zamanda insan dogasının karanlık yonlerini, travmanın psikolojik etkilerini ve toplumun dayattıgı rollerin cokusunu ele alan oldukca katmanlı bir dizi.
dizi, 1996 yılında bir lise kız futbol takımının ucak kazası gecirmesiyle baslıyor. kanada’nın vahsi dogasında mahsur kalan kızlar, zamanla hayatta kalmak icin ahlaki sınırlarını zorlamak zorunda kalıyorlar. paralel olarak, 25 yıl sonrasını da izliyoruz ve hayatta kalanların gecmis travmalarıyla nasıl basa cıkmaya calıstıgını izliyoruz.
dizide yamyamlık, sadece fiziksel bir hayatta kalma aracı degil; aynı zamanda insan dogasının en ilkel yonlerine donusu, guc mucadelelerini ve kimlik kaybını simgeliyor. yalnızca fiziksel aclıgın bir sonucu degil, aynı zamanda bir kontrol mekanizması olarak kullanılıyor. kızlar, vahsi dogada ne kadar uzun sure kalırlarsa, o kadar cok sosyal normlarını kaybediyorlar. yemek, guc ve hiyerarsi arasındaki baglantı giderek belirginlesiyor.
medeniyetin sundugu etik degerler, ucak kazasından sonra yavas yavas yok olmaya baslıyor. yamyamlık, yalnızca et tuketmek degil, aynı zamanda “birini tuketmek” yani, bir baskasının varlıgını yok etmek, onun gucunu ele gecirmek anlamına geliyor.
dizi, fiziksel aclık kadar, ruhsal aclıgı da isliyor. karakterler, sadece yiyecek arayısında degil, aynı zamanda aidiyet, guc, anlam ve kontrol arayısında. bazı sahnelerde, yamyamlıgın fiziksel bir ihtiyactan cok bir rituele donusmesi, bu aclıgın sadece bedensel olmadıgını gosteriyor.
hayatta kalan karakterler, 25 yıl sonra bile gecmisin golgesinden kurtulamıyorlar. gecmis, onları adeta “yiyor”, yani onların kimliklerini, secimlerini, hayatlarını tuketiyor.
yellowjackets, hayatta kalma mucadelesini sadece fiziksel degil, psikolojik bir savas olarak da ele alıyor. travmaların nasıl icimizde yasadıgını, bizi nasıl tukettigini ve en nihayetinde bizi nasıl donusturdugunu gosteriyor. dizide yamyamlık, korkunc bir eylem olmanın otesinde, insanın en ilkel gudulerine donusunu ve hayatta kalmak icin her seyin mubah gorulebileceği bir noktaya gelisini anlatan guclu bir metafor.
kesinlikle hak ettigi degeri almayan bir dizi oldugunu dusunuyorum
ermis, halil cibran’ın en bilinen eserlerinden biri. siirsel dili, derin felsefi dusunceleri ve zamansız ogretileriyle adeta bir bilgelik hazinesi. kitap, hem ruhu dinlendiren hem de insanın icsel yolculugunu aydınlatan bir eser oldugu icin defalarca okunmaya deger. kitap, bir bilge olan…devamıermis, halil cibran’ın en bilinen eserlerinden biri. siirsel dili, derin felsefi dusunceleri ve zamansız ogretileriyle adeta bir bilgelik hazinesi. kitap, hem ruhu dinlendiren hem de insanın icsel yolculugunu aydınlatan bir eser oldugu icin defalarca okunmaya deger.
kitap, bir bilge olan el mustafa’nın, yıllardır yasadıgı orphalese sehrinden ayrılmadan once halkın ona sordugu sorulara verdigi cevaplardan olusuyor. ask, evlilik, ozgurluk, dostluk, acı, olum gibi hayatın en temel konularına deginen el mustafa, her bir konuda siirsel bir bilgelikle konusuyor. onun sozleri, ogut vermekten çok okurun ruhuna dokunan bir rehber gibi.
cibran’ın dili yalın ama aynı zamanda derin. ermis, bir cırpıda okunup gecilecek bir kitap degil; sindire sindire, zaman zaman donup tekrar okunacak bir eser.
cibran, dogu mistisizmi ile batı felsefesini harmanlayarak evrensel bir bilgelik sunuyor. kitabın en guclu yanlarından biri, herhangi bir dine ya da inanca sıkı sıkıya baglı olmaması; insanın ozune, kalbine ve ruhuna hitap etmesi. onun sozleri, kisisel gelisim kitaplarından farklı olarak okura “sunu yap, bunu yapma” demeyen, aksine hayatın akısını anlamayı ve kabul etmeyi ogreten sozler.
askı, "ruhun ruhu bulması" olarak tanımlar, ozgurlugu ise insanın kendini kesfetmesiyle iliskilendirir. acının, mutlulugun bir parcası oldugunu ve hayatın zıtlıklarla anlam kazandıgını anlatır.
ayrıca, halil cibran’ın incelikli ve naif dili, bu kitabı sadece bir felsefi metin olmaktan cıkarıp adeta bir sanat eseri haline getiriyor.
"güzellik hayattır, kutsal yüzündeki peçeyi indirdiğinde hayat. fakat hayat da sizsiniz, peçe de. güzellik sonsuzluktur, aynada uzun uzun kendini seyreden. fakat sonsuzluk da sizsiniz, ayna da."
lou andreas-salome’nin arayıslar kitabı, insanın kendini kesfetme yolculugunu derinlemesine ele alan, felsefi ve psikolojik yonu agır basan bir eser. salome, sadece donemin kadınları icin degil, insan ruhunun evrensel sancılarını anlatan bir yazar olarak one cıkıyor. bu kitap, bireyin toplumsal baskılar,…devamılou andreas-salome’nin arayıslar kitabı, insanın kendini kesfetme yolculugunu derinlemesine ele alan, felsefi ve psikolojik yonu agır basan bir eser. salome, sadece donemin kadınları icin degil, insan ruhunun evrensel sancılarını anlatan bir yazar olarak one cıkıyor. bu kitap, bireyin toplumsal baskılar, ask, inanc ve kimlik catısmaları arasında nasıl savruldugunu, icsel yolculugunda hangi duraklara ugradıgını gozler onune seriyor.
salome, eserinde bireyin hem kendini hem de cevresini sorgulama surecini isliyor. kahramanlar, klasik anlamda ‘olmus’ karakterler degil; surekli gelisen, degisen ve anlam arayısında olan insanlar. bu da anlatıyı cok daha gercekci ve etkileyici kılıyor. karakterler, kimi zaman askın icinde kaybolurken kimi zaman felsefi sorgulamalarla varolussal cıkmazlara giriyor.
salome’nin uslubu hem derin hem de oldukca samimi. kitap, agır felsefi metinler gibi zorlayıcı degil, aksine dusundururken okuru icine cekmeyi basarıyor. psikanalitik bakıs acısını sezdiren bir anlatımı var, bu da karakterlerin ic dunyasına daha yakından bakmamıza olanak saglıyor.
salome, sadece bir yazar degil, aynı zamanda donemin nietzsche, rilke, freud gibi onemli dusunurleriyle entelektuel baglar kurmus bir kadın. bu kitapta da onun zihinsel dunyasının izlerini gormek mumkun. kitabın ana karakterleri, tıpkı salome gibi bagımsızlık arayısında, toplumun dayattıgı kalıplardan sıyrılmaya calısan bireyler.
kendini bulmaya calısan herkesin okuması gereken bir kitap. salome, yalnızca askı ya da bireysel ozgurlugu anlatmıyor; aynı zamanda insan ruhunun derinliklerine inerek, gercek anlamda “arayıs”ın ne oldugunu sorguluyor.
kitap surekli basa sardı, cok gereksiz betimlemeler ve konular ele alınmıs gibiydi sahsen. okuması cok zordu, sadece yarım bırakmamak icin zorla okudum. su sıralar onerilen bir kitap oldugu icin almıstım fakat sosyal medyaya cok bakılmaması gerektigini anladıgım bir kitap oldu.…devamıkitap surekli basa sardı, cok gereksiz betimlemeler ve konular ele alınmıs gibiydi sahsen. okuması cok zordu, sadece yarım bırakmamak icin zorla okudum. su sıralar onerilen bir kitap oldugu icin almıstım fakat sosyal medyaya cok bakılmaması gerektigini anladıgım bir kitap oldu. 4/10
"bir keresinde birisi goz bebeklerinin salt bosluktan ibaret oldugunu, kara delikler, sonsuz hicligin ikiz oyukları oldugunu soylemisti. 'bir sey kayboldugunda genelde orada kaybolur – gozlerimizin kara deliklerinde.'"
mona lisa, sanata duyulan hayranlıgın ve askın sınırlarını sorgulayan, kısa ama etkileyici bir roman. lernet-holenia, tarihi dokuyu ve sanatı, saplantılı bir tutku hikayesiyle harmanlıyor. bougainville lordu, leonardo’nun henuz tamamlanmamıs mona lisa tablosuna asık oluyor ve bu ask ugruna gercekle hayali…devamımona lisa, sanata duyulan hayranlıgın ve askın sınırlarını sorgulayan, kısa ama etkileyici bir roman. lernet-holenia, tarihi dokuyu ve sanatı, saplantılı bir tutku hikayesiyle harmanlıyor. bougainville lordu, leonardo’nun henuz tamamlanmamıs mona lisa tablosuna asık oluyor ve bu ask ugruna gercekle hayali birbirine karıstırıyor.
kitap sadece bir tablonun ardındaki gizemi degil, aynı zamanda insanın bir imgeye veya fikre nasıl boylesine baglanabilecegini sorguluyor. sanatın insan uzerindeki etkisini dramatik ve siirsel bir dille anlatıyor.
"genc kadınlar en tamamlanmıs, en kusursuz yaratıklardır, gulumsemeleri ise en kusursuz halleridir. kadın gulumsemesi kusursuzlugun ifadesidir adeta."
the substance, kadın bedeni, yaslanma ve guzellik takıntısını sert bir sekilde ele alan, body horror turunde carpıcı bir film. elizabeth karakterinin caresizligi ve ofkesi cok gercekci bir sekilde izleyiciye aktarılıyor gunumuzun kadınlara yonelik, "genc ve guzel kalmalısın" baskısını korkutucu bir…devamıthe substance, kadın bedeni, yaslanma ve guzellik takıntısını sert bir sekilde ele alan, body horror turunde carpıcı bir film. elizabeth karakterinin caresizligi ve ofkesi cok gercekci bir sekilde izleyiciye aktarılıyor
gunumuzun kadınlara yonelik, "genc ve guzel kalmalısın" baskısını korkutucu bir metaforla anlatan film, feminist bir elestiri sunuyor ve mide kaldıracak sahnelerle tuyleri diken diken eden muhtesem bir film
black swan, psikolojik gerilim turunde, izleyiciyi rahatsız edici ama aynı zamanda etkileyen bir yolculuga cıkaran bir film. natalie portman’ın performansı ile karakterinin mukemmeliyetcilik takıntısı ve icsel cokusu izleyeni filmin icine cekiyor. film, bale dunyasının zarafetini ve acımasızlıgını etkileyici bir sekilde…devamıblack swan, psikolojik gerilim turunde, izleyiciyi rahatsız edici ama aynı zamanda etkileyen bir yolculuga cıkaran bir film. natalie portman’ın performansı ile karakterinin mukemmeliyetcilik takıntısı ve icsel cokusu izleyeni filmin icine cekiyor.
film, bale dunyasının zarafetini ve acımasızlıgını etkileyici bir sekilde harmanlarken, gercek ile sanrılar arasındaki ince cizgiyi de ustalıkla isliyor.