(@) - Raf

Spoiler içeriyor "şu an yaşanan şeye korku tarafından yönetilen hayatların trajedisi diyebiliriz." bu dizide galiba en sevdiğim nokta özellikle son sezonda kötü tarafın kim olduğu hakkında en ufak bir hükmüm bile yoktu. şeytan diye bir şey hiç var olmadı, şeytanlaştırılan insanlar vardı…devamı"şu an yaşanan şeye korku tarafından yönetilen hayatların trajedisi diyebiliriz." bu dizide galiba en sevdiğim nokta özellikle son sezonda kötü tarafın kim olduğu hakkında en ufak bir hükmüm bile yoktu. şeytan diye bir şey hiç var olmadı, şeytanlaştırılan insanlar vardı sadece. dünya hakkındaki son kanaatin ne olması gerektiği konusunda da fikir ayrılığındaydım. nefretin bitmesi için nefret edenler mi öldürülmeli yoksa nefret edilenler mi? herkes mi kötü yoksa kötüleştirenler bile iyi mi? tarih her zaman tekerrür eder mi? Eren sevdikleri için tüm dünyayı karşısına almaya hazırdı, sevdikleri ise dünya için Eren'i karşısına almaya hazırdı. Aslında Eren'in istediği de buydu zaten. Eren ölse de arkadaşlarının ona karşı olan sadakati kazandı. Bu yolda hem Paradis'den hem de Marley'den çok fazla masum insan feda edildi. Başka bir çözüm yolu bulunamaz mıydı? Bunu hiçbir zaman bilemeyeceğiz. Aslında bir fantastik animeden gerçek dünyayla ilgili birçok çıkarım yapabiliriz. Nefretin her zaman nesilden nesile yayılması, belli bir ideolojiyle büyüdüğümüz zaman gerçeği ve doğruyu ayırt etmemizin zorlaşması gibi. Eren'in karakter gelişimi çok üzücüydü. İntikam hırsının geliştirdiği bir ruh ama özgür bir ruh değil. Özgürlüğe mahkum bir ruh. Çok güçlü, çok kararlı ama soykırım için kendini en suçlu hissedecek kişi kendisiydi. Bu vicdan azabından kurtulmanın tek yolu ölümdü belki de. Huzura kavuştu. Hiçbir zaman kendi içimde açıklık getiremediğim şey Komutan Erwin mi yaşamalıydı yoksa Armin mi? Çoğu sahnede şu an Erwin olsaydı ne yapardı diye düşünmeden edemedim. Armin dizideki en kaliteli karakterlerden biriydi. Çoğu zaman doğru kararı verdi ama çoğu zaman da soğukkanlılığını kaybetti. Bu iki seçenek benim için her zaman bir soru işareti olacak. Her neyi seçersen seç, seçemediğin her zaman üzüntü kaynağı olur. Mikasa ve Eren'in son konuşmasının nefret dolu olması beni çok üzecek bir ayrıntıydı fakat neyse ki Eren Mikasa ile Path'da son bir konuşma gerçekleştirmiş. Acaba gerçekten Mikasa Eren'e aşkını itiraf etseydi her şey çok mu farklı olurdu? Kaptan Levi'ın mahvolmuş bir hâldeyken bile Komutan Erwin'e olan sözünü yerine getirmesi final bölümünde var olması gereken bir ayrıntıydı. Hanji'nin kendini feda etmesi ise son derece anlamlıydı. Onun yerinde Komutan Erwin olsaydı o da aynısını yapardı ki yaptı da. Jean bana göre dizideki en underrated karakter. Zeki, güçlü, çevik ve liderlik özelliğine sahip. Zayıf özelliği ise bazı zamanlar dürtüleriyle davranması. Zeke ise bana göre en overrated karakter. Zeke'den tanrı olarak bahseden bir sürü insan vardı fakat Path'da Armin ile kurdukları plan haricinde hiçbir zaferi yok. Gabi'den Sasha'yı öldürdüğü zaman nefret edenler çoğunluktaydı fakat bana göre büyük bir cesaret gösterdi. Ben de çok üzüldüm Sasha'nın ölmesine ancak bunun sorumlusu Gabi değil, asırlardır ekilen nefret tohumları. Final bölümünde eski Titan sahiplerinin Keşif Ekibi'ni koruması beni çok duygulandırdı. Son olarak kapanışta Armin'in Mikasa ve Eren'in mezarına gittiği bir sahneyi gözümden kaçırmışım fakat daha sonra fark ettim neyse ki. Ağaca yine en son ulaşanın Armin olması çok trajik. Benim için bu diziyi izlemek büyük bir keyifti. Favori dizilerimde yerini aldı. Şimdi saygı duruşuna geçiyoruz.

gamzeramona 1 year ago

Kayıp Kız

David Fincher

213 Gönderi

Spoiler içeriyor çok fazla övüldüğü için izlemeye başladığım bir filmdi. güzel miydi? güzeldi fakat abartıldığı kadar da beğenmediğimi söylemek isterim. filmi izledikten sonra dinlediğim bir podcastle aslında kitapta verilen bazı ayrıntıların filmde yeterince verilmediğini fark ettim. zaten her zaman böyle olur fakat…devamıçok fazla övüldüğü için izlemeye başladığım bir filmdi. güzel miydi? güzeldi fakat abartıldığı kadar da beğenmediğimi söylemek isterim. filmi izledikten sonra dinlediğim bir podcastle aslında kitapta verilen bazı ayrıntıların filmde yeterince verilmediğini fark ettim. zaten her zaman böyle olur fakat özellikle amy'nin geçmişiyle alakalı kitapta verilen bazı olaylar verilseydi daha iyi karakter yorumlaması yapabilirdik. örneğin Amy okul zamanında bir kızı çok kıskanmış ve kendi bacağını yaralayarak bunu kızın yaptığını söylemiş. bence bu filmin herhangi bir yerine koyulması gereken bir ayrıntı. Amy'i hayatı boyunca ailesi kontrol altında tutmaya çalışmış ve bir rolü oynamaya itmiş. "Mükemmel Amy." Daha sonra Amy Nick ile tanışıyor ve artık bu rolü oynamasına gerek kalmıyor. Artık "Havalı Kız." rolünü oynaması yeter fakat Amy Nick'in istediği rolü oynamasına rağmen aldatılıyor. Sonra da olaylar başlıyor. Ters köşe olacağınız bir film diye bahsediliyor bu filmden fakat Amy'nin kendi cinayetini tasarladığı en baştan akla gelebilecek en muhtemel senaryo. Amy'nin parası çalınıyor, kurduğu plan da artık tıkırında gitmiyor (zaten kendini öldürmeye de niyeti yoktu) ve eski sapığı Desi ile kontak kurması gerekiyor. Buradan sonra ters köşe diyebiliriz çünkü Amy, kendine zarar vererek Desi'ye tecavüz suçlaması yapıyor ve onu öldürüyor. Daha sonra da kocasına geri dönüyor. Amy, her şeyi ve herkesi kontrol altına almaya çalışan bir kadın. Bunun en büyük nedeni bence yıllar boyunca kendi hayatının kontrolünü ailesinin ele almasıydı. Eski sevgilisine kıravatlar alıyor ve onu değiştirmeye çalışıyor. Eski sevgilisi ara vermek isteyince ise onu tecavüzle suçluyor. Evliliğini kontrol altında tutmak için yıllarca rol oynuyor fakat kocası onu aldatıyor. O da kocasının hayatını tabiri caizse karartıyor. Artık kocasını ve evliliğini kontrol altına aldı. Desi ise Amy'i takıntılı bir şekilde sevmesine rağmen sürekli onu kontrol altında tutucu eylemler yapıyor ve sözler sarf ediyor. Amy de Desi'yi öldürüyor. Velhasıl kelam Amy sosyopat bir kontrol manyağı. Bazı izleyenler ilk başta Nick'e küfrediyordum fakat daha sonra acımaya başladım diyorlar fakat bu düşünceye katılmıyorum. Amy Nick'e yaşatabileceği en iyi evliliklerden birini yaşatmış. Çoğu kişi bilir ki doğup büyüdüğün şehirden uzaklaşmak çok zor fakat Amy, Nick için bunu da yapmış. Kendi hayatının kontrolüne bu kadar takık bir insan sadece sevdiği kişi için şehir değiştirir. Amy Nick'i seviyordu. Nick ise buna onu aldatarak cevap verdi. Bunun sonucunda ise Amy zaten kaybetmeye dünden hazır olduğu kontrolünü kaybetti ve bir intikam planı mı desek kontrol planı mı desek öyle bir plan yaptı. Planın aşırı olması da Amy'nin psikopat olmasına dayanıyor zaten fakat Nick ile ilişkisinde kendi gibi değil Nick'in istediği gibiydi. Nick'in Amy'i aldatmasının sebebi Amy'nin psikopat olması değil Nick'in karaktersiz olması yani. Son olarak övüldüğü kadar iyi değildi ama beklentiyi çok yüksek tutarak izlemeye başladığım için de bu yorumu yapıyor olabilirim. Amy'nin Desi'yi öldürdüğü sahne de ikonikti bu arada.

gamzeramona 1 year ago

Sadakat Yalanı

André van Duren

6 Gönderi

iki kız arkadaş var. ikisi de evli ama biri eşcinsel ve eşi erkek, biri de düzenli olarak eşini aldatıyor. bir gün yine bu niyetle beraber tatile çıkıyorlar. sonra içlerinden biri ölüyor. yine ters köşe yapmak isterken kasan bir film. bence…devamı

gamzeramona 1 year ago

Dünyayı Ardında Bırak

Sam Esmail

97 Gönderi

konu olarak güzel bir filmdi ama iyi şekilde işlenmiş miydi bilmiyorum çünkü 2. bölümün çıkacak olması buna cevap verecek şekilde bitti. filmlerin seri hâlinde olmasını hiç sevmiyorum gerçekten. daha doğrusu bölümleri birbirinin devamı olan filmleri sevmiyorum. boşuna izlemiş gibi hissediyorum…devamı

gamzeramona 1 year ago

Elemental

Peter Sohn

144 Gönderi

böyle bir konu 2023'e kadar nasıl tüketilmemiş inanın bilmiyorum. o kadar güzeldi ki. sonunda acayip duygulandım. mizah ögeleri de çok iyi yerleştirilmişti. sevdiğim animasyon filmlerde ilk 5'e rahat girer. öneriyorum.

gamzeramona 1 year ago

Fleabag

Phoebe Waller-Bridge

192 Gönderi

bir kadının hatalarıyla, yalnızlığıyla, üzüntüleriyle, pişmanlıklarıyla gülerek ve bunları tiye alarak baş etmesini izliyoruz. ilk sezonda cinsel ilişki bağımlılığı var ve bunu da bir başa çıkma mekanizması olarak kullanıyor. dizide 4. duvar yıkılıyor ve biz de olay akışına dahil oluyoruz.…devamıbir kadının hatalarıyla, yalnızlığıyla, üzüntüleriyle, pişmanlıklarıyla gülerek ve bunları tiye alarak baş etmesini izliyoruz. ilk sezonda cinsel ilişki bağımlılığı var ve bunu da bir başa çıkma mekanizması olarak kullanıyor. dizide 4. duvar yıkılıyor ve biz de olay akışına dahil oluyoruz. karakterimiz aklından geçen ve genellikle başkalarına söyleyemediği şeyleri öncelikle bizimle paylaşıyor. dizide biraz dram biraz komedi vardı. dramı mı yoksa komediyi mi daha çok göreceğiniz ve içselleştireceğiniz izlerkenki ruh hâlinize bağlı. başrolümüz çok zeki ve komik. 1. sezonun son bölümüne kadar böyle biriyle arkadaş olmayı çok isteyebileceğimi fakat başrolümüzün hiç arkadaşı olmaması arasındaki tezatlığa şaşırmıştım. yan karakterlerimizin ise kendine has ilginç özellikleri var. karakterlerimizin çoğu sıradanlıktan uzak. dramedi izlemeyi seviyorsanız bu diziyi size öneriyorum. SPOİLER dizi bittiğinde iki ayrıntıyı merak ettim: neden heykel sürekli başrolümüze geri dönüyor? dizideki tilkinin anlamı ne? tilkinin priest için anlamına dair şöyle bir teori varmış. priest tilkilerin onu her yerde takip ettiğini söylüyor ve bu durumdan korkuyor. teoriye göre tilkiler, priest'in cinsellik üzerine korkularını ve çelişkilerini temsil ediyor. kilise bahçesinde fleabag ile cinsellik üzerine konuşurken birden tilki geldi diye korkuyor ya da nikahta vaazına çalışırken fleabag gelince seni tilki sandım diyor. bu sahneler de teoriyi destekler nitelikte. bir nevi flebag=tilki diyebiliriz. finalde ise tilkiye "şu tarafa gitti" diyip kendinin ters tarafa gitmesi artık değiştiğini ve bir tilki olmadığını gösteriyor. peki heykel neden dönüp dolaşıp sürekli fleabag'e geri dönüyor. açıkçası bu konu hakkında internette analiz bulamadım. heykelin temsil ettiği şeye gelirsek üvey anne bu heykel hakkında "kadınların bir şeyi elde etmek için erkekler gibi güçlerini kullanmalarına gerek yok. onlara bahşedilen başka şeyler var." gibisinden bir cümle kullanıyor. özetle kadınların bir şeyleri elde etmek için dişiliğini kullanabileceğini söylüyor. en son bölümde ise bu heykeli fleabag'in annesinden esinlenerek oluşturduğunu söylüyor. buradan benim çıkarabileceğim ve destekleyebileceğim iki sonuç var fakat bununla alakalı daha makul teorileriniz varsa yorumlarda belirtin lütfen. üvey annenin, heykeli fleabag'in annesinden esinlenerek oluşturduğuna değinmiştik. üvey anne, fleabag'in kaybettiği annesinin yerine geçmek için uzun zaman boyunca bariz bir çabaya giriyor fakat fleabag'i her gördüğünde bu çabanın boş yere olduğu yüzüne çarpıyor. o evde her zaman fleabag'in annesinin varlığıyla yaşamak zorunda. heykel de bunu simgeliyor. her şeyin sonunda fleabag heykeli üvey anneden kurtarıyor. benim teorim ise şu ki fleabag; en yakın arkadaşının sevgilisiyle yatan ve onun intiharına sebep olan, uzun bir süre cinsel ilişki bağımlılığı olan bir kadın. fleabag'in hayatının dönüm noktası cinsellikten kaynaklanıyor. daha sonra bununla baş etmek için yine cinselliğe başvuruyor. hatta ablasının doğum gününde eniştesi onu öpüyor ve bu yüzden 1 yıl boyunca ablasıyla arası çok kötü kalıyor ki bence en güçlü ilişkisi ablasıyla arasındakiydi. yani fleabag'in hayatı uzun zaman boyunca cinsellik üzerine dönüyor. heykelin anlamının da "dişilik" ve cinsellik olduğunu göz önüne tekrar getirirsek fleabag zaman zaman bu durumdan sıkılarak geride bırakmak istiyor fakat sürekli aynı noktaya yani cinselliği savunma mekanizması ya da dünyevi arzularını doyurmanın tek yolu olarak kullandığı noktaya geri dönüyor. daha çok benim ilgimi çeken ve merak ettiğim şeyleri sizinle paylaşmak istedim ama bu dizi hakkında internette yazılmış birçok analiz var ve o analizlerde ilginizi çeken başka şeyler bulmanız olası. güzel bir diziydi, akıcıydı, karakterleri de çok sevdim. ayrıca bu hafta bitirdiğim 5. dizi sezonu olduğu için artık kendimde Game of Thrones'a ya da Attack on Titan'a başlama cesareti bulabilirim galiba.

gamzeramona 1 year ago

Berlin

Esther Martínez Lobato

46 Gönderi

la casa de papel'de muhtemelen ben ve birçok kişinin favori karakteri berlin'di. hem ilk soygunda ölen bir karakter olmasını telafi etmek hem de dolu dolu bir geçmişi olmasını taçlandırmak istemişler. bildiğimiz üzere berlin'in hayatında önemli iki unsur vardır: aşk ve…devamıla casa de papel'de muhtemelen ben ve birçok kişinin favori karakteri berlin'di. hem ilk soygunda ölen bir karakter olmasını telafi etmek hem de dolu dolu bir geçmişi olmasını taçlandırmak istemişler. bildiğimiz üzere berlin'in hayatında önemli iki unsur vardır: aşk ve soygun. dizide ise %20 soygun %80 aşk izliyoruz. gösterilen aşk da benim aşk tabirime çok uymuyor zaten. hayatsız bir günüme denk geldiği için bir günde bitirdim fakat bir günde bitirmem akışın iyi olduğu anlamına geliyor, süper bir dizi olduğu anlamına değil. buradan sonrası spoiler o yüzden izlemeyenler için şunu diyebilirim ki la casa de papel seviyorsanız, izleyebilirsiniz. karakterler güzel seçilmiş ve akıcı ama lcdp izlemeyi özlemeniz, bu diziyi izlemeniz için bir önkoşulsa umduğunuzu bulamayacaksınız. la casa de papel'de; berlin kontrolü zaman zaman kaybetse de kontrol her zaman onda tekrar toplanıyordu, disiplinliydi. dizide ise berlin'in 7 bölüm boyunca kontrolsüz olması ve disiplinden yoksun olması hayal kırıklığıydı. damiàn dizide "zeki, profesör" rolünü değil de "berlin'in annesi" rolünü oynuyordu sanki. neyse ki damiàn 20 yıllık eşinden ayrılmasına rağmen kasa sahnesi hariç disiplini elden bırakmadı da soygunu kurtardı. soygunun neden-sonucu iyi planlanmamıştı. rahibi birkaç bölüm sonra hiç görmedik. roi ve cameron'un kaçışı bir nevi tahammül edilebilir fakat bruce ve keila iki polisi rehin alıp hastane bastıktan sonra elini kolunu sallaya sallaya kaçabiliyorsa fransız polisinin eli armut topluyordu herhalde ya da bütün enerjilerini roi ve cameron'da harcadılar. berlin ve damiàn'ın kaçışı da saçmaydı zaten bütün otel polis kaynıyor, adamlar arabaya binip kaçıyor. keila'yı yılan sokması gereksiz bir aksiyondu. ne yani 44 milyonluk mücevher çalmışsınız, tek aksiyon eksiğimiz yılan mı? gereksiz bir ayrıntıydı. 2 saat derin düşünürsem daha heyecanlı bir şey bulabilirim. raquel ve alicia diziye giriyor ve dizi bir anlığına güzelleşiyor. alicia da favori karakterlerimden biriydi zaten fakat bu dizide olması gereken en önemli kişi palermo idi. madem berlin ve geçmişi ile alakalı bir dizi yapıyorsunuz, bu dizi palermo'suz olur mu? yazarken aklıma gelmeyen birçok mantık hatası vardı. izlerken çoğunu siz de fark edeceksiniz zaten. soygun dizisi izlemek isterken ispanyol pembe dizisi izlemek tabi ki umduğum bir şey değildi. aşk olsun, olsun da; soygun başında olsun, sonunda olsun, ortasında olsun, az az sık sık olsun, sürekli de olmasın. neyse aşkla yaşayın, çok güzel olsun hayatınız.

gamzeramona 1 year ago

Euphoria

Sam Levinson

97 Gönderi

bir zamanların en popüler dizilerinden birini yeni izleme şansı buldum. aslında popüler olduğu zamanlar izlemeye çalışmıştım fakat bir zamanların skins ve skam'ı kadar edemediğini düşünerek belki de yarıda kesmiştim fakat nihayetinde bitti. bir grup öğrencinin lise (bence çoğu gençlik dizisi…devamıbir zamanların en popüler dizilerinden birini yeni izleme şansı buldum. aslında popüler olduğu zamanlar izlemeye çalışmıştım fakat bir zamanların skins ve skam'ı kadar edemediğini düşünerek belki de yarıda kesmiştim fakat nihayetinde bitti. bir grup öğrencinin lise (bence çoğu gençlik dizisi liseyi temsil etmiyor fakat nedense hepsi lisede geçiyor.) zamanlarına eğiliyor. uyuşturucu, aşk, cinsellik, kavga gibi genç yetişkin unsurlarının cılkını çıkararak içinde barındırıyor. cılkını çıkararak diyorum ama bence bu tarz dizilerde biraz da cılkının çıkması gerekiyor çünkü bariz bir dizi konusu yok. abartılan gençlik unsurlarının kargaşalarını izliyoruz. karakterlerin neredeyse hepsinin bir travması var. bu travmalar bize hiçbir şeyin göründüğü gibi olmadığını gösteriyor. fakat şunu da eklemeliyim ki var olan travmalarımız bize bok gibi biri olma hakkını vermez. genç yetişkin dizilerini seviyorsanız izlemelisiniz diyebilirim. belli bir konu olmadığı için de aşağıda kendimce karakter analizi yapacağım. spoiler olarak sayılabilir o yüzden izlemeyenler buradan sonrasını okumayabilir. rue: dizinin en sorunlu karakteri. uyuşturucu bağımlılıyla mücadele vermeye çalışıyor ama çalışmıyor da aslında. bencil bir karakter. bunu çoğu zaman uyuşturucu etkisine veriyoruz fakat dizideki neredeyse tüm karakterler onun çıkarına uğraşırken sinir olmadan da edemiyoruz. aynı zamanda çok hassas. jules ile tanışması ona ne kadar iyi gelse de bir o kadar da kötü geldi. sonlara doğru bunu aşmasına sevindim. ben rue'nun dizideki hem en sorunlu hem de en zararsız kişi olduğunu düşünüyorum. en büyük zararı hep kendine veriyor. defalarca sinir patlamalarına ve etrafı nasıl kırıp döktüğüne şahit olsak da bu yorumu yapmaya devam edebilirim galiba. ailesiyle ve Ali ile arasındaki çatışmalara ben de üzüldüm, dizinin en yoğun sahneleriydi. jules ile olan çatışmasında ise jules haklı olsa bile hak veremedim. artık rue'nun jules'a patlamasının zamanı gelip geçmişti bile. ne kadar onu aldattığından haberi olmasa bile. maddy: dizinin en sevilen ve en abartılan karakteri olabilir. çok güçlü bir enerjisi var bunu kabul ediyorum. muhtemelen insanlar özgüveni ve yaydığı enerji yüzünden seviyor fakat nate için kendinden ödün vermesi, kendini olduğu gibi kabul etmemesi, sürekli bir sidik yarışında olması özgüvenli olmadığının bariz kanıtları zaten. bu toksik sevgi en çok kendine zarar verdi fakat tyler denen çocuğun da başına gelmeyen kalmadı. nate hariç herkese karşı güçlü bir karakter olduğu kesin ama. cassie: bana göre nate'den daha sorunlu bir karakter. muhtemelen hepimiz özellikle 2. sezonda sabır çekerek izlemişizdir ama ben 1. sezonda da baya bir sabır çektim. Kendini objeleştiren, güzelliğe takıntısı olan ve en az rue kadar bencil bir karakter. Aile sorunlarına hiç değinmeyeceğim çünkü dizide aile sorunu olmayan neredeyse kimse yok. Bu arada sorunlu ebeveynler sorunlu çocuklar yetiştirir tamam ama eninde sonunda o çocuklar da kendini düzgün yetiştirmeli diye düşünüyorum. Örneğin Lexi. gerçekten çok güzel ama bence Ester Exposito'nun yıllardır süren 1.liğini alabilecek kadar güzel. nate: dizinin en sorunlu 4. karakteri. 1. de babası zaten. aynı zamanda en zeki karakter. her şeyi kendisinin yapmasına rağmen hiçbir şeyden yara almadan kurtuldu. bu karakter hakkında çok bir şey demeyeceğim çünkü benim diyeceğim her şeyi annesi ona söyledi: 2. sezon 6. bölüm. çoğu sorununun sebebi de babası ve aralarındaki rekabet zaten. aileleriyle alakalı yorum yapmayacağımı da söylemiştim yukarıda. kat: kendini keşfetme aşamasında olan bir karakter. kilosundan dolayı özgüvensiz ama daha sonra bu unsur özgüveninin sebebi oluyor. ona çok iyi davranan sevgilisinden ayrılıyor. zaten şu an çoğu insan böyle. iyilik değil kötülük arıyor, uçmak değil sürünmek istiyor. kat daha kendini yeni keşfetmeye başladığı için çok bir şey yazmayacağım. o kendini keşfetsin, ben de 3. sezonda bir şeyler yazarım belki. jules: 1. sezonda bu karakterimiz de kendini keşfetmeye çalışıyor. sonra başına gelmeyen kalmıyor zaten. 1. sezonda çok tatlı, eğlenceli ve iyimser bir karakter. bir bölümde şehir dışına çıkıyor ve o bölüm aslında belki de kendini bulmasına yardım edecek sözler duyuyor ve kişilerle tanışıyor. o bölümden sonra rue ile ilişkileri güzelleşiyor fakat elliot'un da dediği gibi dizimizin en önemli unsurlarından olan cinsellik noktasında buluşamıyorlar. uyuşturucu kullandığı için rue'yu annesine söyleme cesaretinde bulunuyor. bu davranışı belki takdir edilebilirdi fakat bunu elliot ile rue'yu aldatma aşamasında söylediği için çoğumuz sinir olduk. jules şu an bir açık kapı. iyiye de gidebilir kötüye de. izleyelim. fezco: en sevdiğim karakter. Ayrıca Angus da huzur içinde yatsın diyelim. 3. sezon onsuz nasıl devam edecek hiç bilmiyorum. Akıllı ve tatlı bir karakter. Bir kusuru var, gangster. Ne yapalım her şeyimiz var gangsterimiz olmasın mı... lexi: en düzgün karakter. bu kadar etliye sütlüye karışmayan karakterler canımı sıkıyor. aslında cassie sahneye atladığında o aralar ona ne kadar sinirli olsam da çok doğru konuştu. hiçbir şeyi yapmaya cesareti olmadığı için sadece yargılamaya cesareti var. fez ile çok tatlılardı, öyle öne çıktı ama bence 3. sezonda bir dönüşüm yaşamalı. tatlı ve iyi bir karakter ama özellikle cassie'ye karşı hassas zamanlarda hassas davrandığını düşünmüyorum. kardeşi olmasına rağmen. zeki bir insan zekasını eyleme de dökmezse bence beş para etmez. lexi'de de eylem eksikliği var. mckay: dizinin harcanmış karakteri. benim en sevdiğim karakterlerden biriydi ve cassie ile ilişkisini de seviyordum. aslında ilk başlarda mckay'in cassie'yi düzeltebileceğini düşünüyordum. daha sonra girdiği garip "erkeklik" sendromlarından dolayı bir tık soğudum. ash: yani ash hakkında ne desem bilemiyorum. gerçekten güvenilir bir insan ve ondan çocuk diye bahsetmek istemiyorum çünkü dizideki çoğu kişiden daha olgun ama yaptığı çoğu şeye bir anlam veremedim. hadi fare'yi bir tehdit olarak gördü ve silahları da olduğu için çekiçle saldırdı çünkü doğru an o andı ama sondaki çocuğu öldürmesi beni çok sinirlendirdi. çocukta bir ayaklar olduğunu herkesten önce fark etmesi zekiceydi ama yine de öldürmeseydi muhtemelen başlarına hiçbir şey gelmeyecekti. çok başına buyruk, düşünmeden hareket eden bir karakter. burada da çocukluğuna mı mizacına mı versek bilemiyorum. kısaltmaya çalıştım ama uzun oldu. buraya kadar okuyan varsa teşekkür ediyorum. umarım sıkılmamışsınızdır. oyuncuları iyi. duyguyu hissettiriyorlar. sanatsal sahneleri de gayet iyi. konu ve işleniş olarak ise çerezlik diyebilirim.

gamzeramona 1 year ago

İlk ve Son

Hakan Bonomo

121 Gönderi

birkaç gün öncesine kadar böyle bir dizinin varlığından bile haberim yoktu ama iyi ki de haberim olmuş. uğruna uyku düzenimin içine ettim ama neyse ki 8 bölümmüş, iki günde bitti. genel mânâsında birbirinden çok farklı karakterlere sahip bir çiftin ilişkisindeki…devamıbirkaç gün öncesine kadar böyle bir dizinin varlığından bile haberim yoktu ama iyi ki de haberim olmuş. uğruna uyku düzenimin içine ettim ama neyse ki 8 bölümmüş, iki günde bitti. genel mânâsında birbirinden çok farklı karakterlere sahip bir çiftin ilişkisindeki iniş çıkışı anlatıyor. ilk 2 3 yıl sürekli çıkışlarla geçiyor tabi ki ve gerçekten çoğu kişinin özenebileceği bir ilişki yaşıyorlar fakat daha sonra ipler kopuyor. birbirinden çok farklı diyorum ama kimyaları aşırı derecede tutuyor. dizide sinir olduğum bir ayrıntıyı eklemek istiyorum: dış ses. duygu yoğunluklu anlarda dış sesin araya girip saçma sapan olay analizleri yapması ne alaka? kardeşim bırak da biz analiz edelim, bırak da biz düşünelim ya. neyse. karakterlerden bahsedecek olursak da deniz; aile sorunlarıyla büyümüş, başına buyruk, özgürlüğüne düşkün, duygularını içe dönük yaşayan fakat dışa yönelttiğinde her şeyi paramparça eden güçlü bir kadın. barış ise daha dışa dönük, heyecanlı, hayatı boyunca annesinin onu pohpohlamasıyla büyümüş, çoğu şeyi kendi başına halledemeyen, deniz'e karşı güçlü bir zayıflığı olan adam. aslında bu ilişkinin iplerini eylemler değil, sözler koparıyor. bazen insanların birbirini travmalarından vuracak kadar tanıması hem acımasız hem de acınası oluyor. ikisi de birbirini o kadar derin noktalardan vuruyor ki ilişkinin devam etmesi mümkün değildi bence de zaten ki en başından belliydi. sevgi her şeye yetmiyor maalesef. deniz'in boşandıktan sonra ya da boşanmadan birkaç yıl önceki süreçte gerçekten barış kadar sevmediğini ve üzülmediğini düşündüm ne kadar içe dönüklük açısından ben de deniz gibi bir karakter olsam da. ama insanlar gerçekten duygularını dışa vurmadığın için sana her şeyi söyleyebileceklerini ve hiç üzülmediğini zannediyorlar. dizi de bizi böyle bir yanılgıya uğratıyor. gün konusuna gelecek olursak da çoğumuz hayatımız boyunca bir enkazı devralma yanlışını yapmışızdır. "onu ben düzeltirim, yaralarını sararım." tribine de girmişizdir. çocukluk işte. kendi yaralarını saramayan biri size yara açmaktan başka bir işe yaramaz. gün de bu noktada kendini biraz harcadı ama yapacak bir şey yok fakat barış'a özellikle yataktayken deniz'in fotoğrafına baktığı için aşırı kızdım. daha sonra deniz ile tuvalette yaptıkları sohbet de çok kötüydü. özellikle barış, gün ile tanıştıktan sonra deniz ile her etkileşiminde artık ilişkileri midemi bulandırmaya başladı. dizinin sonu ise arafta bitti. zaten hep öyle olur çünkü "vedalaşamadılar."

gamzeramona 1 year ago

Baba

Florian Zeller

64 Gönderi

80li yaşlarda, demans hastası bir başrolümüz var. Ona bakmaya ve yardım etmeye çalışan kızıyla arasındaki inişli çıkışlı düzene odaklanıyoruz. bütün filmi başrolümüzün gözünden izliyoruz. Öyle ki onunla beraber benim de kafam karıştı. O gerçeklik algısını ne kadar yitirdiyse ben de…devamı