Durdum durdum da sınav sonuçlarının açıklanmasına 3 gün kala izlediğim filme bak. Konusundan haberimin olduğu bu filmi izleyip kendime işkence yapmak istedim sanırım. Tamamen kendi tercihimdi.
Spoiler içeriyor
Bu film izlediğim günden beri kafamda dönüyor, gün içerisinde çat diye sahneler gözümde canlanıyor. Bazı filmler aslında güçlü değildir (kime göre neye göre) ama sizi etkiler ya hah işte bu film de benim için öyle. Filmin konusundan çok yönetmeni ilgimi…devamıBu film izlediğim günden beri kafamda dönüyor, gün içerisinde çat diye sahneler gözümde canlanıyor.
Bazı filmler aslında güçlü değildir (kime göre neye göre) ama sizi etkiler ya hah işte bu film de benim için öyle. Filmin konusundan çok yönetmeni ilgimi çekti. 97 doğumlu. 2 uzun 1 kısa film çekmiş, 3. filmi de yolda. Hakkında bildiğim tek şey bunlar. Beynimin içinde dönüp durması için yeterli. İnsanların hayallerinin peşinden gitmesi, kendinden büyük (!) işler başarması falan hep büyülemiştir beni. Benim bulunduğum durumda bu tarz şeyler hemen etkiliyor işte.
Konusu ise üniversiteden geçen sene mezun olmuş, nasılsın diye soranlara İŞSİZİM cevabını veren biri için gayet ilgi çekici.
Andrew karakteri sadece iş aramıyor. Film sadece bunun üzerine değil. Aynı zamanda aşkı da bulmaya, tanımaya çalışıyor. Küçüklüğünden beri kendinden yaşça büyük kadınlardan hoşlanmış. Tesadüf eseri eğlence sektörüne giriyor, parti düzenliyor ve bu partilerin oyun kurucusu oluyor. (ki yemin ederim bundan daha güzel meslek olamaz ya) ve yine tesadüf eseri bu partilerden birinde bir kadınla tanışıyor. Domino. (Dakota Johnson gözüme hiç bu kadar güzel gözükmemişti) Bu kadının otistik bir kızı var. Lola. Andrew, Lola ve Domino ile arkadaş oluyor. Andrew Domino'ya aşık oluyor. Birlikte çok güzel zaman geçiriyorlar. Hele bir sahne var ki beni benden aldı... Birlikte meybuz yiyorlar tezgaha dayanmış. Dirseklerinin ağrıdığını söyleyen Domino'nun kollarının altına eline koyuyor Andrew. Neden bu kadar etkilendiğimi bilmiyorum ama defalarca izledim bu sahneyi. Bir sebebi olmak zorunda da değil zaten.
Fark ettim ki filmden çok Andrew karakteri ve yönetmen olarak Cooper Raiff beynimi çok oyaladı. Bu konuda kendimi yazarak ifade edemiyorum işte. Bu yorumu da bir gün okurum da tekrar aynı şeyleri hissederim diye yazıyorum. Kendim için. Bugünleri tekrar hatırlamak için.
Cooper Raiff sana gülmek çok yakışıyor :)
Spoiler içeriyor
Bölüm içi geçişleri ve bölümler arası geçişleri beğendim. "İş her şeyden önce gelir." mi? İtalyanların aile ve iş tercihleri hep garip gelmiştir. Dane DeHaan ve Andrea Riseborough'u izlemek bana keyif veriyor. İkisini aynı dizide görmek... Wooaw... İzlenilir. -Süprizbozan Emma'nın babasının…devamıBölüm içi geçişleri ve bölümler arası geçişleri beğendim.
"İş her şeyden önce gelir." mi? İtalyanların aile ve iş tercihleri hep garip gelmiştir.
Dane DeHaan ve Andrea Riseborough'u izlemek bana keyif veriyor. İkisini aynı dizide görmek... Wooaw...
İzlenilir.
-Süprizbozan
Emma'nın babasının son sözleri kardeşinin aile işine girmemesini istemesi olmasına rağmen Emma Chris'e bunun tam tersini söylüyor. Chris ise hem kendini kanıtlamak için (annesinden kalan sinirsel bir rahatsızlığı var) hem de babası gibi aile işini başarıyla yapabileceğini göstermek için Emma'nın bütün söylediklerini yerine getirmeye çalışıyor. Yaşanan bütün olumsuzluklara rağmen kimi zaman akıllıkla kimi zaman ise yufka yüreğinin yönlendirmesiyle başarıya ulaşıyor. Dizinin başında babasını, sonunda ise kardeşini kaybeden Emma, her zaman iş yaptığı insanların öldüğü (kendilerine 'vampir' diyen zorbaların öldürdüğü) gün Vampirlerin iş teklifini kabul ediyor. Para hırsı ya da kendi deyimiyle prestijini korumak Emma'nın bütün ailesini kaybetmesine sebep oluyor.
-Chris'ın sinirsel rahatsızlığı sebebiyle baba olamayacak olmasını anlatışı bana çok dokundu. Çocuk sahibi olamayacağını, olsa bile bunun çocuğuna karşı haksızlık olacağını düşünüyor. Çocuğunun kendi ölümünü izlemesini istemiyor.
-Rahatsız edici derecede tesadüfler bulunuyor, göze batıyor. -Güzel, izlenilebilir ancak çok daha iyi İskandinav dizileri izlemiştim. -Netflix eli değdiği belli çünkü kendi yapımlarında çok daha iyiler, kendilerine özgü bir tarzları var. -Arnar'ın geçmişi ve ailesiyle olan olayları hiç anlamadım. Biraz…devamı-Rahatsız edici derecede tesadüfler bulunuyor, göze batıyor.
-Güzel, izlenilebilir ancak çok daha iyi İskandinav dizileri izlemiştim.
-Netflix eli değdiği belli çünkü kendi yapımlarında çok daha iyiler, kendilerine özgü bir tarzları var.
-Arnar'ın geçmişi ve ailesiyle olan olayları hiç anlamadım. Biraz daha detay verebilirlerdi.
yaşadığı kısa bir an, kısa bir konuşma ile hayatının geri kalanında sevdiğini arayan bir kadın... "nihayetinde, asıl sevdiğim şey onun peşinden koşmak". chiyoko sevdiği adamla karşılaşmasaydı annesinin istediği gibi evlenip dükkanın başında duracaktır. fakat yaşadığı tek bir an ona hayallerinin…devamıyaşadığı kısa bir an, kısa bir konuşma ile hayatının geri kalanında sevdiğini arayan bir kadın...
"nihayetinde, asıl sevdiğim şey onun peşinden koşmak".
chiyoko sevdiği adamla karşılaşmasaydı annesinin istediği gibi evlenip dükkanın başında duracaktır. fakat yaşadığı tek bir an ona hayallerinin peşinden gitmesi gerektiğini öğretti. chiyokonun oynadığı filmlerle japonya tarihini komedi ile harmanlayıp bize sunuyor yönetmen.
-anahtar simgesi-
Spoiler içeriyor
bazı sahnelerin izleyicinin hayal gücüne bırakıldığı bir film. (oda sahneleri, damian ile barbaranın arasında yaşananlar, alicianın yaşadıkları...) fakat şuna inanabiliriz ki damian ile barabara'nın arasında yaşanan duygu çok kuvvetli. barbara güçlü bir kadın. geçmişte yaşadığı şeylere rağmen kocası ile arasını…devamıbazı sahnelerin izleyicinin hayal gücüne bırakıldığı bir film. (oda sahneleri, damian ile barbaranın arasında yaşananlar, alicianın yaşadıkları...) fakat şuna inanabiliriz ki damian ile barabara'nın arasında yaşanan duygu çok kuvvetli.
barbara güçlü bir kadın. geçmişte yaşadığı şeylere rağmen kocası ile arasını iyi tutmaya çalışan, ilaç tedavisini kabul eden biri.
izleyici bütün karakterlere bir iyi bir kötü duygular besliyor. barbara, louis...
barbara kötü şeyler yapmasına rağmen
eşinden ayrı kalmamak için geçmişiyle yüzleşiyor.
filmin en ilginç yanı - bana göre- hiçbir şekilde şiddet sahnesi içermemesi ama ortada bir şiddetin olması.
damian'ın yağtığı yapbozun ortasındaki bir parça kayıp ve bu parçayı louis barbara'nın evinin önünde buluyor. bu kısmı
kafamda açıklayamadım, bir yere uyduramadım açıkçası ama merak ediyorum.
Zaman ve mekan bükülmesinin yaşandığı fantastik bir aşk filmi. Ama bu kurgu hiç göze batmadan, sade bir şekilde seyirciye sunuluyor ki bu da filmin dingin havasıyla uyumlu. İmkansızlıklar, imkansızlıkları imkanlı kılan bir posta kutusu... Bir yanım kavuşsunlar isterken diğer yanım…devamıZaman ve mekan bükülmesinin yaşandığı fantastik bir aşk filmi. Ama bu kurgu hiç göze batmadan, sade bir şekilde seyirciye sunuluyor ki bu da filmin dingin havasıyla uyumlu.
İmkansızlıklar, imkansızlıkları imkanlı kılan bir posta kutusu...
Bir yanım kavuşsunlar isterken diğer yanım "Ne gerek var böyle de her şey çok güzel gidiyor." dedi.
Her şeyden bağımsız ben o göl evinde yaşamayı çok isterdim. Kendine has bir havası var. Tam kafayı dinlemelik yer.
Spoiler içeriyor
İyi bir başlangıç ve merak uyandıran soruların ardından nasıl böyle kötü bir final olabilir? Cevapsız bırakılan sorular ve ikilemde bırakılan sahneler... Bari ilk bölümlerin o kasvetli havasını dizi boyunca devam ettirseydiniz görsel olarak keyif alsaydık. -Süprizbozan- Guru'nun bile kesin olarak…devamıİyi bir başlangıç ve merak uyandıran soruların ardından nasıl böyle kötü bir final olabilir? Cevapsız bırakılan sorular ve ikilemde bırakılan sahneler...
Bari ilk bölümlerin o kasvetli havasını dizi boyunca devam ettirseydiniz görsel olarak keyif alsaydık.
-Süprizbozan-
Guru'nun bile kesin olarak kim olduğunu açıklayamamışlar gibi
Guru olduğunu iddia eden adamımız hapisten kaçtıktan sonra deniz kenarında babasıyla yüzleşmedi mi? Hani polis amca öldürmüştü yıllar önce? Ben mi bir şeyleri kaçırdım anlamadım ki
Video, ses kayıtları, hipnoz, beyin okuma, geçmişi silme... Yedirememişler bu ögeleri, eğreti duruyordu.
Filmi izlerken bazen kendinizi şehrin sokaklarında gezerken buluyorsunuz. Bazen de şehrin en görkemli yanını mercekle incelerken... Siz de evinizin kapısının o sokaklara çıkmasını, pencerenizin o manzaraya bakmasını istiyorsunuz. Aşk ve tesadüf... Durup düşünüyorsunuz. Acaba mı? Olabilir mi? Hadi oldu diyelim...…devamıFilmi izlerken bazen kendinizi şehrin sokaklarında gezerken buluyorsunuz. Bazen de şehrin en görkemli yanını mercekle incelerken... Siz de evinizin kapısının o sokaklara çıkmasını, pencerenizin o manzaraya bakmasını istiyorsunuz.
Aşk ve tesadüf... Durup düşünüyorsunuz. Acaba mı? Olabilir mi? Hadi oldu diyelim... İki insan birbirini tanımadan sevebilir mi? Gerçekten bu denli bağlar kurulabilir mi? Her şeyinle kendini teslim edebilir misin? Kafamda "deli" sorular :)
Film çok kısa ve ben hiç bitmesin istedim. Bittikten sonra da bir süre kendime gelemedim zaten.
Anton Yelchin'nin ölümünden sonra yayımlanan bu filmi yönetmen Anton'a armağan etmiş. Çok genç yaşta ayrıldın be...
Deli gibi eğlenmek, her sahnede gülmek hatta kahkahalar atmak istiyorsanız bu filmi izleyin derim. Absürtlük hat safhada. Bolca uyuşturucu ve hip-hopa hazır olun. Her karakter efsane ancak Duncan karakterine ayrı bir parantez açmak lazım :D Eğlence bir yana İşkoç dağlarının…devamıDeli gibi eğlenmek, her sahnede gülmek hatta kahkahalar atmak istiyorsanız bu filmi izleyin derim. Absürtlük hat safhada. Bolca uyuşturucu ve hip-hopa hazır olun. Her karakter efsane ancak Duncan karakterine ayrı bir parantez açmak lazım :D
Eğlence bir yana İşkoç dağlarının enfes görüntüsü ve verdiği bol oksijenli huzur hissi filmin bonusu.
-Dağların başları neden dumanlı zannediyorsunuz bshsjskslsş