Bu kadar çirkinliğin içinde güzelliğe dair ne varsa beni yatıştırıyor; Güzel insan, güzel bakış, güzel tavır, güzel sohbet, güzel ahlak, güzel dostluklar ve güzel sıfatıyla uzayacak tonlarca şey.. 🦋
“Öncelikle bu güzel kitabı okumama vesile olan arkadaşım @monaa ya çok teşekkür ediyoru.💐📚” Gördüğünüz bütün kışları unutun! "Herkes kendi hayat yolunda acılar çekip iyileşir." İyileşir mi sahiden? Her acının bir sonu var mı? Ölüme gözü açık giden o kadar insan…devamı“Öncelikle bu güzel kitabı okumama vesile olan arkadaşım @monaa ya çok teşekkür ediyoru.💐📚”
Gördüğünüz bütün kışları unutun!
"Herkes kendi hayat yolunda acılar çekip iyileşir."
İyileşir mi sahiden?
Her acının bir sonu var mı?
Ölüme gözü açık giden o kadar insan varken "iyileşmek" sözcüğüne ne kadar doğru diyebiliriz? Bazen iyileşemiyorsun. Alışmak da değil... Düpedüz yitirmek. Eser dünyanın tüm annelerine ithaf edilmiş. Özellikle de çocuklarına veda etmek zorunda kalanlara...
Cemal Süreya'nın çok sevdiğim bir şiiri var:
"Sizin hiç babanız öldü mü?
Benim bir kere öldü kör oldum
Yıkadılar aldılar götürdüler
Babamdan ummazdım bunu kör oldum."
Peki ya sizin hiç çocuğunuzu yitirdiğiniz oldu mu? Yaşarken yitirmek de dahil... (Rabbim böyle bir acı yaşatmasın!) Bir anne için böyle bir acının tarifi var mı? Bir insanın hayatını bundan daha alt üst edebilecek ne olabilir hayatta!
Böğürtlen Kışı
Bazı kışlar mevsimsiz gelir.
Bazı kışlar mevsimsiz götürür sevdiğin ne varsa hayatında!
Tam çiçekler açtı, havalar ısındı dediğin anda öldürür bütün çiçekleri yağan kar.
Vera Ray; hayatında yegâne varlığı oğlu Daniel olan bir anne. Yaşam telaşı onu yaşatmak...
Yıl 1933, karlı mayıs günü...
Zaten yolunda olmayan şeylerin tamamen yoldan çıktığı, tutunulan bütün dalların koptuğu gün.
"Hangisi daha zor, bilmiyorum," dedim. "Birini aniden kaybetmek mi, yoksa onu yavaş yavaş, günden güne kaybetmek mi?" (s. 180)
Kaybettiğin şey, kaybetmen gereken en son şeyse bunun bir önemi var mı?
Ne yaparsın yitirdiğini bulmak için?
Neleri kaybetmeyi göze alırsın?
Ya da daha neyini kaybedebilirsin ki?
80 yıl sonra...
Hiç eski bir hikayenin peşine düştüğünüz oldu mu?
Yaşanmış bir hikayenin...
Claire Aldridge, gazeteci.
Dünyaya gelen çocuğunu daha göremeden kaybeden bir anne.
Daha ismi bile konmadan...
Bir mezar taşı:
"İlk satırda Bebek Kensington yazıyordu. 3 Mayıs'ta doğdu; doğduktan 13 dakika sonra İsa'nın kollarına kavuştu." (s. 314)
Çocuğunu yitiren bir annenin halinden de ancak çocuğunu kaybeden bir anne anlamaz mıydı? Tabiri caizse damdan düşenin halinden, damdan düşen misali...
"Bazı insanlar acısını dışa vururken bazıları onu içinde yaşar. Yani acısını içine, derinlere bir yere atar ve orada demlenip büyümesine izin verir." (s. 35)
Sürükleyici,
Gizemli,
Merak unsurunu sonuna kadar canlı tutan bir eser. Farklı insanların hayat telaşında yer alıp onların duygu dünyasına tanıklık etmek ve onlarla acı çekmek... Bu tarz kitaplardan keyif almıyorum diyenlerin bile "Neden bu kadar beklettim," diye hayıflanacağına eminim.
Öneri üzerine okuduğum bir kitap oldu. Her kitabın vaktini beklediğine inananlardanım. O gün bu günmüş ve bu duyguları bugün yaşamam gerekiyormuş.
"Kalbim acıyordu ve bu acıyı bastırmak için tek bir yol bile bulamıyordum." (s. 202)
Okuduktan sonra daha da acıyacak!
Farklı duygular yaşayacaksınız.
Ve kapağını kapatırken damarlarınızdaki kanın çekildiğini hissedeceksiniz.
Uzun zaman sonra bir kitabın sonunda böyle çarpıldığımı hissediyorum.
Ve bu çarpılışa siz değerli dostları da davet ediyorum.
Vera'nın acısı acımız olsun!
Yani yalnızlık denen nane, öyle şarkılarda anlatıldığı gibi insanın üstüne gece vakti çökmüyor. Tam tersine gece vakti seyreliyor yalnızlık, hazmı kolaylaşıyor. Zor olan, güneşin parladığı öğle vakitleri, öğleden sonraları, pazar sabahları, cıvıl cıvıl piknik yapılan ikindiler..🧣
Film hakkında ki düşüncelerimi paylaşmadan önce filmi izlememe vesile olan arkadaşım @hiamaysee çok teşekkür ediyorum🦋🌼) Hayatın aslında kısacık olduğunu ve her an her şeyin olabileceğini hatırlatan bir film olmakla beraber iki kişinin arasında ki o sevginin basit bir duruma indirgenmemesi…devamıFilm hakkında ki düşüncelerimi paylaşmadan önce filmi izlememe vesile olan arkadaşım @hiamaysee çok teşekkür ediyorum🦋🌼)
Hayatın aslında kısacık olduğunu ve her an her şeyin olabileceğini hatırlatan bir film olmakla beraber iki kişinin arasında ki o sevginin basit bir duruma indirgenmemesi beni gerçekten etkiledi. Hayatımızın bizim seçimlerimizden oluştuğunu da vurgulaması da ayrıca güzeldi.
Yalnızlığı seven, insanlara ilgi duymayan kitap kurdu Haruki ile ölmesine günler kalmış pankreas hastası olmasına rağmen hayattan sonuna kadar zevk alan bıcır bıcır Sakura’nın hikayesi bu. Bir gün Haruki hastanede koltukta bulduğu “Hastalıkla Yaşama” adlı kitabı (Sakura’ya ait) okumaya başlamasıyla bu iki gencin yolları kesişiyor. Birbirlerini adım adım tanıyarak öyle bir sarıp sarmalayıp tamamlıyorlar ki. Gözlerinizin dolmaması elde değil. Birisi yaşamın anlamını, insanlar içinde olmanın nasıl bir his olduğunu çözmeye çalışırken diğeri aşkın, sevginin ve yalnız olmanın verdiği güçlü duruşun nasıl bir şey olacağını keşfediyor. Böyle birbirine iyi gelen ilişkiler var mı gerçekten bilmiyorum ama izlemek çok iyi hissettirdi. Çok şey öğreten, insana kendini ve hayatını sorgulatan güzel bir filmdi. Hangi yaşta olursa olsun her insanın izlemesi gereken film.
"Artık ağlayabilir miyim?"
“Hiç uzun uzun “ne haber..!” demezsin bana. Hep “naber” diye sorarsın geçiştirerek.” - Dedi şair.. Zaten bütün şairlerin cevabı da o atlanan “eh” kısmı olur. “Eh işte” yani iyide değil kötüde değil.
Sahip olduğumuz imkânlara binlerce şükür... "Oysaki ne kadar habersiz yaşamaktayız bize sunulan nimetlerden ve çoğu kez burun kıvırdıklarımıza muhtaç olan kimselerden." BAZEN BİRİNCİLİK SEVİNDİRMEYEBİLİR! 1997 İran yapımı Children of Heaven, orijinal ismiyle Bacheha-Ye aseman yönetmen Majid Majidi’nin senaryosunu da yazdığı…devamıSahip olduğumuz imkânlara binlerce şükür... "Oysaki ne kadar habersiz yaşamaktayız bize sunulan nimetlerden ve çoğu kez burun kıvırdıklarımıza muhtaç olan kimselerden." BAZEN BİRİNCİLİK SEVİNDİRMEYEBİLİR! 1997 İran yapımı Children of Heaven, orijinal ismiyle Bacheha-Ye aseman yönetmen Majid Majidi’nin senaryosunu da yazdığı film. Ülkemizde Cennet’in Çocukları olarak gösterilmiş. İki kardeş arasında paylaşılan bir çift yırtık-çok eski bez spor ayakkabının etrafında dönen müthiş bir hikaye.Sadece bir ayakkabından çıkılarak yapılmış film, birçok duyguyu veriyor en berraklığıyla.Bir ayakkabı… Eskisi bile olmayınca olmuyor işte. İki kardeşin en kardeş duyguları… Sevgileri, fedakarlıkları… “Yok” diye asileşmiyor, tek kelime bile etmiyorlar etrafa. Birincilik sevindirmeyebilir her zaman. Ve her şey gördüğümüz gibi olmayabilir…Bu film 90 dakika da sizi mahveder müthiş bir pişmanlık duyarsınız neden benim beş çift ayakkabım var diye. Bu filme neden şimdiye kadar rastlamamışım diye belki kendinizi paralarsınız.Oldukça düşük bir bütçesi ve anlamlı mesajıyla; tüketim toplumuna dönüştürülen dünyanın en azından bir an durup düşünmesini sağlayabilmiştir belki.Olmasa da canınız sağolsun ne diyelim.Izleyen herkesi derinden etkileyecegine eminim.Küçücük yüreklerden dev bir oyunculuk.KISACASI SIRADAN BİR SIRADAN OLMAYAN İRAN FİLMİ..İyi seyirler..10/7.8
“Hayatın ortasında, bir cümlenin ortasında ölüveriyorsun.”🧣 Bu romanda on altı yaşında, ölümcül akciğer kanserine yakalanmış kırılgan "Hazel Lancaster"ın hikayesiyle tanışıyoruz. Hayat zor ama kanserde bile çok daha zor. Her gün belli bir ölümcül kadere karşı kıyasıya bir mücadele veriliyor; ta…devamı“Hayatın ortasında, bir cümlenin ortasında ölüveriyorsun.”🧣
Bu romanda on altı yaşında, ölümcül akciğer kanserine yakalanmış kırılgan "Hazel Lancaster"ın hikayesiyle tanışıyoruz. Hayat zor ama kanserde bile çok daha zor. Her gün belli bir ölümcül kadere karşı kıyasıya bir mücadele veriliyor; ta ki bir gün gelene kadar. Hazel'ın "Augustus Waters" ile yolları kesişir. Ölüme yakın o günlerde bile hayat beklenmedik bir şekilde iyiye ve kötüye doğru sonsuza dek değişebilir.
Yüreğinle okumak bazen tehlikelidir ama benim bildiğim tek okuma yolu bu. Yemin ederim ki bu kitap beni biraz hasta etti ve biraz öldürdü ve belki de küçücük bir parçam yaptı. Bu sayfalar tarif edilemez miktarda acı, dayanılmaz bir acı içeriyor, ancak içindeki, belki de kıt ama harika bir şekilde benzersiz olan büyülü anlar, bu deneyimi son derece değerli kıldı. Sizi tekrar tekrar ağlatacak, her zaman trajik bir hikaye. Son derece hareketli ve bazen çok ilham verici ve canlandırıcı; bol bol komik anlar da cabası. Yürek burkan güzel. Hatırlanması gereken çok sayıda alıntı ve an.
Romanı okurken aldığınız her nefesi bilinçli olarak alıyorsunuz, bazen kitapla beraber nefesiniz kesiliyor güçten düşüp ölümü bekliyor bazen gerçek dünyaya dönüp oysa yaşamanın ne kadar güzel bir şey olduğunu hatırlıyorsunuz. Kesinlikle tavsiye ederim.
“Öleceksin ve kimse hatırlamayacak seni.”
"atla suya” dedim, atladı. yüzme bilmiyordu. biz onu çıkarana dek neredeyse boğuluyordu. onu çekip sudan çıkardım diye bana öyle minnet duydu ki, ”atla!” diyenin ben olduğumu hepten unutmuştu. -Fareler ve İnsanlar-
Belki bir film ilham verir bize , ya da duyduğumuz bir kaç kelimelik bir cümle.Ama önemli olan ; en tükenmiş olduğunuzu düşündüğünüz zamanlarda gelecek olan o ışığı farkedebilecek kadar güçlü olmanızdır.Hayat uzun , her zaman mükemmel günler yaşamamız pek olası…devamıBelki bir film ilham verir bize , ya da duyduğumuz bir kaç kelimelik bir cümle.Ama önemli olan ; en tükenmiş olduğunuzu düşündüğünüz zamanlarda gelecek olan o ışığı farkedebilecek kadar güçlü olmanızdır.Hayat uzun , her zaman mükemmel günler yaşamamız pek olası olmuyor.Bir çok şey gelebilir başımıza bizi üzen , çıkmazda hissettiren , çaresizliği tek seçenek olarak gösteren,ama mesele ne biliyor musunuz ? Mesele ; işte böyle zamanlarda güçlü olabilmek , olumlu irade göstereceğimiz böyle zayıf anlarımızda düşüncelerimize, hislerimize hakimiyet kurabilmek.Yok sa siz , kendisine acıyıp , birilerinin sizi kurtarmasını beklemeyi tercih edenlerden olmayı mı seçerdiniz ? Ya da güçlü kalmayı başarıp tek çözümün kendinize olan inancınız ışığında geleceğini bilenlerden mi ?
Film insanlara her şeye rağmen umudun olduğunu aşılayan bir motivasyon filmi. Sıradan olmasına rağmen güçlü verilen o duygular, aktarılan o gerçeklik duygusu, çaresizlik duygusu, umut, karar, azim ve dahası insanı hipnoz ediyor ve filmin içerisine sokuyor. Orada oluyorsunuz ve kendinizle birebir bağdaştırıyorsunuz.Sonuç olarak hem öyküsünü başarıyla anlatan hem de izleyiciye makul oranda 'ben de yapabilirim' duygusu aşılayan film,bu başarısının çoğunluğunu Will Smith’e borçlu. Tabi oğluyla olan uyumuna.Tek kelimeyle gerçekci ve hayata farklı gözlerle bakmamızı sağlayan çok sağlam bir çalışma kesinlikle tavsiye ediyorum.“Kimsenin sana bir şeyi yapamayacağını söylemesine izin verme. Bir hayalin varsa onu korumalısın. Bir şeyi istiyorsan, git ve al o kadar .. “ 10 / 9.4
Bu dünyada ne çok acı var , ne çok zulme uğrayan kadın ve çocuklar var … Neden sevmek varken zulmü, barış varken savaşı seçiyoruz ki? Bu kitabı okurken yitirdiğimiz insanlığımızı sorgulamamak elde değil. Sevgili Meryem ve Leyla; Meryem, sen fedakarlığınla…devamıBu dünyada ne çok acı var , ne çok zulme uğrayan kadın ve çocuklar var … Neden sevmek varken zulmü, barış varken savaşı seçiyoruz ki? Bu kitabı okurken yitirdiğimiz insanlığımızı sorgulamamak elde değil.
Sevgili Meryem ve Leyla; Meryem, sen fedakarlığınla ve Leyla sen de mücadeleci ruhunla kalbimin en özel yerlerinde birinde olacaksınız her zaman. Sizden öğreneceğim çok şey oldu ve daha da olacak…✍️