Ruh kirlenirse, beden sadece uzaktan izler mi?
Günahlar işlerken susan vicdan neden sonrasında insanı boğar?
Acı çekmek aynı zamanda insana niçin zevk verir?
Dorian Gray'in Portresi okurken beni içine çekip düşündüren bir kitap oldu. Herkese okuyunca farkındalık bırakacak konuları ele…devamıRuh kirlenirse, beden sadece uzaktan izler mi?
Günahlar işlerken susan vicdan neden sonrasında insanı boğar?
Acı çekmek aynı zamanda insana niçin zevk verir?
Dorian Gray'in Portresi okurken beni içine çekip düşündüren bir kitap oldu. Herkese okuyunca farkındalık bırakacak konuları ele alıyor ve klasik olmasına rağmen, insanı sıkmayan akıcı bir dille anlatılmış.
Dorian genç ve ruhu tamamen saf tertemiz biri. Cemiyetteyken Basil adında bir ressamın ilgisini çeker, aralarındaki dostluk ilerleyince Basil Dorian'ın essiz güzelliğini bir portre haline getirerek resimlemek ister. Dorian, Basil'in evinde resimi için modellik yaparken Basil'in yakın bir dostu ile tanışır her şey Henry ile tanışmasıyla başlar Dorian için.
Saf bir meleği andıran yüzü herkesi kendine hayran bırakırken, Dorian içten içe çürümeye başlar.
Erdemlikten uzak bir hayat, güzelliğini gölgede bırakır. Vicdanını ve içindeki o huzursuzluğu bastırmak için türlü eğlenceler, uğraşlar bulur kendine. Ruhu kirlendikçe günahlar onu kendine çağırır, bir günahının üstünü diğeriyle kapatır. Basil'i iyiliğe teşvik edici koruyucu bir melek olarak tasvir edersek, Henry bunun tam tersi dünyadaki bütün arzulara, zevklere, günahlara aşık Dorian'ı bu daha önce tatmadığı zevklerle buluşturan bir şeytan.
Dorian'ın daha önce işlenmemiş zihni Henry'nin akıl çelici fikirleri ve sözleriyle adeta büyülenir. Dorian'ın zihni hiç boyanmamış temiz hir tuvalken, Henry kendi fikirleri ile o tuvali istediği renklerle boyar. Melek yüzlü bir şeytan çıkar ortaya. Bunun sebebi ise portrede gizlidir. Portre Dorian için sonunun başlangıcıdır. Güzellik bir bütündür ve ruhun da güzelliği aslında yüzün güzelliği kadar önemlidir. Dorian'ın yüzü yaşamı boyunca ilk halini korurken ruhu için aynı şeyi söyleyemeyeceğim...
Çok detay vermeden anlatmaya çalıştım aslında. Kitap insanı kendine baktırıp, sorgulatıyor. Üzerine düşünmeye değer fikirlerle karşılaşıyorsunuz. Akıcı bir dille anlatıldığı için de sıkılma gibi bir ihtimaliniz olmuyor.
10/10
Alıntılar;
"Ruhun yegâne şifası duyulardır; duyuların yegâne şifası da ruh."
"Yaşam bir anda tüm o gözalıcı renkleriyle gözünün önüne seçilmişti. Şimdiye kadar alevlerde yürümüştü sanki. Daha önce nasıl da anlayamamıştı?"
"Ruhunun yozlaşıp çürüyüsünü seyretmenin ne âlemi vardı ki? O gençliğini muhafaza edecekti ya, önemli olan buydu."