Spoiler içeriyor
Postmodern edebiyatın unsurlarını barındırdığını bilmeden okumaya başladım bu kitabı. Eğer bilseydim daha dikkatli okurdum ve bağlantıları kaçırmamaya çalışırdım. Bunu fark ettiğimde başa döndüm ve yeniden okumaya başladım. O zaman başlangıçta ağır gelen dili hafiflemeye başladı. Kitap, orta bölümünden sonra modern…devamıPostmodern edebiyatın unsurlarını barındırdığını bilmeden okumaya başladım bu kitabı. Eğer bilseydim daha dikkatli okurdum ve bağlantıları kaçırmamaya çalışırdım. Bunu fark ettiğimde başa döndüm ve yeniden okumaya başladım. O zaman başlangıçta ağır gelen dili hafiflemeye başladı. Kitap, orta bölümünden sonra modern edebiyat anlayışına daha çok benzediği için o kısımları okumak daha çok sardı beni.
Kitabı okumaktan çok üzerinde düşünmeyi seviyorum. Kitabı az önce bitirdim, az önce bu kadar sevmemiştim. Ama üzerinde düşününce ve Aylak Adam'ın hayatını düşününce etki seviyesi arttı. Yine de aradığım kitap bu değil, ne olduğunu bir gün bulabilirim umarım.
Kısa bir hikaye gibi görünse de psikolojik birçok unsur barındırıyor içinde. Babasının sebep olduğu olumsuz durumların bilinçaltında yer edişini, hayatının çalınmasıyla eş değer görüyor. Bence çok haklı. İnsanların sebep olduğu olumsuzluklar hangimizi eksiltmedi ki? Belki de bu yüzden Aylak olmayı seçti. İnsanları umursamaması, yalnız oluşunun farkında olması ve herkesi yalnız olarak görmesi de belki de daha fazla eksilemeyeceği içindi. Yine de onun bir umudu vardı. Aylaklığına atfettiği bir değer vardı. Bir tutamak'ı vardı. Çoğumuzun farkında olarak veya olmayarak aradığı tutamak, Aylak Adam'ın da bir amacıydı. Onun aradığı tutamak ise gerçek sevgiyi bulmaktı.
Çok gariptir ki eğer diğer tarafı seçseydi tutamak'ına ulaşacaktı. Hayatını defalarca kez erteledi, fark etmedi. Acaba bizler kaç kez doğru seçime sırtımızı döndük? Biz, kimler veya neler için hayatımızı, ne kadar erteledik? Aylak Adam tutamak'ına kavuştu mu ve biz kendi tutamak'ımıza ulaşabilecek miyiz?
Bir diğer nokta da ne kadar babasına benzemek istemese bile babasına benzemesi. Aradığı kadını bile teyzesine benzer niteliklerle tasvir etmesi. Nefret ettiği o adamın, hayatının tek amacında bile yer etmesi ne kadar acı. Durdum ve düşündüm, ben de gerçekten benzemek istemediğim o kişilere ne ölçüde benziyorum? Hayatıma almak istemediğim davranışların hayatıma girmesine ne düzeyde karşı çıkıyorum? Bunu gerçekten yapabiliyor muyum, onlara benziyor muyum yoksa kaçabiliyor muyum?
ALINTILAR
"Birden kaldırımlardan taşan kalabalıkta onun da olabileceği aklıma geldi. İçimdeki sıkıntı eridi."
"Sonra odam: Masa, karyola, kitaplar. Benim inim. Bu gece bir kapansam oraya. Üzgünüm. Ama çok kalamam. Sami kapıyı yumruklar: 'Yemeğe, yemeğe.' Canım istemiyor desem başıma toplanırlar. Kadınların neden evlendiklerini anlıyorum. Yalnız kalabilmek için."
"Rahatsınız. Hem ne kolay rahatlıyorsunuz. İçinizde boşluklar yok. Neden ben de sizin gibi olamıyorum? Bir ben miyim düşünen? Bir ben miyim yalnız?"
"İnsanlarla barışmak iyiydi. Böyle bir gün tatlıcıda bir kadınla tanıştı. Kadının çocuk gibi sık sık burnunu çekişi onu daha kadınlaştırıyor, hoşuna gidiyordu. Üç gün sürdü. Sık sık burnunu çekiyor diye kadını bıraktı."
"Güçlüğü umutsuzca zorlamak bile güzeldi."
"Bence insanın adı onunla en az ilgili olan yanıdır. Doğar doğmaz, o bilmeden başkaları veriyor. Ama yapışıp kalıyor ona. Onsuz olamıyor. (Sustu. Bir sigara yaktı.) Bakın, şimdi adımdan daha önemli bir şey biliyorsunuz: Sigara içtiğimi."
"Nasıl kolayca söyleyiveriyor bunu. Sevmek! Kelimelere herkes kendine göre bir anlam, bir değer veriyor galiba. Bu değerler aynı olmadıkça iki kişi iki ayrı dil konuşuyorlarmış gibi gelmiyor mu?"
"...Bize dokunmasınlar da! Bu 'biz' dediği daha çok 'ben' değil mi? 'Ben, benim, bana, beni!' Herkes 'ben'."
"Hep böyleydi. Bir şey en gerektiği anda olmazdı."
"İnsanların yaşamasında önemli olan, ayrıntılar değil mi? ...Pazar günleri pazarlık yaşamalarını kuşanırlar, çarşambaları çarşambalık."
"Gerçek olan içimdeki bu boşluk mu? Değil! Bir şey var ama eksile eksile var."
"Temmuz 23'ün yanına yalnız iki kelime yazılmıştı: 'Onu seviyorum.' Buna da inanmadı. 'Yalan! Beni sevseydin o günün 23 Temmuz olduğunu bilmezdin.' "
"Ona 'ötekiler yok, ikimiz varız' diye bağırdığımda bile ötekiler gibiydim."