Beto başladığımız ama benim onu acımasızca solladığım Yüzüklerin Efendisi serisini bitirmiş bulunmaktayım. Bu bitiş Yüzüklerin Efendisi maceramın bitişi değil. Aksine, artık canım sıkıldıkça ve bunaldıkça açıp tekrar tekrar okuyabileceğim bir kitap serim daha oldu. Gerek filmleriyle gerekse kitaplarıyla beni her…devamıBeto başladığımız ama benim onu acımasızca solladığım Yüzüklerin Efendisi serisini bitirmiş bulunmaktayım. Bu bitiş Yüzüklerin Efendisi maceramın bitişi değil. Aksine, artık canım sıkıldıkça ve bunaldıkça açıp tekrar tekrar okuyabileceğim bir kitap serim daha oldu. Gerek filmleriyle gerekse kitaplarıyla beni her daim içinde tutan bu seriyi geç de olsa okuduğum için çok mutluyum.
Kralın Dönüşünde hikayemiz kaldığı yerden çok daha akıcı bir şekilde devam ediyor. Minas Tirith'in büyüleyici atmosferine yaptığımız giriş, gri bölüğün geçişi ve Rohan'ın toplanışı yerini Gondor'un kuşatmasına bırakırken Eowyn'in cesareti ve dik duruşu, Faramir'in yiğitliği ve gücü o kadar güzeldi ki okumaya doyamadım. Faramir'e olan bağlılığım ve sevgim bu kitapta katlanarak arttı.
"Hayatını düşüncesizce ve kızgınlıkla boşa harcama" dedi. "Burada sana ihtiyaçları olacaktır, savaştan başka şeyler için de. Baban seni seviyor Faramir ve bunu her şey bitmeden önce hatırlayacak. Hoşça kal."
Pelennor çayırları savaşı yiğitlik, mertlik ve cesaretle düşmanın nasıl ezildiğini adeta bir düşünsel şölenle bize anlatıyor. Theoden'in ölümü, Eowyn ve Merry'nin savaşa gidişi, Eowyn'in Nazgul Efendisini öldürmesi...
"Ama adam değilim ki ben! Karşında bir kadın var! Eomund kızı Eowyn'im ben. Sen benim ile beyim, hısmım arasında duruyorsun. Yıkıl, eğer ölümsüz değilsen! Yoksa canlı da olsan, kara bir ölmemiş de olsan biçerim seni, eğer ona dokunursan."
Ölülerin gelişi, Eomer, Legolas, Gimli, Aragorn ve daha nicesinin cesurca direnişi... Pippin ve Beragond'un Faramir'i ölümden kurtarışı ve şifa evlerinde kralın ellerinin bir şifacının elleri olması...
Frodo ve Sam ile devam ediyoruz yola, Aragorn ve ordusu Sauron'un gözünü ülkesinin dışına çevirmek için yollara düştüğünde. Frodo ve Sam acı ve zorluk dolu bir mücadeleyle Hüküm Dağına adım adım yaklaştılar. Sam'in cesareti ve Frodo'nun azmiyle son basamağa kadar geldiler. Ve işte o an Gollum olmasaydı eğer her şey boşa gitmiş olacak ve karanlık Orta Dünyaya hakim olacaktı. İyisiyle kötüsüyle Gollum bu hikâyede rolünü oynadı.
Savaş sonrasındaysa karakterlerimiz kutlamalar ve şenliklerin ardından ayrılığın pençesine düşüyorlar. Aragorn'un tahta çıkması, Arwen ile evlenmeleri, Eowyn ve Faramir'in birlikte yeni bir hayata adım atmaları, Gimli ve Legolas'ın Miğferdibini ve Fangorn'u ziyaretleri, Gandalf'ın Tom Bombadil'e ziyareti, Shire temizliği... Saruman'ın hainliği ve Solucandil'in elinden olan ölümü, Sam'in Gül ile evlenmesi, Galadriel Hanımın kendisine verdiği hediyeyi Shire için kullanması.... bunların hepsi artık hikayenin bittiğini ve karakterlerin farklı hayatlara savunduklarını anlatan duygusal sayfalardı. Okumak zordu ama bir o kadar da keyifliydi.
Son olarak Frodo, Bilbo, Gandalf, Galadriel ve Elrond'un Gri Limanlar üzerinden Ölümsüz Diyarlara gidişleri... Orta Dünya da başlayan yeni çağı başka ne daha güzel ve daha keskin bir şekilde gösterebilirdi ki?
Seriyi bitirmiş olmanın hüznü var içimde. Fakat okuduğum için de kendimi çok şanslı hissediyorum. Yüzüklerin Efendisi evrenine filmleriyle giriş yaptığım lise yıllarımın başından, kitaplarını okuduğum taze üni mezunu dönemime bakınca zamanın ne kadar çabuk geçtiğini bir kez daha anladım. Tıpkı Harry Potter ve Malloryon serileri gibi hayatımda hep ayrı ve önemli yerlerde olacak.
"Ben bir kral değilim. Yine de Rohan'lı Ak Hanımla evlenirim, eğer onun da isteği bu olursa. Ve eğer isterse gidip Nehir'i geçelim ve daha mutlu günlerde zarif İthilien'de yaşayıp orada kendimize bir bahçe yapalım. Orada her şey neşeyle büyüyecektir eğer Ak Hanım da gelirse."
"Evet, işte sevgili dostlar sonunda burada, Deniz'in kıyılarında Orta Dünya'daki yol arkadaşlığımız bitiyor. Barışla gidesiniz! Ağlamayın deneyeceğim; çünkü bütün gözyaşları kötü değildir."