Birinci kitaptan hemen sonra büyük bir beklentiyle okumaya başladığım bu kitap, hevesimin resmen içine- neyse.
Kitap “Yıldızalanı” filmi ile daha da ünlenen, güzeller güzeli oyuncumuz Jessica Stone!un hikayesini konu ediyor. İstediği filmlerde oynayamamaktan ve özgür olamadığı için isyan eden kızımız,…devamıBirinci kitaptan hemen sonra büyük bir beklentiyle okumaya başladığım bu kitap, hevesimin resmen içine- neyse.
Kitap “Yıldızalanı” filmi ile daha da ünlenen, güzeller güzeli oyuncumuz Jessica Stone!un hikayesini konu ediyor. İstediği filmlerde oynayamamaktan ve özgür olamadığı için isyan eden kızımız, ona çok benzeyen bir kızla bir süreliğine yer değiştirir. Ve durumlar tersine gittikçe hayatları daha çok karışan bu iki kız görünüşlerinin aksine çok farklı olduklarını fark ederler. Ancak aşk her ikisinin de kapısını çalmış, hayatlarının bir döneminin perdesi açılmıştır. Sorunlar bitmez ve dibe batmaya devam ederler. Peki ya sonra..?
Sonrası yok desem başka, olmasın desem başka, olmasaydı keşke desem daha başka.
Öncelikle tepki gösterdiğim o kadar şey oldu ki. Saysam iki elin parmaklarını…geçmezmiş neyse. Koskoca kitap sadece 4 KOCA GÜNDEN ibaret. Ve karakterlerin ikisi de KOCA 4 GÜNDE aşık oluyorlar. 6 gün olsaydı evleneceklerine o kadar eminim ki. Benim anlayışıma ters olduğu için göz devirdiğim yerler çok oldu. Her şeyden önce kitabın içinde LGBT unsurları mevcut. Fakat +18 sahneler barındırmamakta ve yine arkadaşlık ve aşk temalı bir kitaptı. Ancak şöyle ki bazı kısımlar gereksiz abartılmış. Neye yormam gerektiğini bilmiyorum. Yazarımızın LGBT’ye destek verdiğini bağıra çağıra vurgu yapması gerektiği için mi yoksa tatlı bir romantizm yapacağım diye samimiyetsiz sahneler barındırmasına mı?
Bunu geçtim üzerine bundan önceki kitaba göre yazım dilinin kalitesini düşük hissettim. Öyle örnekler veremem ancak okurken kafamda canlandıramadığım bölümler fazlasıyla oldu. Her şeye rağmen evet, bir şekilde kafa dağıtıcı bir kitaptı. Ancak şahsen beğenmedim. Bana hitap eden bir eser değildi, eksiklerini çok fazla hissettiğim, mantık isteyen olayları sorguladığım bir yapım olmuştu.
Bu eleştiri kişisel düşüncelerimi tümüyle ele aldığını belirtmek isterim. Bir kitabı 1000 farklı yorumlayabilirsiniz. Bu nedenle okuma gibi bir hevesiniz varsa lütfen deneyin. Sonuçta eseri kötü bile bulsanız, sizleri bir noktada geliştirdiğini düşünüyorum.
İyi okumalar…
Uzun bir vakitten sonra klavyemin başındayım yine. Bir, bir buçuk hafta önce bitirdiğim bu minik yavrumu sizlere sunmaktayım. Kafamın dağılmasına ve yüzüme bir tebessüm kondurmaya vesile olan bu kitap, tam bir PEMBE DİZİ.
Ciddiyim.
Sindirella ve Hollywood’un birleşimi gibi bir…devamıUzun bir vakitten sonra klavyemin başındayım yine. Bir, bir buçuk hafta önce bitirdiğim bu minik yavrumu sizlere sunmaktayım. Kafamın dağılmasına ve yüzüme bir tebessüm kondurmaya vesile olan bu kitap, tam bir PEMBE DİZİ.
Ciddiyim.
Sindirella ve Hollywood’un birleşimi gibi bir eser olmuş. İnsanı asla germeyen, ileride ne olduğunu sayfalar öncesinde tahmin edebileceğiniz; klişeler ve tatlı minik süprizleri özleyen insanlar için gayet başarılı bir kitap olduğunu belirtmek isterim. Ancak kitap, insanı yormasa da klişelerin ev sahipliği yaptığı bölümlerde insan birkaç sayfa ileriye atlamak istemiyor değil. Yine de benim gibi, inadım inat, devam ederseniz çokta bir şey kaybetmiş olmuyorsunuz.
Kitabı sevmediğimi söyleyemem ama öyle bayıla bayıla okuduğum bir eser de değildi doğrusu. Ayrıca kitabın içinde LGBT unsurlarının barındığını belirtmek isterim, okumak isteyenlerin bunu bilmeleri gerek diye düşünüyorum. +18 hiçbir sahne bulunmamakla beraber, kitabın aşktan ziyade daha çok arkadaşlık ve sevgi bağlarına yoğunlaştığını gözlemleyebiliriz.
Anlatım dili olarak da sade ve kafa karıştırmayan bir dil kullanılmıştı. Hem fazla karakter barındırmamasını da avantaj olarak görüyorum.
Son olarak yazarımız “Yıldız Savaşları” gibi bir film serisini perdemize aktarıyor ve kitap, hatta tüm seri, bu film serisinin etrafındaki olaylarla gelişiyor. Yıllar önce fantastik bir dizinin büyük bir kitlesi oluşmuş ve bu kitle her geçen yıl ciddi bir artışla ilerlerken, yeniden çekileceği duyurulmasıyla olayların minik adımlarla karma karışık bir hal almasını konu ediyor. Tabi bu karma karışık olaylar çerçevesi, bu kitap icin, Elle ve Darien’in hikayelerinden ibaret. İlk başta nefretle başlayan duygular ve aynı zamanda bilinmeyen bir boyutta gelişen aşk duygusu, harmanlanıp; bir anti ve idolün, romantik-komedi hayatını okuyoruz.
Herkesin okumak isteyeceği ve herkese önerilebilecek bir kitap olduğunu düşünmüyorum. Ancak kimsenin hevesinizi kırmasına da izin vermemelisiniz.
İyi okumalar…
"Ciğerleri acıyana dek Juliette'e bağırmak istiyordu. Ama ona, senden nefret ediyorum, diye bağırırsa aslında; seni seviyorum, demek istediğini biliyordu. Seni hala o kadar çok seviyorum ki bu yüzden senden nefret ediyorum."
Finalinin hoşuma gittiği ve kitabın başından sonuna kadar ilginç gelen, elimden hiç düşmeyen bir kitapla geri geldim.
Annesinin ölümü sonrası kendi uykusunu feda etmek isteyen hatta bunun için iki doz satın alan bir adam ve ülkeyi hatta dünyayı uzaylı olduğu…devamıFinalinin hoşuma gittiği ve kitabın başından sonuna kadar ilginç gelen, elimden hiç düşmeyen bir kitapla geri geldim.
Annesinin ölümü sonrası kendi uykusunu feda etmek isteyen hatta bunun için iki doz satın alan bir adam ve ülkeyi hatta dünyayı uzaylı olduğu ile ilgini dedikodularla şüphe edilen bir çocuğun hikayesi...
Kitabı her zamanki gibi hiç araştırmadan almıştım ve ilk izlenimim kitabın kişisel gelişim türü olmasıydı. Ancak komiktir ki kitabın yarısına kadar okuduktan sonra arka kapağı okumayı akıl ettim. Ve fark ettim ki kişisel gelişimden ve romantizmden çokça uzak bir eser olmuş.
Kitapta hem bilinç akışı hem de hikayesel bir anlatım söz konusuydu. Betimlemelere de yer verilmiş ancak fazla veya az tanımı kullanamayacağım kadar yerindeydi.
Başta dediğim gibi kurgu çok ilginç ve ilginç olduğu kadar bana zevk verdi esasında. Kitapta fantastik ögeler olmasına rağmen gündelik hayattan bir dil ve anlatımla anlatılmış. Bu da esasında kitaba ayrı bir hava katmış. Yazar kitaba o kadar sığınmış ve sığdırmış ki; bütün düşüncelerini bir kitaba serpistirirken aynı zamanda olayların akışını asla bozmadan anlatmış.
Açıkçası sevmeme ragmen, her yerde okunacak bir kitap olduğunu düşünmüyorum. Uçak veya araba seyahatinde, sahil kenarında veya çerezlik kitap arayışındaysaniz hoşunuza gideceğinizi düşündüğüm bir eser. Umarım okuyup yorumuma katilirsiniz...
İyi okumalar...
Öncelikle şunu soylemeliyim ki, kitabın giriş yazısı beni açıkça büyüledi, abartmıyorum. Okuduğum kitaplar arasında en beğendiğim giriş yazısıydı. Aslında çoğu yazar buna pek önem vermez. Daha çok kitabın kendisi ile ilgilenir. Ancak bu kitabın kendisi de girişi de benim için…devamıÖncelikle şunu soylemeliyim ki, kitabın giriş yazısı beni açıkça büyüledi, abartmıyorum. Okuduğum kitaplar arasında en beğendiğim giriş yazısıydı. Aslında çoğu yazar buna pek önem vermez. Daha çok kitabın kendisi ile ilgilenir. Ancak bu kitabın kendisi de girişi de benim için buyuleyiciydi.
Kabal her zamanki gibi mükemmel kalem stilini kullanmış. Fazla betimleme olmayan ve özetleyici bir anlatım hakim. Öte yandan kurgu için söyleyeceklerim iyi yönde olsa da serinin bir önceki kitabına söyleyeceklerimi oranla biraz daha aşağı kalır.
Nova'nın saçma kararları, okurken beni bunaltsa da; kadın ruhunu ve gücünü yükselten bir akış olduğundan dolayı her şeyi toparladı diyebilirim. Erkeklerin ezilmediği ancak kadınların yüceltildiği bu kitaptan zevk aldığımı söyleyebilirim.
Birinci kitaba göre daha düşük puan vermemin sebebi ise beni daha az heyecanlandirmasi diyebilirim. Bunun nedenlerinden birisi de, olayların sonunu ilk başlarda tahmin edici olmasıydı ve ayrıca kitaptan beklentim çok büyüktü ancak bunu karşılayamadı. Bunu görmezden gelecek olursak, bir fantastik kitap için oldukça iyiydi.
İyi okumalar...
(Bu bir eleştiri yorumu değildir.)
Mutsu ilinin Tamura-no-Go adlı ilçesinde yaşayan Sonco adında bir doğancı ve avcı vardı. Bir gün Sonco avlanmaya çıkıp hiç av bulamadı. Ama evine dönerken Akanuma adlı bir yerde, geçeceği nehirde bir arada yüzen bir çift…devamı(Bu bir eleştiri yorumu değildir.)
Mutsu ilinin Tamura-no-Go adlı ilçesinde yaşayan Sonco adında bir doğancı ve avcı vardı. Bir gün Sonco avlanmaya çıkıp hiç av bulamadı. Ama evine dönerken Akanuma adlı bir yerde, geçeceği nehirde bir arada yüzen bir çift Oşidori (mandarin ördeği) fark etti. Oşidori'leri öldürmek iyi değildir ama Sonco çok acıkmıştı. Böylece ikiliye nişan aldı. Oku erkeği delip geçti, dişi olansa kıyının ilerisindeki sazlıklara kaçarak gözden yitti. Sonco ölü kuşu eve götürüp pişirdi.
O gece sıkıntılı bir rüya gördü. Rüyasında güzel bir kadın odasına gelip yatağının başında durmuş, ağlamaya başlamış. Öyle acıklı ağlıyordu ki Sonco onu dinlerken kalbinin parçalandığını hissetti. Kadın feryat etti: "Ah, neden! Neden öldürdün onu? Suçu neydi? Biz Akanuma'da birlikte çok mutluyduk ama sen onu öldürdün! Sana ne zararı dokundu ki onun? Ne yaptığının farkında bile değilsin. Ah! Yaptığı nin ne zalim, ne kötü bir şey olduğunu biliyor musun? Sen beni de öldürdün çünkü ben kocam olmadan yaşayamam! Sana yalnız bunu söylemeye geldim." Ardından yine yük sek sesle ağlamaya başladı, feryatları öyle acıydı ki duyanın iliklerine işlerdi. Sonra şu şiiri okudu hıçkıra hıçkıra:
Hi kurureba
Sasoeşi mono vo
Akanuma no
Makomo no kure no Hitori-ne zo uki!
("Alacakaranlık çökerken çağırdım onu, benimle geri dön sün diye! Akanuma sazlıklarının gölgesinde uyumak tek başına şimdi oysa! Ah! Ne anlatılmaz bir acı!")
Bu misraları okuduktan sonra haykırdı: "Ah, bilemezsin - ne yaptığını bilmiyorsun! Ama yarın Akanuma'ya gidince göreceksin..." Böyle deyip yürekleri dağlayan ağlamasıyla çekip gitti.
Sonco sabah uyandığında, gördüğü bu düş zihninde öyle canlı duruyordu ki kendini çok rahatsız hissetti. Kadının sözlerini hatırladı: "Ama yarın Akanuma'ya gidince göreceksin." Oraya bir an önce gitmeye karar verdi ki rüyasının yalnızca bir rüya olup olmadığını öğrenebilsin.
Böylece Akanuma'ya gitti. Orada, nehrin kıyısına gelince dişi Oşidori'yi yalnız başına yüzerken gördü. Aynı anda kuş da Sonco'yu fark etti ama kaçmak yerine doğrudan ona doğru yüzdü. Yüzünde garip bir ifadeyle bakışlarını ona sabitlemişti. Sonra aniden gagasıyla kendi bedenini yırtıp parçaladı ve avcının gözleri önünde ölüverdi.
Sonco kafasını kazıyıp rahip oldu.
(Ve bunun gibi nice dünyaların hikayelerini barındırıyor bu kitap...)
Hayatımda okuduğum en iyi gerilim kitaplarından birisiydi. O kadar fazla ters köşe vardı ki anlatamam.
Kurgunun akışı ve olay sıralamasının ideal olmasının yanı sıra, kurgunun orjinalliği insanı esas büyüleyen kısım. (Tabii bunun için kitabın sonuna kadar gelmeniz gerekli.) Yazarın ve…devamıHayatımda okuduğum en iyi gerilim kitaplarından birisiydi. O kadar fazla ters köşe vardı ki anlatamam.
Kurgunun akışı ve olay sıralamasının ideal olmasının yanı sıra, kurgunun orjinalliği insanı esas büyüleyen kısım. (Tabii bunun için kitabın sonuna kadar gelmeniz gerekli.) Yazarın ve çevirmenin ortak dili muazzam sarıyor. Asla her yaş için diyemem bunun nedeni açık olarak anlatılmasa da cinsellik, şiddet ve istismar konuları işleniyor. Yine de polisiye, gazeteci ve seri katil konuları hoşunuza gidiyorsa tam olarak sizin için yazılmış bir kitap diyebilirim.
Şimdi gel gelelim bu müthiş gerilim kitabımızın beni kalbimden vuran kısma:
Okurken ayılıp ayılıp bayılmıştım resmen. Öyle ki geçmişteki gelişen olaylar ve şu anki tesadüfi(!) olayların gidişatı insanın kafasını ters düz ediyordu. Hemen herkesi katil olarak düşünüyorken son 10 sayfada asla tahmin etmeyeceğim biri çıktı. Ağzım açık kalıp resmen odamın dört duvarında çığlığım yankılanmıştı. Fakat asıl yer burası değil, aksine son 2. sayfada asıl katilin kim olduğu ortaya çıkıyor. Ben kendimi zor toparlıyorum derken gerçek katilin hiç ama hiç aklımdan dahi geçmeyecek birinin çıkmasıyla, 2. bir şok yaşayarak, resmen ruhumu teslim etmiştim.
Tamam belki azıcık abartıyorum fakat gerçekten çığlık attım, bu konuda anlaşalım. Her neyse ehem...
Okuyacak kişilere not: Olurda okursanız katili bulmak için önceliğiniz en yakınlarınız olsun. Bu siz.bile olabilirsiniz...
10/10
İyi okumalar...
"Bacaklarını sıkıca bağlayın. Erkeklere güven olmaz, ceset olsa bile..."
Feminist bir eser ancak lütfen önyargılarınızla değil, bomboş bir kutu olduğunuzu hayal ederek filme başlayın. Bazı şeyleri size doğru gelen düşüncelerinizle değil, değiştirdiğiniz bakış açılarını da göz önünde bulundurarak yargılamanız gerekir.…devamı"Bacaklarını sıkıca bağlayın. Erkeklere güven olmaz, ceset olsa bile..."
Feminist bir eser ancak lütfen önyargılarınızla değil, bomboş bir kutu olduğunuzu hayal ederek filme başlayın. Bazı şeyleri size doğru gelen düşüncelerinizle değil, değiştirdiğiniz bakış açılarını da göz önünde bulundurarak yargılamanız gerekir. Doğası gereği bu bir Bollywood filmi olduğu için dans ve müzik sahneleri olsa da, olayla sizin bağınızı koparmıyorlar. Asıl önemli olan da bu değil midir sizce de?
Fuhuş kimileri için bir meslek değilken, kimileri içinse bir meslek görüşünde. Fuhuş yapan her kimse, her şekilde insan ve her şekilde normal insan haklarına sahip olmalı. Bir kadının acısıyla ve kalp yaralarıyla beslediği gücün yanı sıra adaletin asıl devletler tarafından değil, yanlış olsan bile doğruluk tarafından sağlandığı açıkça haykırılıyor. Bir ülkenin uyanması için tek bir sese ihtiyaç olduğunu kanıtlayan bir kadının ve mücadelesinin hikayesi.
Her güzel şeyin bedeli olduğu gibi, 4.000 kadının kalbini taşıması için de ağır bedeller ödeyen Gangubai, ilk gerçek fedakarlığını adını feda ederek başlıyor.
Filmdeki mesajlar hoşuma gitti, aslında oldukça açıktı. En başta kadınların erkek bedenine değil sevgiye aç oldukları belirtiliyordu. Bunun yanı sıra ise diğer mesajda oldukça açıktı.
Herkes çukura düşer, herkes dibe batar. Hayat bize ilerlememiz için yollar verir ama yolun sonundaki kapıları asla bize söylemez. Aslında olay hangi yolu seçersen seç; attığın adım, baktığın bakış açısı ve cesaretine bağlıdır. Bana göre önemli olan yol değil, kendi benliğindir. Gangu da tam olarak öyle yapıyor.
En başta dürüst bir insan olduğu için yükselirken, korkularından güç o-alması onu güç sahibi yapıyor. Yılmıyor ve başını eğmiyor. Adalet ve haksızlığın yakasını bırakmıyor. Örnek bir kadın tipi bence. Gerçek bir hikâye olması beni etkiledi açıkçası. Filmin sonunda dendiği gibi, tarihte Gangu hatırlanmayacak ama o sokaklar onu hep hatırlayacak.
Özellikle kadınların izlemesini umarak,
İyi seyirler...
İdealdi,
Fantastik-Romantik bir kitaptan bekleyebileceğim noktadaydı. Ancak serinin üçüncü kitabı olmasına rağmen, ikinci kitabından daha etkileyiciydi olduğunu düşünüyorum.
Kurgudan boş yere bahsetmek istemiyorum, diğer kitapların yorumlarında bahsetmiştim. Bu yüzden direk yoruma geçeceğim.
Karakter analizi ve kişilik tespitleri bu kez oturmuştu.…devamıİdealdi,
Fantastik-Romantik bir kitaptan bekleyebileceğim noktadaydı. Ancak serinin üçüncü kitabı olmasına rağmen, ikinci kitabından daha etkileyiciydi olduğunu düşünüyorum.
Kurgudan boş yere bahsetmek istemiyorum, diğer kitapların yorumlarında bahsetmiştim. Bu yüzden direk yoruma geçeceğim.
Karakter analizi ve kişilik tespitleri bu kez oturmuştu. Kitabın ana dili bir zaman sonra rahatlıkla sizin görüntü şemanızı oluşturuyor, bu da kitabın akıcılığını önemli bir ölçüde etkiliyor. Ayrıca bütün duyguları kitabın içinde barındırması ve betimleyici anlatışı çok etkileyiciydi. Açıkçası hoşuma gitti, çünkü duyguyu betimleyerek okuyucuya tamamiyle hissettiriyordu.
Başlarda yer yer kassa da sonradan rahat bir dil ve kurgunun geçişleri oturmuştu. Öte yandan mutlu sonla bitmesinin yanı sıra son sözlerin Ansel'e ait olması, kitabın arka kapağını hüzünle bitirmeme neden oldu.
Kadın karakterin güçlülüğünü sadece iki karakterde değil çoğu kadın karakterlerinin ruhunda görmek mümkün. Erkek karakterlerin ise cesur ve gözü pek oluşu oldukça ön plandaydı.
Lou'nun kendini kaybedişi, Reid'in unutuşu ve başa sarması yorsa da; birbirlerine olan inançları ve bağlılıklarının hiç bitmeyişi en sevdiğim nokta olabilir.
Umarım bu seriyi zevkle okursunuz. Çünkü benim için en iyi fantastik serilerinden biri oldu.
İyi okumalar...