Bu hissi sadece bu sınırlardan geçmiş, geri dönebilmiş ya da dönmek zorunda kalmış kişiler anlayabilir.
Diğer insanlar tarafından hep eleştiriye maruz kalınır. Nankörlük, şükretmeyi bilmemek, aptallık, dikkat çekme şovu, şantajcılık...
Ancak gerçekten o sınırdan geçebilmeyi başarmış birisi, başkasının gerçekten bu…devamıBu hissi sadece bu sınırlardan geçmiş, geri dönebilmiş ya da dönmek zorunda kalmış kişiler anlayabilir.
Diğer insanlar tarafından hep eleştiriye maruz kalınır. Nankörlük, şükretmeyi bilmemek, aptallık, dikkat çekme şovu, şantajcılık...
Ancak gerçekten o sınırdan geçebilmeyi başarmış birisi, başkasının gerçekten bu yolda olup olmadığını ve şantaj yapıp yapmadığını görebilir.
İnsanlar kişiyi yargılar. Kalıplara koyar. Ahlaki olarak suçlar. Din açısından sadece bir pencereden bakıp hükmü koyar. Mantığına sığıdırdığını düşünerek yargılar. Anlamaya çalışmazlar. Anlamak için çabalamazlar. Zaten anlamazlar da. Kalbin acısını görmezler, yaşadıklarının sırtındaki ağırlığını hissedemezler, karşısındaki insanın her geçen gün daha da boğulduğunu göremezler veya hiçbir zaman görmek istemezler.
İnsanları da bu çürütür. Anlaşılmamak, anlatamamak, gözler önünde çürüse bile görülememek, çığlıklarını duyuramamak...
Sanıldığının aksine hayata kasten veda etmek gerçekten cesaret işi. Öyle ki arkanda bıraktıkların ve bir daha geri dönüşü olmaması. Hiç değilse o anki can acın.
Yoldan döndüğünde ise boşluğa düşmenin verdiği çaresizlik.
O boşluk daha ağır olduğunu düşünüyorum. Çünkü son çıkış kapınız olan kapıyı da siz kapatıyorsunuz, kapatmak zorunda kalıyorsunuz. Bunun çaresizliği, buruk tebessümünün ağırlığının bir o kadarı da yüreğinde olur insanın. Boğulur. Nefes alamaz. Göz yaşının değeri kalmaz. Kirpikleri bile ağır gelir insana.
Hayatımızdaki her bir nokta farklı bir nota değil midir zaten? Kahkaha çığlıkları, acı çığlıklarımız, feryatlarımız, ağıtlarımız, sessiz çığlıklarımız, ölüm çığlıklarımız...
Kitapta da felsefi, komedi ve kısa birkaç alıntı hikayeyle ilerliyor. Yer yer güldürürken aslında insanı intihar hakkında düşünmeye itiyor. Çünkü kitapta denildiği gibi, insanların bunun hakkında düşünmeye bile cesareti yok ancak bu işe kalkışanları yargılamaya güçleri var.
Sadece farkındalık oluşturmak için değil, insanın kendinin farkına varması için de yazılmış bir kitap. Genellikle samimi bir anlatımla ilerleyerek okurun benliğine ve beynine ulaşmaya çabalayan, yer yer de ulaşan bir eser.
Şahsen okurken geçtiğim yolları, yamaçları, yokuşları ve sınırları tekrar düşünerek okudum. Canımın acımasından çok, okurken yüzümde buruk bir tebessüm yer edindi. Herkesin okuması gerek diye düşünüyorum ancak en çok da arkasında ayak izlerini bırakanlar...
"Ölmeye en çok yaklaştığımız an, belki de kaleme sarıldığımız anlardır."
İyi okumalar...