Spoiler içeriyor
Leyla ve Rıza tevafuk eseri tanıştıkları bir aile etkinliğinin ardından birbirlerine delicesine aşık olup kısa sürede evlenirler. Hem kendileri hem de aileleri çok mutludur, ancak Leyla'nın çocuk sahibi olamayacağı ortaya çıktıktan sonra Rıza'nın annesi, oğlunun ikinci bir kadınla evlenmesi konusunda…devamıLeyla ve Rıza tevafuk eseri tanıştıkları bir aile etkinliğinin ardından birbirlerine delicesine aşık olup kısa sürede evlenirler. Hem kendileri hem de aileleri çok mutludur, ancak Leyla'nın çocuk sahibi olamayacağı ortaya çıktıktan sonra Rıza'nın annesi, oğlunun ikinci bir kadınla evlenmesi konusunda Leyla'ya yoğun baskı uygulamaya başlar.
İlişkilerde yapılan yanlışlar ve güzel bir toplum eleştirisi görüyoruz aslında.
-spoiler içeren alan-
İzlerken sinir katsayım arttıkça arttı. Çocuk sahibi olmak gibi hassas bir konu, sadece muhataplarını (yani karı kocayı) ilgilendirmesi gerekirken çevrenin bu yöndeki baskılarını, üstelik kendi nefislerinin istediği bir şeyi İslam böyle emreder safsatasıyla savunmalarını izlemek bir hayli zorlayıcı oldu benim için. Leyla değil de kocası kısır çıksaydı Takdiri ilahi denirdi ama “suç” saydıkları bu imtihanın sebebi olarak Leyla’yı göstermek bazıları için çok kolay oldu. Kocanın mutluluğunu istiyorsan kuma getirmesine izin ver zaten şimdi yapmazsan 5-10 yıl sonra yapmak zorunda kalacaksın baskıları karşısında Leyla’yı öyle bir köşeye sıkıştırdılar ki kadın doğal olarak acaba kocamın çocuk sahibi olma mutluluğunu elinden alıyor muyum diye takıntı yaptı. Psikolojik olarak çok zor bir durum ve tam olarak empati yapamıyorum. Sevdiği adamın mutlu olma potansiyelini elinden aldığı için suçluluk mu duydu yoksa duygusal anlamda kocası tarafından destek görmek mi istedi bilmiyorum. Kocasına sürekli bence kuma al diye tavsiyelerde bulunması belki de her seferinde kocasından “senin aşkın dünyalara bedel” lafını işitmek ve rahatlamak içindi. Kadınlar bir şeyin cevabını bilse bile bu cevabı duymaktan memnunsa o soruyu her daim sorarlar. Leyla her sorduğunda belki de içten içe eşinin bu durumu reddetmesini istiyordu. bir kadın için kendi kocasının başka bir kadınla paylaşmaya zorlanması ne kadar üzücü… "Kimse benim burada ne aradığımı tahmin edemezdi. Kim inanır ki ben burada bir kıza evlenme teklifine giden kocamın dönmesini bekliyorum.”
-Rıza’ya ayrı üzüldüm. Karısını mutlu edebilmek için zorla başka bir evliliğe sürüklendi. Leyla’dan aynı sözleri defalarca duymak onu böyle bir karar almaya zorladı.
Ama bir noktadan sonra ikisine de sinir olmaya hatta kızmaya başladım. Leyla aptal gibi kuma da kuma diye inat etti. Rıza da annesine bir kere bile dönüp yahu kadın sanane benim çocuğumun olmamasından ben karımla mutluyum biz iki kişilik bir aileyiz bizim aile işlerimize burnunu sokma diyemedi. Sadece karısına çıkışıyordu of annemi dinleme ona kulak asma diye? Annesine sus bile diyemedi. Babası dahi uyardı hatta çizgi çekti oğluyla arasına. Annenin laflarına itimat edersen evliliğin mahvolur dedi bu salak Rıza yine annesinin bulduğu gelin adaylarıyla görüşmeye gitti. Buluşmalar bitince Leyla’ya gelip fıkra gibi anlatıyordu. Sonra karşısına genç güzel bir kız çıkınca kem küm etmeye, duruma sinirleniyormuş gibi roller kesmeye başladı. Bir de diyor ki bak Leyla istersen uzaklara kimsenin bizi tanımadığı yerlere gideriz?? Sen bunu diyeceğine önce erkek ol da karı koca işlerine 3. kişiyi sokma. Leyla da çoktan her şeyi kabullenmiş tutturdu da tutturdu kuma gelsin diye. Görümceleri bile yav noluyo Leyla bir kendine gel nasıl kabul edersin böyle bir şeyi diyor Leyla ise hiç oralı değil
Ama sonradan anlıyoruz ki kocasını gerçekten çok seviyor bu kadın. Gördüğüm yorumlarda Leyla kocasını sevseydi terketmezdi demişler. Ben buna katılmıyorum. Rıza’yı ÇOK SEVDİĞİ İÇİN hiç istemediği bu duruma dayanabileceğini sandı ama ÇOK SEVDİĞİ İÇİN dayanamayacağını anladı ve bu keder ona ağır geldi.
Bir yuva yıkıldı, iki insanın saadeti eridi gözümüzün önünde. Ne uğruna? Neymiş de soylarının devam etmesi için Rıza’nın ERKEK çocuğu olmalıymışşş sanırsın bana hanedan soyu.. Peygamberimiz s.a.v soyu kızından geliyor ve böyle bir örneğe rağmen erkek çocuk isteklerini bile bir şekilde dine bağlamayı başarıyorlar. Kültürle dini karıştıranları görüp yanlış yorumlamamak işte bu yüzden çok önemli.
-evliliğin neden iki kişi arasında kalması gerektiğini çok iyi anlıyoruz. Bizim kültürümüzde de filmdeki durum mevcut aslında. İki kişi evlendiğini sanıyor ama o evde en az 30 kişinin lafı geçiyor çorba gibi bir şeye dönüyor sonra buyurun kepçe getirin içek!
Çiftler gerektiğinde kim olursa olsun 3. kişiye hop sen bir dur bakalım köşede demesini bilmeli. Yoksa nice hayatlar evlilik kisvesi altında zindan oluyor. Son sahnede Rıza’yı çocuğuyla görünce içim acıdı. Leyla’dan çok Rıza’ya acıdım. O bakışları hala Leyla’yı deli gibi sevdiğini ama ne yapması gerektiğini bilemediğini söylüyordu. En azından film ucu açık bitti de az çok neler olduğunu tahmin edebildik. Gerçi kötü bir sonla bitseydi de pek bir şey olmazdı. Hatta daha gerçekçi olurdu. Çünkü öyle bir durumda erkeğin kadını hala boşamaması imkansız. Gerçek hayatta yaşansaydı nikahın devam etmesine kız tarafı hayatta müsaade etmezdi.
Savaş öncesinde, fakir bir ailenin çocuğu, hizmetçi olarak geyşa evine gönderilir. Tehlikeli rakiplerine rağmen bu küçük kız, efsane bir geyşaya dönüşür. Usta bir geyşa olarak zamanının en güçlü erkeklerini cezbeder. Ama sahip olamayacağı tek adama olan gizli aşkını içinde hep…devamıSavaş öncesinde, fakir bir ailenin çocuğu, hizmetçi olarak geyşa evine gönderilir. Tehlikeli rakiplerine rağmen bu küçük kız, efsane bir geyşaya dönüşür. Usta bir geyşa olarak zamanının en güçlü erkeklerini cezbeder. Ama sahip olamayacağı tek adama olan gizli aşkını içinde hep gizli tutar.
Üzerinde büyük bir emekle çalışıldığı ve detayları önemsedikleri filmin her sahnesinde belli oluyor. Senaryo, mekan, karakter seçimi, dönemi yansıtan aksesuarlar olarak mükemmel bir film. Fakat beni irite eden bir şey var. İzlerken sürekli bir eksiklik hissettim ve bunun ne olduğunu anlamak çok uzun sürmedi. Japonya’da geçen ve Japon kültürüne ait unsurları işleyen bir filmde oyuncuların İngilizce konuşması kadar saçma bir şey yok. Bunun farkında olarak izlediğim için hikaye beni bir türlü içine alamadı. Tıpkı ‘Son İmparator’ filmi gibi bu film de her şeyi dört dörtlük olmasına rağmen dil bariyerinin acizliğine uğramış. Keşke orijinal dil olsaymış diye kaç kere iç çektim anlatamam.
Onun dışında müzikleri gayet kaliteliydi. Özellikle Sayuri’s Theme… ahengi betimleyebilmem mümkün değil. Sanki tüm filmi bu müzik için çekmişler gibi. Aklıma geldikçe dinlediğim ve her dinlediğimde bir öncekinden farklı duygular hissettiğim bir parçadır kendisi.
Buram buram 90lar Amerikası kokan ve film arşivimde sağlam bir yere sahip yapımlardan biridir kendisi. Genel itibariyle Gilbert (Johnny Depp) isminde, hayatını ailesine adamayı kendine borç bilmiş bir genci konu alıyor. Gilbert intihar etmiş babası, obezite yüzünden evden çıkamayan annesi,…devamıBuram buram 90lar Amerikası kokan ve film arşivimde sağlam bir yere sahip yapımlardan biridir kendisi. Genel itibariyle Gilbert (Johnny Depp) isminde, hayatını ailesine adamayı kendine borç bilmiş bir genci konu alıyor. Gilbert intihar etmiş babası, obezite yüzünden evden çıkamayan annesi, otizmli erkek kardeşi, ergen ve asi kız kardeşi arasında sıkışıp kalan, yaşadığı sıkıcı kasabada boğulmuş ve artık hayattan hiçbir beklentisi kalmamış
bir genç. Yaşantısı o kadar durağan ki çalıştığı yer bile yeni açılan süpermarket yüzünden kimsenin uğramadığı bir mahalle bakkalı. Tıpkı obezite sorunu yaşayan annesinin koltuğa çakıldığı gibi Gilbert da kendisini kasabaya çakılı kalmış biri olarak tasvir ediyor fakat kaçıp gidemiyor da… Çünkü babası olmadığı için evin tüm sorumluluğunu üstüne almış, özellikle otizmli kardeşi Arnie (Leonardo Dicaprio) için yaşayan, hayata erken atılmak zorunda kalmış birisi. Daha sonra yaşadığı ev bile hareket halinde olan (karavan) Becky adında bir kızın kasabaya tatile gelmesiyle hayatın tüm yükünü omuzlarında taşıyıp kasabasından uzağa bir adım dahi atamayan Gilbert, kendini tanımaya ve hayatının amacını bulmaya çalışıyor. Genel olarak güzel işlenmiş bir drama. Senaryo durağan ilerliyor ama sıkıcı değil ve her karaktere özel olarak odaklanılmış. Oyuncuların hayata bakış açısını çok güzel yakalayıp her biriyle teker teker empati kurabiliyorsunuz.
Dram filmi ama aynı zamanda değil gibi de çünkü drama ve gözyaşına boğmuyor. Günlük hayattan sahnelerin ve basit diyalogların ardında sadece Gilbert değil, tüm karakterlerin hep bir kendini bulma çabası var. Tam diyorsunuz ki heh bu sahnede ağlayacağım galiba ama yok işin içine hemen bir mizah giriyor ve ağlayacağınız yerde gülmek zorunda kalıyorsunuz. Sonra da tam tersi saçma sapan gündelik hayattan bir kesitin içinde
Gilbert'ın hayatta ve kendinde sıkışmışlık hissini fark edebiliyorsunuz. Johnny Depp bu filmde soğan kabuğu turuncusu (cidden böyle bu arada qwqsjsjs) saçlarıyla bile seyirciyi kendine bi şekilde çekiyor ne diyeyim... Hele bazı sahneleri var ki hiçbir çaba sarf etmeden adeta bakışlarıyla oynuyor ve hislerini doğal bir şekilde seyirciye yansıtabiliyor.
Böyle bir yapımdan bahsederken Arnie karakterine can veren Leonardo DiCaprio'yu da unutmamak lazım. Film boyunca o kadar gercekçi oynamış ki, o kadar güzel bir performans sergilemiş ki ilk kez Johnny Depp'in başrol oynadığı bir filmde kendisinin bir tık arka plana düştüğünü gördüm açıkçası. Üstelik Leonardo DiCaprio’nun bu rolü oyunculuk hayatının ilk yıllarında üstlendiğini düşünürsek üstesinden kalkması zor bir performans sergilemiş ve Johnny'i bile gölgede bırakmış. Hem Oscar hem Altın Küre 'ye aday gösterilmiş. Böylesine bir rolle o sene nasıl Oscar almamış hala hayret ederim. Çabuk Titanik manyakları linçlemeden şunu da belirtmek isterim ki o yıllarda Oscar almış olsaydı Titanik Jack degil, Arnie Grape rolüyle almasını isterdim.
👉🏼Filme dair küçük bir ayrıntı: Arnie karakteri zihinsel engelli bir birey olduğundan çok düzgün yüz hatlara sahip bir oyuncu tarafından canlandırılamayacağı için Leo'ya çene kısmının farklı gözükmesi adına ağızlık takılmış. Film boyunca da o kadar gerçekçi oynuyor ki tanımayan biri rahatlıkla gerçekten otizmli biri olduğunu iddia edebilir.