(@) - Raf

Merhaba raf. Ben de bir challange yapma kararı aldım kendimce. Bir aktris - aktör seçip arkadaşlar, onun oynadığı filmleri bitirmek üzerine bir karardi bu. Daha önce Jack Nicholso, Robert De Niro gibi aktörlerin filmleriyle başladım ama devamlılığı olmadı. Bugün işte…devamı

meneritt 1 year ago

ARKADAŞLAR BİLİYORUM UZUN AMA OKUYAN EKSİKLİĞİ SÖYLERSE COK SEVİNİRİM. En son dayanamayıp, hislerimin kalbimi incitmesine aldırmadan uykuya dalmıştım. Çok tekrar ettim ve yine edeceğim. Ben çocuktum, bir çocuk ne kadar kötü hissedebilirse o kadar hissetmiştim kötüyü. Aradan ne kadar geçmişti…devamıARKADAŞLAR BİLİYORUM UZUN AMA OKUYAN EKSİKLİĞİ SÖYLERSE COK SEVİNİRİM. En son dayanamayıp, hislerimin kalbimi incitmesine aldırmadan uykuya dalmıştım. Çok tekrar ettim ve yine edeceğim. Ben çocuktum, bir çocuk ne kadar kötü hissedebilirse o kadar hissetmiştim kötüyü. Aradan ne kadar geçmişti bilmiyordum fakat bu sefer, beni uykumdan etmeye gelen ama uyanık olduğumu görünce hüzünlenip bulutların arkasına saklanan güneş, intikamını almıştı. Gözüme değen ışık uykumu böldüğünde, ilk işim uyuyormuş numarası yapmaya devam etmek olmuştu. Kısa aralıklarla gözümü hafif açıp baktığımda annemin babama sarılıp televizyon izlediğini görmüştüm. Duvar saati de tam karşımdaydı. Baktığımda saat on ikiyi on geçiyordu. Saniye ibresi akrebi on kere geçti, ben onları izlemeye devam ettim. Daha önce hiç bu kadar mutlu olmamıştım. Annemle babamı bu kadar yakın ve gülerken görmek değildi beni mutlu eden. Beni asıl mutlu eden şey, onların ben yokken de birbirlerine bu denli sevgi ve saygı dolu olduklarını fark etmeme sebep olmalarıydı. Ben yokken diyorum çünkü uyanık olduğumu bilmiyorlardı ve ben o an, onlar için koltuk gibiydim. Cansız ve ruhsuzdum. Birkaç saat önceki hisler yerini mutluluğa bırakmıştı ve göğüs kafesim mutluluğumu prangalara vurmamıştı. Saniye ibresi akrebi yirmi kez geçti, ben onların diyaloğuna kulak kabarttım. "Baksana ilk defa böyle deri uyuduğunu gördüm oğlumuzun." "Değil mi? Ben de yeni fark ettim. Çok güzel uyuyor." "Sana teşekkür ederiz oğlum, hem beni hem anneni sonsuz uçurumdan aşağıya düşerken tuttuğun için. Bize inancın tamdı. Bunu gözlerinle belli ettin. Ve gözlerin yakalarımızdan tutup uçurumun kıyısından kurtardı bizi." Annemin ağladığını hıçkırıklardan, babamın annemin omzunu sıvazlamasını kıyafet sesinden anlamıştım. İçimden konuştum ama öfkeyle. "Baba, bana teşekkür etmene gerek yok. Siz birbirinize inandınız. Sizi bir arada tutan şey bu. Çocuklarını umursamadan evliliklerini sonlandıran aileler var. Oğluna zarar veren aileler var. Eşini aldatan anneler, babalar var. Ben bir tokat bile yemedim sizden şimdiye kadar. Bazen üzülüyordum hiç konuşmadığınız için ama o günler geride kaldı. Şimdi daha güzel günler göreceğiz. Anne sana gelirsek neden ağlıyorsun bu kadar güzel sohbetin, tatlı sevginin ardından? Uyandığımda ikinize de sebepsiz küseceğim. Yani siz öyle sanacaksınız." Saniye ibresi akrebi kırk kez geçti, ben televizyondaki seslere odaklandım. En sevdiğim film oynuyordu. Güdük Necmi, İnek Şaban'a eşek şakası yapıyor, Mahmut Hoca , Hafize Ana'yı uyarıyordu. Keşke gözümü açıp uyuyor numarasını sonlandırabilseydim. Ama sizi böyle görmek o kadar güzeldi ki bir ömür boyu bunu yapabilirdim belki. Saniye ibresi akrebi yetmiş kez geçtiğinde, ben yakalanmıştım. Çünkü ağlamalarıma hakim olamamış, bütün dikkatleri üzerimde toplamıştım. Sabahın erken saatlerinde gelen ağlama yine gelmişti. Neden hızlı değişiyordu acaba duygularım. Acaba bir şeyler mi olacaktı? Veya adını tam ifade edemediğim bir hastalığa mı yakalanmıştım? Bilmiyorum ama agladığımı gören ailem ne yapacaklarını gayet iyi biliyorlardı. Usulca yanıma yaklaştılar, babam gözlerimden akan yaşları sildi, annem başımı, saçımı okşadı.

meneritt 1 year ago

+Napıyorsun? -Sen ne yapmamı istiyorsan onu yapıyorum? +O ne demek oluyor? -Bir kitap yazıyorsun ve kurallarını kendin belirliyorsun. Şu an benimle sohbet etmiyor musun? +Evet. Seninle sohbet ediyorum. -Peki bunu ne için yapıyorsun? +Iıı çünkü intro yapmak istiyorum Çetin. Kitabımın…devamı+Napıyorsun? -Sen ne yapmamı istiyorsan onu yapıyorum? +O ne demek oluyor? -Bir kitap yazıyorsun ve kurallarını kendin belirliyorsun. Şu an benimle sohbet etmiyor musun? +Evet. Seninle sohbet ediyorum. -Peki bunu ne için yapıyorsun? +Iıı çünkü intro yapmak istiyorum Çetin. Kitabımın ana kahramanına yakışır bir intro yapmak istiyorum. -Demek kitabının ana kahramanı benim he? +Evet Çetin, sensin. -Peki kitabının ana kahramanı olan bana neden bunları yaptırıyorsun? +Bilmem, aklıma gelen ilk şeyi yazıyordum… -Eee? +Sonrası doğaçlama gelişti. Senin karakterini belirledim Çetin. Bu saatten sonra değiştiremem. Eğer değiştirirsem baştan yaratmam gerekirdi seni ve iş bambaşka bir hal alırdı. -Yani insanların sevmediği, sürekli kötülük yapan, kendi uzuvlarıyla, organlarıyla konuşan bir karakter doğaçlama mı gelişti? +Evet doğaçlama. Hepsi denk geldi. -Beni hayalinde kurduğun diğer insanlara karşı kötü göstermek senin hoşuna gidiyor mu? +Senin kötülüğünün belli sebepleri var Çetin. Yaşadıkların seni bu hale getirdi. -E yaşadıklarımı da sen yaratmadın mı? +Evet, ben yarattım da senin derdin ne Çetin? -Benim bir derdim yok sen benimle sohbet ederek bir intro oluşturmak istemiyor muydun? +Evet, bunun insanların hoşuna gideceğini düşünmüştüm. -O zaman aldırma devam et konuşmaya. +Seni ben yönetiyorum, benimle emirli konuşma Çetin! -Yönetmek sadece insanların kendilerini tatmin etmek amacıyla ortaya çıkardıkları bir terim değil midir? +Öyle değildir. Şuan ben seni susturmak istesem susturamaz mıyım? -Susturabilirsin fakat kitabını bitirebilir misin? +Bitiremez miyim? -Bitiremezsin. Kimse birbirini yönetemez hepsinin birbirleriyle çıkar ilişkisi vardır. Sen, ben olmasaydım ne yapıcaktın veya canım sıkılır da kitabının yarısında seni terk etsem ne yapabilirsin? +Peki bu çıkar ilişkisi nedir? Mesela benim ile senin arandaki çıkar ilişkisi nedir? Sen beni kullanarak bir kitap yazıyorsun ve ben ise bu kitabın baş kahramanı olma egosunu yaşıyorum. +Sırf ego için mi başrol olduğunu düşünüyorsun? -Evet. +Yanılıyorsun. Ben istediğim için kitabımda varsın ben istediğim gibi seni yönetiyorum ben istediğimi sana yaptırıyorum ve ben istediğim için sen bu egoyu yaşıyorsun. -Bu çok üzücüydü. Beni üzmeye hakkın var mı? +Var şuan istersem seni sinirlendirebilirim de. -Ben, ben pes ediyorum. Sen beni yönetiyorsun, beni yönlendiriyorsun. Duygularımı sen şekillendiriyorsun. +Üzülmene gerek yok Çetin. Öylesine adaletsiz yaşanılan şu dünyada senin yaşadıkların birşey değil. Sen başkahramansın. Sen kendi dünyanın başkahramanısın daha ne istiyorsun? Kendini kötü hissedeceğin hiçbir şey yok. Seninle çok karşılaşacağız. Bu ise başlangıcımız. Şimdilik görüşmek üzere. -Görüşmek üzere bir sorum var. Bunun outrosu var mı? +Bilmem düşünmedim. (Outrosu olsun mu arkadaşlar)

meneritt 1 year ago

Öyle Çok Seviyorum ki Seni

Miguel Iglesias

2 Gönderi

KESİNLİKLE İZLEYİN. Yüzücü iki kız arkadaşın aşk hayatları, arkadaşlık ilişkilerine dahil olan insanlar ve türlü komplikasyonları anlatan film. İspanya - İtalya arasında geçiyor olaylar. Kızlardan birisi diğerinin hayatını kurtarıyor ve o da arkadaşına jest niyetine İspanya'daki lüks evine davet ediyor.…devamı

meneritt 1 year ago

Şimdi bizi iyi dinle: Düşmanımızsın sen bizim Dikeceğiz seni bir duvarın dibine Ama madem bir sürü iyi yönün var Dikeceğiz seni iyi bir duvarın dibine İyi tüfeklerden çıkan İyi kurşunlarla vuracağız seni. Sonra da gömeceğiz İyi bir kürekle İyi bir…devamı

meneritt 1 year ago

Kardeşim abuk subuk(!) aşk şiirleri paylaşmak, dertlerinden yanmak, aşkından yanmak, şarkı sözleri paylaşmak veya etkinlik yapmak ne zaman uygulamada nefret edilen gönderiler haline büründüler ve nedir bu uygulamada eski olma egosu? Sen eski olunca ne oluyor? Yenilerden daha bilgili, daha…devamı

meneritt 1 year ago

Avuca tutsak olmuş bir tabanca, şakaklara tutsak olmuş bir mermi, koşmaya tutsak olmuş bir ben. Koştum. Kamyonete varana kadar nefesim kesilmişti bile. Kapıyı anahtarla açabiliyordum sadece. Açamadım çünkü yoğun miktarda heyecanlanmıştım. Bir miktarda korku. İkinci deneyişimde kapının kilidini açtım. Sürücü…devamı

meneritt 1 year ago

Nasipse Adayız

Ercan Kesal

27 Gönderi

Ercan Kesal büyük oyuncu be abi. O sadece oyuncu değil. Yönetmen, senarist de ayrica. Film Türkiye gerçekliğini o kadar güzel yansıtmış ki bize, izlerken daral geldi. Siyasete girmek isteyen doktor bey, bir insanın yükselmek için ne kadar eğilebileceğini gösteriyor filmde…devamı

meneritt 1 year ago

Better Call Saul

Vince Gilligan

97 Gönderi

İlk sezonda merak ettim. İkinci sezonda biraz sıkıldım. Üçte çekememezlik gördüm. Dörtte dizinin içine girdim. Beşte Lalo geldi, aksiyon "top" oldu. Altıda her anlamda zirveyi gördü ve orada bıraktı. Breaking Bad kopyası sayılabilecek bir dizi. Bunu çekimler, açılar, karakterler ve…devamı

meneritt 1 year ago

Şöför koltuğuna geçti, arabayı kullanıyordu. Bir yandan da önceden yazdığı şiirlerden dizeler mırıldanıyordu. ' "Ellerin bana, savaşsız bir dünyayı anımsatıyor." Savaşsız bir dünya… Olsa ne kadar güzel olurdu. Kimin elleri bu eller, ömür boyu barış ve birliktelik için birleşmiş gibi…devamıŞöför koltuğuna geçti, arabayı kullanıyordu. Bir yandan da önceden yazdığı şiirlerden dizeler mırıldanıyordu. ' "Ellerin bana, savaşsız bir dünyayı anımsatıyor." Savaşsız bir dünya… Olsa ne kadar güzel olurdu. Kimin elleri bu eller, ömür boyu barış ve birliktelik için birleşmiş gibi bu eller. Fakat ayrılırsa bu eller. Tekrar olur muydu savaşlar akar mıydı kanlar, duygularımın içerisinde? "Kaybolan bir tini arıyorum hep. Ekinoksun en derinliğinde, kendine has yarattığı gökkuşağında arıyorum." Hiç bulamadım aradığım tini. Ekinoksun yarattığı gökkuşağı, günahlarını çuvala doldurup nehire döken insanların gözleri, umudun yitirildiği yerler. Aranabilecek her yerde aradım. Galiba bir yeri kaçırdım. Fakat oraya gidebilmem için benim ruhum da kaybolmalı. Orası kaybolan ruhların kendilerine ev bulduğu, arkadaşlıklar edindiği yer. Hayır, henüz erken. Henüz onu aramaya koyulmayacağım. Şu an aradığım şeyler dünyevi. Uhrevi arayışlara öldüğüm zaman bakarım. "Kimsesizliğin çukuruna hapsolmuş ruhumu çıkarır mısın arşa, özgürlüğün en tepesine." Kimsesiz insanların düştüğü bir çukur vardı ve bu çukura düşenlerin kurtulması neredeyse imkansızdı. Kurtulmak için tek bir yol vardı. Birine aşık olmak, kendine aşık etmek ve ebediyete kadar yalnız kalmamaya çalışmak. Bu hususları yerine getirdiğim takdirde özgürlüğün en tepesinden kendimize yer ayıracaktım. Manzarası çok güzel oluyor bu tepenin. Güneş batmaya yakın gidiyorsun ve Luis Bacalov ve Rocky Roberts'in muhteşem düeti Django'yu dinliyorsun ve bir kez daha karşındaki kişiye aşık oluyorsun. "Sen Lautréamont şiirleri gibi yazılması zor Evet, yazılması zor bir kadınsın Yazılması güzel bir kadınsın." Belli bir zorluğu başarmak insanda mutluluk hissiyatı uyandırmaz. Direkt mutlu olur, doya doya yaşar o mutluluğunu. Kadınları yazmak zordur ama yazabilirsen o kadını, senden mutlu çok az kişi görürsün çevrende. Onlar da daha zor kadınları yazabilen kişilerdir. (Yazılması zor olan erkek/kadınlara bir çift sözünüz olsa ne derdiniz?) (Yazı bana aittir.) (İyi geceler.)