ela (@moiellaw)

Sovyet bloklarında geçen 2002 İsveç yapımı film. Başlangıçta kullanılan Rammstein müziği filmde daha sert ve çarpıcı bir etki yaratıyor. Aklıma direkt Nymphomaniac filminin Führe Mich'le başladığı geldi.İzleyiciyi tamamen konfor alanından çıkarıp rahatsız ederek ve aynı zamanda film bittikten sonra ekrana…devamı

moiellaw 1 week ago

Emily

Frances O'Connor

2 Gönderi

Filmi izledikten hemen sonra Emily Brontë'nin Uğultulu Tepeleri'ni yıllar sonra tekrar okumak için elime aldım. Tekrar okumaya çekindiğim kitaplar arasındaydı. Çünkü çok kasvetli ve iç karartıcı bir kitap olduğunu düşünüyorum. Okudukça o karamsarlığın ve hüznün içinize işlediğini hissedebiliyorsunuz. Kitap ilk…devamı

moiellaw 1 week ago

Cure

Kiyoshi Kurosawa

6 Gönderi

Spoiler içeriyor Oldukça yavaş tempoya sahip olmasına rağmen giderek artan bir gerilimle ilerleyen psikolojik polisiye filmi. Aynı zamanda varoluşsal ögeler de barındırıyor. Film boyunca, insan kötü doğar mı, yoksa sadece tetiklenmeleri yeterli midir? Neden cinayet işler, bunda bir anlam var mıdır? gibi…devamı

moiellaw 1 year ago

Kuru Otlar Üstüne

Nuri Bilge Ceylan

200 Gönderi

Spoiler içeriyor Nuri Bilge Ceylan filmlerine karşı ön yargiliydim ama bu filmiyle fikrim değişti. Gercekten çok beğendim.Bir ressamın gözünden çekilmiş sanki. Yönetmenin de filmleri için genellikle doğuyu tercih etmesi de burdan anlaşılır gibi. Zaten filmin anti-kahramanı Samet de resim hocası ama bence…devamıNuri Bilge Ceylan filmlerine karşı ön yargiliydim ama bu filmiyle fikrim değişti. Gercekten çok beğendim.Bir ressamın gözünden çekilmiş sanki. Yönetmenin de filmleri için genellikle doğuyu tercih etmesi de burdan anlaşılır gibi. Zaten filmin anti-kahramanı Samet de resim hocası ama bence görüp görebileceğiniz en kötü öğretmen. Eğitim sisteminin de bir eleştirisini görüyoruz. Samet öğretmen, köyde çektiği bir fotoğrafı sınıfa getirip tahtaya asiyor ve çocuklardan bunu çizmesini istiyor. Öğrenciler Hocam yine mi aynı şeyleri çizecegiz? Denizi güneşi çizsek olmaz mı diye soruyorlar . Bilmediğiniz görmediğiniz seyi nasıl çizeceksiniz deyip azarlamaya basliyor. Diğer sahnelerde de sizden bir bok olmaz burada tarlada çalışmaya mahkumsunuz vs tarzında konuşmaya devam ediyor. Yani felaket , rezalet ötesi. Öğrencilerine nasıl hitap etmesini bilmiyor ve en önemlisi de çocukların hayal gücünü, yaratıcılığını , hevesini öldüren şeyler bunlar. Sevim adındaki öğrencisini gizlice hediyeler vererek diğerlerinden kayiriyor. Bir gün arama sırasında kızın çantasında bir aşk mektubu buluyorlar . Samet hoca mektubu alıyor ve gizlice okuyor . Sevim hocadan mektubu istediğinde cope attığını söylüyor ama inanmıyor tabi ki . Israr etmesine rağmen mektubu vermiyor . Buna misilleme olarak da Sevim hocasını tacizle suclayarak müdüre şikayet ediyor . Burda bir an Mads Mikkelsen'ın oynadığı The Hunt filmine dönüşecek diye korktum ama öyle olmadı neyse ki. Samet Istanbul'dan gelmis ve tayininin çıkmasını bekliyor daha doğrusu geldiği günden beri geri dönmek için yanıp tutuşuyor. O kadar sevmiyor ki kaldığı yeri her seferinde de bunu belli ediyor. Sonra Nuray isminde bir ingilizce öğretmeniyle tanışıyor.Ankara'daki patlamada bacağının birini kaybetmiş bir sendika uyesi . Yönetmenin, toplumsal belleğe dair gondermeleriyle de detaylandiriyor oluşunu sevdim. Samet'in ev arkadaşı ve aynı zamanda iş arkadaşı Kenan, Nuray'ın da dediği gibi ilginç bir tipe sahip , bir şekilde bu toprakların hikayesini içinde taşıyan bir yüz. Bana da baska bir şeyler anımsattı ama ne olduğunu çözemedim bir türlü o yüzden film boyunca adama kitlendim galiba. Nuray'ın kırsalda zamanın daha yavaş geçmesine dikkat çekmesi ve umut etmenin yorgunluğu ifadesi hoşuma gitti. Çünkü şehir insanının hayatı o kadar hızlı geçiyor ki farkına bile varmıyoruz. Şahsen bu bana şu sıralar korkutucu gelmeye başladı. Sametle Nuray'in ideolojilerinin ( bireyselcilik ve toplumsalcilik) çatıştığı sahnedeki diyaloglar şahane. Samet'in öğrencisi Sevim'le olan ilişkisinden yola çıkarak aklima André Gide'in şu sözü aklıma geldi: "Quiconque aime vraiment renonce à la sincérité " Yani her kim gercekten severse samimiyetten vazgeçer. İlk bakışta ya nasıl mümkün olabilir ki diyor insan ama düşününce birini sevdiğinizde ( illa aşk iliskisi olmak zorunda degil bir anne ile cocugun veya arkadas iliskisi de olabilir bu) yalan söylemeye de başlıyoruz aslında. Ya hoşa gitmek için ya da kırmak istememek için. Yalan yalanı doğuruyor ve bir noktadan sonra kendinden ödün vermeye basliyor kişi. Filmin sonunda Samet'in monologlari da bir o kadar güzeldi. Filmde beğendiğim birçok replik oldu ama yazmaya üşeniyorum. Bir ara gönderiyi düzenlerim umarım.

moiellaw 1 year ago

Moebius

Ki-duk Kim

4 Gönderi

Film boyunca hiç diyalog olmamasına rağmen tüm duyguları seyirciye geçirebilmek Kim ki duk gibi deli dahi bir yönetmenin yapabileceği bir şey olduğundan daha azını da beklemezdim açıkçası. Zaten alışılmışın dışında filmler çektiğinden dolayı da az çok beklediğim tarzdaydı yine ama…devamı

moiellaw 1 year ago

Herkese Karşı Tek Başına

Gaspar Noe

20 Gönderi

Spoiler içeriyor "Dikkat! Filmi terk etmek için 30 saniyen var." Tam bir başyapıt! Bana göre Gaspar Noé'nin açık ara en iyi filmi . Favori ilk 5 filmime girer net. Tabi ki herkesin izleyip sevebileceği bir film değil, zaten bu kadar değerli olması…devamı"Dikkat! Filmi terk etmek için 30 saniyen var." Tam bir başyapıt! Bana göre Gaspar Noé'nin açık ara en iyi filmi . Favori ilk 5 filmime girer net. Tabi ki herkesin izleyip sevebileceği bir film değil, zaten bu kadar değerli olması da burdan geliyor bir bakıma. Orijinal adıyla Seul Contre Tous, aynı zamanda Gaspar Noé'nin ilk uzun metrajlı filmi ve Carne'nin devamı o yüzden ilk olarak bu filmi izlemek gerekiyor. Ben Carne'yi izledikten sonra bu filmi uzun bir süre erteledim. Etkisi hala sürüyor ve hiç geçmeyecek gibi zaten. Sahneler o kadar çarpıcı ki ve bir o kadar sapkınlık dolu, sert, kaba. Ahlak nedir ? diye düşündüren, hayat, ölüm, din, tanrı, kapitalizm, aile ilişkileri, aşk vs her seyi sorgulayan bir karakterle karşı karşıyayız ve iç konuşmaları mükemmel ötesi.. "Yalnızlık aslında hiçbir şeydir. Bir erkek ya da kız arkadaşınla, hatta çocuklarınla yaşasan bile hala yalnızsındır. Ben yalnız biriyim. O da öyle. Bizler yalnız doğarız, yalnız yaşarız ve yalnız ölürüz. Yalnız, sonsuza kadar yalnız. Hatta s*kisirken bile yalnızsındır. Kendi vücudumuz içinde yalnızızdır, tıpkı paylaşılması imkansız olan karanlık bir tünel gibi. Yıllar geçtikçe işler daha da kötüleşir sadece . Yavaşça bozulan bir hayattan izler kalır geriye." "Hayat bir tünel gibidir. Herkesin kendi küçük tüneli vardır. Fakat bu, ucunda ışık olmayan bir tüneldir. Hatta bu, hatıraların bile içinde silineceği bir boşluktur. Yaşlılar bunu bilir. Bu yüzden de sade bir hayat yaşarlar. Küçük birer odaları vardır ve birer küçük mezarları hazırdır. Çocuk sahibi olmak falan .. Bunların tamamı gereksizdir. Yaşlanıp fakirlestiğinde, sessizce acı çekip, ölmene müsaade etmek için seni huzurevine atarlar. Ailelerini sevmezler, onları umursamazlar. Bu bir efsanedir, anneni sadece seni emzirdiğinde seversin. Ve babanı da sadece sana para verdiğinde. Bir kez annenin göğüsleri kurudu mu veya babanın cepleri boşaldı mı, onları kendinden uzaklaştırıp ölmelerini beklersin. Hızlı ve ucuz yoldan bir ölüm olmasını umarsın. Hayatın kuralı budur. İyiymiş gibi görünmeye çalışmak kalıtsal bir şeydir. Ama bir televizyona veya buzdolabına karşı iyi adamı oynamak zorunda değilsinizdir. Belki de kafanızı boşaltmak için birazcık açıp televizyon izlersiniz o kadar. Onları huzurevine postaladıktan sonra her ay ararsın, cenazesinde az gözyaşı döküp görevini tamamlamış olursun." "Arkadaşlıklar ve aşk ilişkileri tamamen saçmalıklarla doludur. Gençlik döneminizden yanılsamalar... Gerçeği gizlemek adına her insanın ilişkileri gereğinden fazladır. Eminim ki arkadaşlıklar ve aşk ilişkileri sadece ondan faydalanıyorsan işe yarar. Gerçeklik ise çok daha fazla bozulmuştur. Anneni seversin çünkü seni beslemiştir ve bu sayede hayatta kalmışsındır. Arkadaşını sevmişsindir çünkü sana bir iş ayarlamış ve hayatta kalmanı sağlamıştır. Karını seversin çünkü sana yemek yapar ve seni spermlerinden kurtararak rahatlatır ve yaşlanınca sana bakmaları için çocuklarını doğurur ve ölürsen endişelenmeleri için. Ama bir kez çocuğunuzu cezalandırısanız, sizden öcünü alacaktır. Cezalandırma onların kullandığı bir alet olacaktır. Kendi alakasızlıklarını gizlemek için ... yanlarında taşıdıkları ve zamanı geldiğinde bahane olarak kullanacakları bir alet olacaktır bu cezalandırma. Hayır, ben dünyaya gelmeme izin vermek isteyeceğiniz türden bir bebek değilim. Eminim bebekler de böyle düşünüyorlardır. Hayır, s*kişmek kesinlikle yanlış anlaşılmıştır. Acayip pahalı bir şeydir. Ama şeydir.. eğlencelidir yani. Eğer daha fazla s*kişmek istemiyorsan şu hayatta, anla ki işin bitmiştir senin. Bu hayatta hep aynı şey olur, s*kişme isteği, doğarken bize işlenmiş. Ve itaat etmek zorunda hissettiğimiz bir üreme kodudur sadece. Kendi iraden dışında doğ, karnını doyur, s*kini etrafa salla, yeni bir yaşam kur ve öl." "Hayat kocaman bir boşluktur. Bu hep böyleydi ve öyle olacak. İçinde ben olmadan daha iyi olacak bir boşluk. "

moiellaw 1 year ago

Zafer Yolları

Stanley Kubrick

18 Gönderi

Spoiler içeriyor Bu filmin zamanında Fransa’da 18 yıl boyunca yasaklanmasına şaşırmadım. Çünkü Kubrick 1.Dünya Savaşı sırasında Fransız ordusunda yaşanan durumun rezilliğini tüm gerçekliğiyle gözler önüne seriyor. Komutanların insanlarin hayatlarını nasıl hiçe saydığını, kendi hırsları uğruna askerlerini ölüme terk etmesini, zafere giden her…devamı

moiellaw 1 year ago

Modigliani

Mick Davis

28 Gönderi

“Pablo Picasso! Söyle bana Pablo! Aşkı nasıl küpe çevirirsin?” "Ruhunu görebildiğimde gözlerini de çizeceğim." "Bir keresinde onu dans ederken gördüm. Balzac heykelinin önünde. Yüzü çok güzeldi, dansı harikaydı. Kuğunun ölmeden önceki son şarkısı gibi, gülümsedi... Bir zamanlar olduğum her şeydi.…devamı

moiellaw 2 years ago

Kare

Ruben Östlund

8 Gönderi

Daha önce izlediğim İskandinav yapımlarından alışık olduğum toplum ve sanat eleştirisi konulu olması bakımından beni pek şaşırtmadı. Hatta Triangle of sadness'a da çok benzettim. Ama bu filmde, modern sanatın durumundan tutun adaletsizlik, çağdaş burjuvazi zihniyeti , tüketim toplumu , sosyal…devamı

moiellaw 2 years ago

Ayna

Andrei Tarkovsky

28 Gönderi

“Sonra kederlenip rüyayı görmek için sabırsızlanıyorum. Beni her şeyin mümkün olduğuna inandığım çocukluğuma ve mutluluğa götürecek rüyayı…”