Okuduğum ikinci monster romance olduğu için Buz Gezegeni Barbarları'yla istemsizce karşılaştırdım ve bu kitabı açık ara daha çok beğendiğime karar verdim. Bu tarz kitapların çerezlik olduğunu düşünüyorum o yüzden üzerine çok düşünmeden okumak gerekiyor. Okurken eğlendim ve bu yeterliydi🤭 (Kitap…devamıOkuduğum ikinci monster romance olduğu için Buz Gezegeni Barbarları'yla istemsizce karşılaştırdım ve bu kitabı açık ara daha çok beğendiğime karar verdim. Bu tarz kitapların çerezlik olduğunu düşünüyorum o yüzden üzerine çok düşünmeden okumak gerekiyor. Okurken eğlendim ve bu yeterliydi🤭
(Kitap yetişkinler için!)
yazin izlemek icin mukemmel bir filmdi. muzikal sevmiyorsaniz bi tik sikabilir ama ben muzikleriyle ask yasadigimi belirtmek istiyorum. komikti, izlerken kahkaha bile attim ki bu da nadir yasanan bi durumdur🤭
Aklın, kayıplarınla birer birer baş etmene izin verir miydi? Birden bütün acı yüreğine hücum ederse üzüntüden deliye dönmez miydin? Bazı günler duygularıma ânı ânına tutunuyormuşum gibi hissediyordum. Sanırım hepimiz acılarımızla farklı şekillerde başa çıkıyorduk. Acı ve iyileşme onları hissedenler kadar…devamıAklın, kayıplarınla birer birer baş etmene izin verir miydi? Birden bütün acı yüreğine hücum ederse üzüntüden deliye dönmez miydin? Bazı günler duygularıma ânı ânına tutunuyormuşum gibi hissediyordum. Sanırım hepimiz acılarımızla farklı şekillerde başa çıkıyorduk. Acı ve iyileşme onları hissedenler kadar bireysel şeylerdi.
Gülümsedi. Hâlâ gülümsemelerine alışamamıştım. Kalbimin biraz hızlanmasına neden oluyorlardı. Sanki bana verdiği nadir bir hediye gibiydiler. Yakalayıp içimde bir yerlerde saklıyordum.
Bazen anlayışlı bir sessizlik bir sürü anlamsız sözcükten daha iyiydi.
Belki de söz konusu acı olduğunda yanlış veya doğru, siyah veya beyaz yoktu, binlerce tonda gri ile kendimizi sorumlu tuttuğumuz şeyler vardı.
"Bugün dünyada senin yanın dışında olmak istediğim başka bir yer yok."
Tek birini bile söylemeden binlerce kelimeyle konuştuk.
Beni üzmüştü ama yine de ona hayatım buna bağlıymış gibi tutunmuştum.
"Sen benim her şeyimsin, Bree."
Archer'ın kolları benim evimdi. Olmak istediğim, özgür hissettiğim tek yerdi. Sevildiğimi hissettiğim tek yerdi.
Her şeyini kaybetmiş bir adama bunun tekrar olmasından korkmamasını nasıl öğretebilirsiniz ki?
"Başkasını sevmek her zaman kendini acıya karşı savunmasız bırakmaktır."
"Ve belki de daha çok kırıkları olanlar için ışığın daha çok parladığına inanmayı denemek zorundayız."
Bazen tek bir insanın daha önce kimsenin dinlemeye çalışmadığı kalbinizi dinlemeye razı olması yeterli olurdu.
"Herkes aslında derinlerde eşit derecede berbat durumda olsa da, oldukları kişi hakkında numara yapıyorlarmış gibi hissediyorum. Sadece içimizden bazıları bunu saklamak konusunda diğerlerinden daha iyi." "Sadece yüzmeye devam et." "Sen, benim en sevdiğim insansın." Tüm yaptığım suyun üzerinde durmakken, yüzüyormuş…devamı"Herkes aslında derinlerde eşit derecede berbat durumda olsa da, oldukları kişi hakkında numara yapıyorlarmış gibi hissediyorum. Sadece içimizden bazıları bunu saklamak konusunda diğerlerinden daha iyi."
"Sadece yüzmeye devam et."
"Sen, benim en sevdiğim insansın."
Tüm yaptığım suyun üzerinde durmakken, yüzüyormuş gibi yapacağım. Aslında başımı suyun üzerinde zar zor tutuyorum.
Sonumuzun aynı dalga üzerinde olmaması, ikimizin aynı okyanusun bir parçası olmadığımız anlamına gelmiyordu.
O kişinin sevgisini hisseden biz olmadığımızda, bizi inciten bir insanı sevmeye devam edemeyeceğimizi söylemek kolaydı.
"Artık yüzmeyi bırakabilirsin Lily. En sonunda kıyıya ulaştık."
Beni aldatabileceğine inanmaktansa, bir gecede tüm karakterini değiştirebileceği ihtimalini düşünmek daha kolaydı. Uyandığımda aklıma ilk sen geliyorsun ve yatmadan önce en son seni düşünüyorum. Bornozlarımızla yatağa uzanıp french toast yemeyi sevdim. Balkonda seninle gazete okumayı sevdim. Yıllardır bende olan eski…devamıBeni aldatabileceğine inanmaktansa, bir gecede tüm karakterini değiştirebileceği ihtimalini düşünmek daha kolaydı.
Uyandığımda aklıma ilk sen geliyorsun ve yatmadan önce en son seni düşünüyorum.
Bornozlarımızla yatağa uzanıp french toast yemeyi sevdim. Balkonda seninle gazete okumayı sevdim. Yıllardır bende olan eski püskü bir zarf elbise ve canı çıkmış, diz hizasında çizmelerle karşında dururken bana kendimi böylesine güzel hissettirmeni sevdim.
Son zamanlarda tüm hayatım, hani cumartesi saate bakarsın da saat çoktan dört buçuk olmuştur, tıpkı öyle hissettiriyor.
Carrie,
Ben hep hayatım ellerimden kayıp gidiyormuş gibi hissediyorum.
Asla yeterli olmayacağıma dair kalbime çöken o ağır hissin altında sıklıkla eziliyorum.
Birkaç saat uzakta, yüzünü bilmediğim biriyken sana bir şeyler anlatmanın çok kolay oluşunu seviyordum.
Kalbimin bitmek bilmez bir aralık ayına hapsolduğunu ve nisanın görünürlerde olmadığını söylesem çok mu klişe olur?
Partide yalnız değilim. Bu sefil partide sen de varsın. Senin yanında duruyor olmak yüzümü gülümsetiyor.
Sen, bir adamın bir kadından isteyebileceği her şeysin.
Eğmek için her türlü sebebim olsa da, başımı dik tutmama yardım ettiğin için teşekkür ederim.
Daha önce kimsenin saçlarını koklamamış oluşu kalbimi kırıyor.
Denizde kaybolmuştum ve sen göründün. Benim kıyım.
Hayatım mükemmel değil ama en azından artık bana ait olduğunu söyleyebiliyorum.
filmin teknik detaylariyla ilgili yorum yapamayacagim ama hikayeyi begendim. sadece ilk filmin daha guzel oldugunu dusunuyorum. bir de filmdeki kilisenin ne boka yaradigini bilen var mi? kilise kilise diyorlar hicbir sey oldugu yok iki filmdir