Instagram'da kitap/dizi ağırlıklı paylaşımlar yapacağım bir blog hesabı açmaya karar verdim. Takip etmek isteyenler olursa diye hesap adı => @yasamin_ucunda
Alıntılar; >Bir grup ressam insan denilen canavarlarca rahatsız edilmiş, korkutulmuş; nihayet hayaletlere inanmış, doğanın içinde güpegündüz hayaletler görmüşlerdi. >Yasadışılık. İşte bu hem çok eğlenceliydi hem de kendimi rahat hissettiryordu. Toplumdaki yasal şeyleri kanunsuzluktan çok daha korkunç bulurdum çünkü yasaların sahip…devamıAlıntılar;
>Bir grup ressam insan denilen canavarlarca rahatsız edilmiş, korkutulmuş; nihayet hayaletlere inanmış, doğanın içinde güpegündüz hayaletler görmüşlerdi.
>Yasadışılık. İşte bu hem çok eğlenceliydi hem de kendimi rahat hissettiryordu. Toplumdaki yasal şeyleri kanunsuzluktan çok daha korkunç bulurdum çünkü yasaların sahip olduğu güç sınırsızdı. Sistemin karmakarışık, penceresiz, ve buz gibi odasında oturmaktansa kanunsuzluk denizine dalıp biraz yüzdükten sonra boğulmayı tercih ederdim.
>Binlerce kelimelik hayat hikayesini dinlemiştim fakat bu kısacık fısıltı bende daha büyük bir sempati uyandırdı. Bu cümleyi kadınların ağzından daha önce hiç duymamış olmam çok garipti. Tenini sessizliğinin acımasız yalnızlığı sarmıştı. Ona sarılıp yattığımda yalnızlığı bana bulaşır, "denizin dibindeki kayalara yapışan ölü yapraklar" gibi vücudumu ele geçiren kasvetle bütünleştirdi. Bu sayede kendimi korku ve endişeden uzaklaştırabiliyordum
>Toplum seni ayıplayacak.
Toplum değil sen bundan utanıyorsun
Böyle şeyler yaparsan toplum sana kötü gözle bakar.
Toplum değil sen bakıyorsun.
Toplum seni dışlar
Beni dışlayacak olan sensin.
Mankafalar! Herkes kendi korkularının, ucubeliğinin, kurnazlığının, düzenbazlığının, sahtekarlığının farkına varsın! (...) O günden beri "Toplum aslında bir birey değil midir?" şeklinde bir düşünceye sahip oldum ve bu şekilde düşünmeye başladığımda, daha önce hiç olmadığı kadar kendi irademle hareket etmeye başladım.
>Toplum. Toplumu az da olsa anlamaya başladığımı hissediyordum. Toplum bireyler arasındaki mücadeleden ibaretti ve hiç kimsenin bu mücadeleyi oracıkta kazanmaktan başka şansı yoktu. İnsan başka bir insana itaat etmez. Köleler vardır ve bu oyunu kazanmak zorundalardır. Herhangi bir şeyi överken tek amaçları işlerine yarayacak başka şeyler elde etmek. Toplumun ya da bireyin üstesinden gelecek tek şey yine bir birey. İçinde boğulduğum okyanus ise toplum değil birey okyanusu.
>Eski zamanlarda bir İranlı demiş ki "Bütün içkileri iç, insanoğluna duyduğun nefreti söndür, söndür, söndür."
>Suç ve ceza. Dostoyevski. Bunları düşününce irkildim. Ya Bay Dosto suç ve cezayı eş anlamlı olarak görmeyip karşıt anlamlı kelimeler olarak yanyana konduysa? Suç ve ceza bibirleri hiç uymayan iki kavramdı. Tıpkı yağ ve su gibi hiç karışmıyorlardı.
>Saf bir kalple insanlara güven duymak mı doğurur suçları?
>Babam artık yoktu. Bir an olsun kalbimden silinmeyen o heybetli ve korkunç varlık yoktu. Acılarımı biriktirdiğim kabın boşaldığını hissettim. Kabın bu kadar ağır olması onun suçuydu. Coşkumu kaybettim. Acı çekme yeteneğimi bile kaybettim.
>Şimdi ne mutluyum ne mutsuz.
Her şey geçip gidiyor sadece.
Şimdiye kadar can pazarındaymış gibi yaşadığım "insanların" dünyasının hakikati bu.
Her şey gecip gidiyor sadece.
Malum 2023 yılı geliyorken ben de buraya okuma hedefimi bırakmaya geldim. Malum bu yıl üniversite sınavıydı yeni bir şehre adapte olmaktı derken çok çok az okuyabildim. Ama önümüzdeki yıl her haftaya bir kitap diye düşünerek 52 kitap hedefi koyuyorum. Bakalım…devamıMalum 2023 yılı geliyorken ben de buraya okuma hedefimi bırakmaya geldim. Malum bu yıl üniversite sınavıydı yeni bir şehre adapte olmaktı derken çok çok az okuyabildim. Ama önümüzdeki yıl her haftaya bir kitap diye düşünerek 52 kitap hedefi koyuyorum. Bakalım ne kadar uygulayabileceğim?
Benim için yeri her zaman bambaşka olacak canım dizim. Her şeyden önce hiç bilmeyenler için dizinin konusundan bahsetmekte fayda var: Her bölümünde farklı bir suçluyu ele alan dizide BAU (Davranış Analiz Birimi) ajanlarının temelinde "suçlu zihni anlamak" prensibinin yer aldığı…devamıBenim için yeri her zaman bambaşka olacak canım dizim. Her şeyden önce hiç bilmeyenler için dizinin konusundan bahsetmekte fayda var: Her bölümünde farklı bir suçluyu ele alan dizide BAU (Davranış Analiz Birimi) ajanlarının temelinde "suçlu zihni anlamak" prensibinin yer aldığı profillemelerle suçluları yakalamaya çalışıyor. Her bölüm, bölümle alakalı bir sözle başlayıp bitiyor ve yine bölüm baş ve sonlarında kısa kısa ajanların özel hayatlarına tanık oluyoruz.
Benim gibi bir polisiye severseniz diziyi sevmemenize imkan yok. Ama benim için bunun çok daha ötesinde bir yeri var dizinin. Hani herkesin günümüzde "comfort dizi" denen her izlediginde günlük problemlerinden uzaklaşıp bir kaç dakikalığına da olsa aptal aptal sırıtmanı sağlayan diziler vardır ya, hiç bitmesin ister; işte o dizi benim için Criminal Minds'dı. Nasıl oluyor da her bölümünde ayrı bir vahşetle karşılaştığımız bir dizi comfort dizim olabiliyor? İşte orasını biraz garip. Hayatımın çok stresli ve ne yapacağımı bilmediğim bir döneminde başladım bu diziye, karakterler gelişim gösterip büyürken bir yandan ben de büyüyordum. Yani bir bakıma birlikte büyüdük. Bütün karakterlerle bir şekilde bağ kurabildiğim ve insanları anlamayı ne kadar istediğimi fark etmeme etkisi olan bir diziydi. Şu an psikoloji okuyorum.
Bu diziyi muhtemelen yıllar sonra bile ara ara dönüp izleyeceğim o yüzden bu bir veda değil ama tam olarak bir şeylerin benim için rayına oturmaya başladığı dönemde dizinin sonuna gelmiş olmam biraz manidar ve biraz da duygusal.
Objektif olmak gerekirse özellikle dizinin son sezonlarında beni kızdıran ne gerek vardı dediren bir çok olay var ama şu an bunlar hakkında konuşmak istemiyorum, belki başka bir gönderide bunlardan bahsederim.
Velhasıl kelam bu dizinin yeri bende bambaska ve hep öyle kalacak. İzleyin izlettirin efenim✨🥹
Spoiler içeriyor
Dün finalini izleyerek bitirdiğim ve ne hissettiğimi tarif edemediğim o garip dizi. The Office'in ilk sezonlarını izlerken bir çok karakterden nefret etmiş kendimi zorlayarak izlemiştim çünkü herkes bir noktada buna alışacağımı ve eğlenmeye başlayacağımı söylüyordu, haklı da çıktılar. Bütün gariplikleriyle,…devamıDün finalini izleyerek bitirdiğim ve ne hissettiğimi tarif edemediğim o garip dizi.
The Office'in ilk sezonlarını izlerken bir çok karakterden nefret etmiş kendimi zorlayarak izlemiştim çünkü herkes bir noktada buna alışacağımı ve eğlenmeye başlayacağımı söylüyordu, haklı da çıktılar. Bütün gariplikleriyle, utanç verici sahneleriyle, komedisiyle, aşklarıyla eşi benzeri pek bulunmayacak bir diziydi. Ama ben biraz final bölümünün bana hissettirdiklerini konuşmak istiyorum:
Her şeyin sonunda Office hiç beklemeyeceğimiz insanların hiç beklemeyeceğimiz karakter gelişimiyle ve bazılarının asla akıllanmamasıyla son buldu. Bunların arasında Pamela Beasly'nin karakter gelişimi en ilham verici olandı. Cesur olmaya bu kadar ihtiyacım olan bir anda "Keşke daha cesur olsaydım, keşke attığım adımları daha önce atsaydım." diyen ve artık korkmayan, daha özgüvenli ve daha atılgan bir Pam görmek beni mutlu etti. İlk sezonu izlerken dönüşmesini istediğim kişi tam olarak buydu. Ve bence olabilecek en güzel şekilde bitti. İzlemesi kolay ya da herkesin beğeneceği bir yapım olduğunu söylemeyeceğim çünkü değil ama izlemek isterseniz içeri girince alışıyorsunuz.
Ağustos Ayı Listem Kitaplar; •Charles Dickens / İki Şehrin Hikayesi •Aldous Huxley / Cesur Yeni Dünya •Sait Faik Abasıyanık / Lüzumsuz Adam Filmler; •Masumiyet Çağı •Hipnotizma •Alvin ve Sincaplar: Eğlence Adası •Stajyer •Extremely Wicked, Shockingly Evil and Vile •Şeytanın Avukatı…devamıAğustos Ayı Listem
Kitaplar;
•Charles Dickens / İki Şehrin Hikayesi
•Aldous Huxley / Cesur Yeni Dünya
•Sait Faik Abasıyanık / Lüzumsuz Adam
Filmler;
•Masumiyet Çağı
•Hipnotizma
•Alvin ve Sincaplar: Eğlence Adası
•Stajyer
•Extremely Wicked, Shockingly Evil and Vile
•Şeytanın Avukatı
Diziler;
•Criminal Minds: Suspect Behavior
•I'm Groot
Spoiler içeriyor
Sınav senem olması sebebiyle pek fazla okuyamadığım bir yıl geçirdim ama gariptir ki aynı zamanda sayıları az da olsa çok kıymetli yazarlarla ve kitaplarla da tanıştığım bir yıldı. Bu kitap okuduğum ilk Tarık Buğra kitabıydı ve "Nasıl oluyor da bu…devamıSınav senem olması sebebiyle pek fazla okuyamadığım bir yıl geçirdim ama gariptir ki aynı zamanda sayıları az da olsa çok kıymetli yazarlarla ve kitaplarla da tanıştığım bir yıldı. Bu kitap okuduğum ilk Tarık Buğra kitabıydı ve "Nasıl oluyor da bu yazarı öneri listelerinde bu kadar az görüyorum, nasıl lise müfredatı dışında adına bu kadar az rastlıyoruz?" diye hayıflanmama sebep oldu.
Kitaba da adını veren "Siyah Kehribar" adlı bar aracılığıyla tanışmış bir grup insanın trajedilerinin arka planında Mussolini İtalyası üzerinden faşizm eleştirmiş yazar. Buğra'nın Türkçe üzerindeki hakimiyeti ve süslü dili kurgu yönünü öyle geride bırakmış ki bir noktadan sonra artık ne anlattığıyla değil nasıl anlattığıyla ilgilenmenize sebep olabiliyor. Eğer bundan rahatsız olacak, bir olay, net bir mesaj arayan biriyseniz beklentilerinizi karşılayacağını pek sanmıyorum ama yazarın müthiş üslubu beni büyülediği için ben kurgunun yetersizliğini pek de umursamadım.
Benim için iyi ki okumuş, iyi ki bu yazarı tanımışım dediğim yeri ayrı kitaplardan✨
Spoiler içeriyor
"İnsan birden ölmez, yavaş yavaş çürür. Ben çürümemin son noktasındayım." diyor Mustafa Becit "İnsan Çürümeye Başladığında " adlı kitabında. Bu film de çürümenin son noktası fikrimce. Filmi izlerken sürekli aklımdan bu cümle geçti "Çürümenin son noktası" Bunun sebebi filmde sıkça…devamı"İnsan birden ölmez, yavaş yavaş çürür. Ben çürümemin son noktasındayım." diyor Mustafa Becit "İnsan Çürümeye Başladığında " adlı kitabında. Bu film de çürümenin son noktası fikrimce. Filmi izlerken sürekli aklımdan bu cümle geçti "Çürümenin son noktası" Bunun sebebi filmde sıkça gördüğümüz domuz metaforu olabilir. Çürümeye kurtlar tarafından yenmeye başlamış hala kalbi atan bir domuz metaforu.
Filmde ilgimi çeken başka bir şey ise Lucia ve Jake arasında yaşanan tartışmalardı, genelinde toplum ve birey çatışması üzerinde şekillenmiş bu tartışmalardan benim en dikkatimi çeken ise filmin sonlarında Lucia'nın arabada yalnız kaldığı sahneydi. Lucia mutsuz olduğu bir ilişkiyi bitirmek ister ama "Sana vurmadı, sana nazik davrandı, o iyi biri" diyerek kendi içinde bir çatışma yaşar. Bu sırada dışarısı korkunç bir soğuk ve sisle kaplıdır ve arabanın içi (burada arabanın ilişkilerini temsil ettiğini düşünebiliriz) soğumaya başlar. Burada kadının toplumdaki yeri ve sürekli duymaya alışık olduğu kalıp cümlelere dair ciddi bir eleştiri olduğunu düşünüyorum.
Açıkçası film anlayamadığım bir çok ayrıntı ile de doluydu, filmi bitirdiğimde kulaklıklarımı takıp hafif bir yürüyüş yaparak az önce ne izlediğimi algılamaya çalışmıştım ve sizi bilmem ama ben böyle hissettiren filmleri izlemekten büyük keyif alıyorum. Biraz zaman geçtikten sonra bir kez daha izlemek istiyorum.
Velhasıl kelam sizde benim gibi "az önce ne izledim ben" hissini; derdini hemen açmayan, düşündüren filmleri izlemeyi seviyorsanız izlediğinize pişman olmazsınız.