Demek ki, kim ne derse desin, insan ne kadar zorbaysa o kadar da köledir. En kötü insanlara yaranmak isteyen, aşağının bayağısı, kötünün kötüsü olmaz mı? İsteklerini biraz olsun doyuramaz bu adam. Her zaman birçok eksiği vardır; içini toptan gören bir…devamıDemek ki, kim ne derse desin, insan ne kadar zorbaysa o kadar da köledir. En kötü insanlara yaranmak isteyen, aşağının bayağısı, kötünün kötüsü olmaz mı? İsteklerini biraz olsun doyuramaz bu adam. Her zaman birçok eksiği vardır; içini toptan gören bir göz için aslında fakirin fakiridir, ömrü boyunca da korkular, kaygılar içinde kıvranır. Zorbanın hali böylece, ezdiği insanların haline benzemiyor mu?
O korkunç belirsizlik durumu ortadan kalkmıştı, artık bütün gün beklemesine, hasret çekmesine, sürekli tek bir şey hakkında düşünmesine gerek yoktu. Artık her şey açık ve netti: Kendi mutluluğuna dair bütün umutlarını bir kenara bırakması; istekleri, umutları olmadan yaşaması, hayal kurmaması,…devamıO korkunç belirsizlik durumu ortadan kalkmıştı, artık bütün gün beklemesine, hasret çekmesine, sürekli tek bir şey hakkında düşünmesine gerek yoktu. Artık her şey açık ve netti: Kendi mutluluğuna dair bütün umutlarını bir kenara bırakması; istekleri, umutları olmadan yaşaması, hayal kurmaması, beklentiye girmemesi gerekiyordu.
Dininin doğruluğundan emin olan bir insan hiçbir zaman hoşgörülü olmaz. En azından, başka bir dine inanan için acıma duyar fakat genellikle bu kadarla kalmaz. Bir dinin sadık üyesi öncelikle farklı dine mensup olanları başka bir dine inandırmaya çalışır ve başarılı…devamıDininin doğruluğundan emin olan bir insan hiçbir zaman hoşgörülü olmaz. En azından, başka bir dine inanan için acıma duyar fakat genellikle bu kadarla kalmaz. Bir dinin sadık üyesi öncelikle farklı dine mensup olanları başka bir dine inandırmaya çalışır ve başarılı olmazsa onlardan nefret etmeye başlar. Gelgelelim çoğunluğun gücünü arkasına almışsa, bu nefret suçlamaya dönüşür.
Ne susamış bir ağızdır ne de uzatılmış boş bir avuç. Tutuşmuş bir yürek, büyülenmiş bir ruhtur. Ne görmek istediğiniz imgedir ne de duymak istediğiniz şarkı. Gözlerinizi kapatsanız da gördüğünüz imge, kulaklarınızı tıkasanız da duyduğunuz şarkıdır güzellik.
Hangi erkek, gençliğinin uyuşukluğunu tatlılığı ve saflığıyla korkunç, sarsıcı ve yıkıcı bir uyanışa dönüştüren ilk kadını hatırlamaz ki? Hangi erkek o tuhaf zamanın hatırasının özlemiyle yanıp tutuşmaz ki? Hangi erkek kendi dönüşümüne tanık olmak; gizem doğuran kedere rağmen, gözyaşlarına, arzulara…devamıHangi erkek, gençliğinin uyuşukluğunu tatlılığı ve saflığıyla korkunç, sarsıcı ve yıkıcı bir uyanışa dönüştüren ilk kadını hatırlamaz ki? Hangi erkek o tuhaf zamanın hatırasının özlemiyle yanıp tutuşmaz ki? Hangi erkek kendi dönüşümüne tanık olmak; gizem doğuran kedere rağmen, gözyaşlarına, arzulara ve uykusuzluklara rağmen o tatlı duygularla karşılaşmak için kalbinin derinliklerinin açıp yayıldığını görmek istemez ki?
Toprağa benzemiyordu ve insanlar da - Hayır, insandan başka bir şey değillerdi. Evet, herhalde en kötüsü de buydu - insandan başka bir şey olmadıkları şüphesi. İnsanın yavaş yavaş kafasına dank ediyordu. Uluyor, zıplıyor, dönüyor ve suratlarını korkunç şekillere sokuyorlardı; ama…devamıToprağa benzemiyordu ve insanlar da - Hayır, insandan başka bir şey değillerdi. Evet, herhalde en kötüsü de buydu - insandan başka bir şey olmadıkları şüphesi. İnsanın yavaş yavaş kafasına dank ediyordu. Uluyor, zıplıyor, dönüyor ve suratlarını korkunç şekillere sokuyorlardı; ama insanı asıl ürperten şey onların - tıpkı senin gibi - insan oldukları, bu vahşi ve tutkulu hengâmeyle uzaktan akraba olduğun düşüncesiydi.
Edebiyat budur, kendimizi kendi karanlığımızdan bir daha doğurmak için binlerce sayfa yazmak ve her sayfada bir doğum anının muhteşem acısını ve zevkini hissetmektir.
Bir gün, bilge bir köpek kedi topluluğunun yanından geçti. Yaklaştığında, kedilerin çok meşgul olduğunu, ona hiç dikkat etmediklerini gördü; duraladı o zaman. Kocaman bir kedi, ciddi bir tavırla, topluluğunun ortasından başını kaldırdı, arkadaşlarına bir göz atıp şöyle dedi: "Kardeşler, dua…devamıBir gün, bilge bir köpek kedi topluluğunun yanından geçti.
Yaklaştığında, kedilerin çok meşgul olduğunu, ona hiç dikkat etmediklerini gördü; duraladı o zaman.
Kocaman bir kedi, ciddi bir tavırla, topluluğunun ortasından başını kaldırdı, arkadaşlarına bir göz atıp şöyle dedi:
"Kardeşler, dua edelim! Siz dua ettiğinizde, daha da dua ettiğinizde, hiç kuşkunuz olmasın, gerçekten, gökten fareler yağacak."
Köpek, bunu duyunca güldü içinden ve kendi kendine konuşarak uzaklaştı oradan: "Kör ve akılsız kediler, dualara, ibadetlere, dileklere karşılık olarak gökten fare değil, kemik yağacağını bilmiyorlar! Benden önce atalarımın da bildiği şeydi bu!"