Öncelikle kendi okuma deneyimimle ilgili bir not düşeceğim. Böyle hacimli metinleri okurken zaman mefhumu da metni değerlendirmede yeni bir parametre olarak devreye giriyor. Bu kitabın ilk 400 sayfasını hızla okudum, sonrasında iki haftada ancak 150 sayfa okuyabildim, bunun ardından tekrar…devamıÖncelikle kendi okuma deneyimimle ilgili bir not düşeceğim. Böyle hacimli metinleri okurken zaman mefhumu da metni değerlendirmede yeni bir parametre olarak devreye giriyor. Bu kitabın ilk 400 sayfasını hızla okudum, sonrasında iki haftada ancak 150 sayfa okuyabildim, bunun ardından tekrar kitaba döndükten sonra da son 150 sayfayı iki-üç gün içinde okuyup bitirdim. (atd: Yanlış yayınevine yorum yapmışım, beni mazur görün.)
Kitabı okuma sürecim olması gereken zamanlamasından esnediği için belki metin kafamda olduğundan daha hacimli bir eser olarak kaldı, bilemiyorum. ama buna rağmen Moby Dick'in hacminin hakkını veremeyen bir metin olduğunu düşünüyorum. Her zaman edebiyatın fonksiyonel tarafına, okuru değiştirici-dönüştürücü etkisine inandım. Moby Dicm bu açıdan nasibini alamamış, birazcık "beyhude" bir kitap. Öykünün temel motivasyonu olan kaptan Ahab'ın kör inadı bile doğru düzgün tahlil edilmiyor, derinlemesine incelenmiyor, bunun nedenleri, kökleri üzerine durulmuyor. Balinaların ebesinin nikahındaki kıla tüye kadar pek çok bilgi veriliyor da yazar bu öyküyü niçin anlatıyor, bu yedi yüz kusur sayfanın motivasyonu nedir, bunun üzerine doğru düzgün bir işaret bile yok kitapta.
İyi edebiyat eserleri satırı satırına değil belki ama bir bütün olarak, okura verdiği his açısından taklit edilemezdir. Moby Dick bir okur olarak bana pek bir his verdi diyemem ama bu kitabın özgünlük, yani taklit edilemezlik anlamında da hiçbir yetkinliğinin olmadığını düşünüyorum. Pek çok teknik bilgiyle doldurulmuş, tüm bunları sadece bir arada tutabilmek için uydurulmuş gibi görünen zayıf motivasyonlu bir öyküyle bağlanmış, dev cüsseli bir bebek gibi bir şey bu kitap. bu yorumumu yaparken kitabın tarihsel önemini göz önünde bulundurmuyorum, kaldı ki bunu değerlendirecek yetkinliğe de sahip değilim.
Ne var ki kitabın yazıldığı dönemdeki diğer romanlara bakıyorum ve bu kitabın onlara göre çok daha zayıf bir metin olduğunu düşünüyorum. Zaten genel olarak Amerikan ve İngiliz edebiyatının bu dönemde verdiği eserlerin yetkinliklerinin Rus ve fransız Romanının çok gerisinde kaldığı görüşündeyim. Belki de bu yüzden, tarihi bir vesika olarak, bir dönemi daha da anlamlandırabilmek adına sonradan parlatılmıştır Moby Dick, belki de alelade bir okur olarak haddimi aşıp terbiyesizlik ediyorumdur, netice olarak samimi görüşüm bu yöndedir.
Tolstoy'un, Dostoyevski'nin ve Balzac'ın karakterlerinin konuşmalarını okuyun, bir de bu kitaptaki karakter tasvirlerine, abartılı ve teatral diyaloglara, her şeyi abartıp köpürten bol ünlemli, bu hezeyanlı üsluba bir bakın. Ben arada derin farklar görüyorum. Acımasızca eleştiriyor olabilirim, edebiyat tarihinden bihaber bir cahil olabilirim, beni aydınlatacaklara kapım her zaman açıktır. Ne var ki önümdeki metni okuduktan sonra aklımda kendiliğinden bu fikirler oluştu ve bunları değiştirebilmem için geçerli bir sebep de göremiyorum. Aynı çağda, hatta bu çağın da öncesinde avrupa romanında çok büyük, çok iyi verimler olmasa "dönemin şartları, edebi kalitesi vs" diyerek değerlendirip daha hoşgörülü olayım ama sözgelimi günümüzde ihsan oktay anar gibi bir yazar varken, modern türkçe anlatımın çıtası buraya taşınmışken, bu güncel dil yerine Recaizade Mahmud Ekrem taklidi bir dille bir şeyler geveleyenlerin edebi bir değeri yoktur benim gözümde. Nazım'ın şiirini gördükten sonra Fuzuli taklidi yapanlara gerek yoktur. 1850 yılında karakterlerini bir shakespeare oyunu karakteri gibi konuşturmanın da bir esprisi yoktur kanımca. Yine de tüm bunları affettirecek olan romanın içsel gücü, motivasyonu tüm bunlardan daha zayıf ise de yapacak bir şey yoktur. Hayat zaten ölü birisini ikinci kere öldürmek için uğraşacabileceğiniz kadar uzun değildir.