Bu bölüm kitapla çok ilgisi olmayan bir bölüm dilerseniz altta kitap ile ilgili yazdığım bölüme geçebilirsiniz. Çok sevgili dostlar bugün, yine, varoluşumu sorguladığım bir geceden size merhaba diyorum. Yirmi dört yaşındayım ve on sekiz yıldır profesyonel olarak öğrencilik yapmaktayım. Bugün…devamıBu bölüm kitapla çok ilgisi olmayan bir bölüm dilerseniz altta kitap ile ilgili yazdığım bölüme geçebilirsiniz.
Çok sevgili dostlar bugün, yine, varoluşumu sorguladığım bir geceden size merhaba diyorum. Yirmi dört yaşındayım ve on sekiz yıldır profesyonel olarak öğrencilik yapmaktayım. Bugün tüm gece ödevim vardı ona çalıştım fakat ödevi bitiremedim. Bu acı dolu gecede bu muhteşem kitap hakkında güzel bir şeyler yazmak istedim. Fakat ilk önce kendi eğitim hayatımdan örneklerle eğitim kurumu hakkındaki düşüncelerimi dile getireceğim. Bize, eğitim denen şey formel haliyle hep varmış gibi gelebilir fakat bu büyük bir yanılgıdır. Modern anlamda formel eğitim sitemi bu haliyle çok yakın bir tarihe dayanmakta. Evet tarih boyunca okulumsu yapıların altında öğretmen ve öğrenci dikotomisi varlığını sürdürse de bu günümüzdeki gibi değildi. Toplumun çok hem de çok küçük bir kesimi okul benzeri bu yapılarda eğitim görebiliyordu. Toplumun geri kalan kısmı için ise eğitim, anne babasından ve yaşadığı çevreden öğrendiklerinden ibaretti. Fakat modern devlet yapısı eğitim konusunda ailelere güvenmedi bu yüzden eğitimi tekeline aldı ve zorunlu kıldı. Çünkü devletler için her birey önce vatandaştı bu yüzden devlet denen yapıya tehdit oluşturmayan devletine bağlı ve devletin ideolojisi ile yetişen bireyler olmak zorundaydı ve bu şansa bırakılmamalıydı.
Benim bu kurum ile tanışmam bundan on sekiz yıl önce oldu. Ailem beni ilkokula yazdırmıştı ve okula başladığım güne kadar okul denen yapıyı övüp övüp durdular aslında o zaman anlamalıydım bu işte bir iş olduğunu fakat zaten çok geçmeden okula başladım ve beni acı dolu günlerin beklediğini anladım. Ben çalışkan bir öğrenci değildim okuldan da nefret ederdim fakat eğitim hayatımın tam bir fiyasko olmasında eğitim kurumunun ve öğretmenlerimin payı çok büyüktür. Mesela bu konuda şöyle bir örnek verebilirim: üç ya da dördüncü sınıfta bir öğretmenim vardı. Bir öğrenciye kitaptan bir sayfa açtırır ve o sayfadakileri tahtaya yazmasını isterdi sınıfın geri kalanına ise tahtada yazılanları deftere geçirilmesini isterdi. Kendisi de gider saatlerce telefonda konuşurdu. Ben hayatım boyunca sorunu hep eğitim sisteminde ve bu eğitim sistemindeki bazı beceriksiz ve bu mesleğe layık olmayan öğretmenlerde gördüm. Fakat sosyoloji lisans eğitimim ve bu kitap sayesinde eğitim denen kurumun var olma zorunluluğunun olmadığını anladım. Eğitim kurumları pişmanlıktır. Bence kimse okul okumamalı. Okul denen şey insana mutsuzluk getirir. Dünyada çocukların mutlu oldukları bir eğitim sistemi yoktur. Yapılan bir araştırmaya göre eğitim hayatında en çok stres yaşayan çocuklar Finlandiya’da bulunuyormuş. Bu bilgi size bir tarafımdan uydurmuşum gibi gelebilir çünkü bana da bir tarafımdan uydurmuşum gibi geliyor fakat uydurmadım bana güvenin. Ben şahsen ileride çocuğum olursa, benimle aynı acıları yaşamasın diye, okula göndermemeye karar verdim.
Şimdi kitap hakkındaki düşüncelerime geçiyorum:
Eğitim üzerine yazılmış muhteşem bir sosyoloji kitabı. Okuduğum en iyi kitaplardan biri eğitim sosyolojisi dersinde hocamız ders kitabı olarak okutmuştu. Kitap muhteşem bir önsöz ve girişle (bu önsöz ve giriş tek başına eğitim kurumuna bakış açınızı değiştirmek için yeterli) başlıyor ve eğitim ile ilgili çekilmiş 21 film üzerinden, bu filmleri inceleyerek, son yüz yüz elli yıldır devlet tekelinde olan modern eğitim sistemini eleştirel bir dille ele alıyor. Bu filmler şunlar:
Detachment/Kopma
Half Helson
Bang Bang You’re Dead/Bang Bang Sen Öldün
The Education Of Little Tree/Küçük Ağac’ın Eğitimi
Captan Fantastic/Kaptan Fantastik
Dangereus Mind’s/Sakıncalı Düşler
Entre Les Murs/Duvarlar Arasında
Texte Raş/Karatahta
Blackbord Jungle/Karatahta Ormanı
To Sir, With Love/Sevgili Öğretmenim
Die Welle/Dalga
İki Dil Bir Bavul
Mr. Holland’s Opus/Sevgili Öğretmenim
Freedom Writers/Özgürlük Yazarları
Waiting For Suprman/Süpermen’i Beklerken
The Emperor’s Club/İmparatorlar Kulübü
The First Grader/Birinci Sınıf
Jagten/Av – Onur Savaşı
The Great Debaters/Muhteşem Münazaracılar
Monsieur Lazhar/Canım Öğretmenim
Kitap bize devletlerin tekelleşen eğitim sistemini devletin ideolojisini empoze etmekte bir araç olarak kullanıldığını ve bunu yaparken eğitim vermek konusunda ne kadar beceriksiz olduğunu gösteriyor. Benim açımdan bu kitap ve üniversitede okuduğum sosyoloji bölümü "Okula" olan bakış açımı değiştirdi. Ben kendimi bildim bileli okullarda verilen eğitimin ve öğretimin kalitesinin yükselmesi gerektiğini düşünüyordum. Fakat bu kitap ve sosyoloji sayesinde eğitim ve öğretimin okulda verilmesi gerektiği düşüncesinin bir zorunluluk olmadığını öğrendim. Eğitim ile ilgilenen veya ilgilenmeyen kim varsa bu kitabı okuması gerektiğini düşünüyorum. Bu yüzden bu kitabı hakkında üçüncü defa gönderi oluşturuyorum. Kuvvetle muhtemel birçok defa daha oluşturacağım. Çünkü okunması gereken bir kitap.