Geçen yıl Woolf'un bütün öykülerini okumak benim için yer yer zorlayıcı olsa da ufuk açıcı bir deneyimdi. Böylelikle bilinç akışı anlatımla tanışmış ve onun getirdiklerinin kendi bilincimde yarattıklarına müdahale etmeden, keyfine vara vara uzun bir okuma süreci yaşamıştım. Geçen ay…devamıGeçen yıl Woolf'un bütün öykülerini okumak benim için yer yer zorlayıcı olsa da ufuk açıcı bir deneyimdi. Böylelikle bilinç akışı anlatımla tanışmış ve onun getirdiklerinin kendi bilincimde yarattıklarına müdahale etmeden, keyfine vara vara uzun bir okuma süreci yaşamıştım. Geçen ay uzun zamandır kitaplığımda beni bekleyen 'Kendine Ait Bir Oda' ile Woolf'a geri döndüm. Okuması kesinlikle daha kolay ama sürüklediği düşüncelerin yoğunluğundan ödün vermeyen bu deneme, Virginia Woolf'un kendine ait odasını merak etmeme sebep oldu. Çünkü kendi döneminde, kısaca ifade etmek gerekirse kadınlar ve onların edebiyattaki yeri hakkında günümüzü de kapsayabilen nitelikte, olabildiğince objektif gibi görünen, zaman zaman hiç el değmemiş bakış açılarından yaklaşarak konuyu bu denli ustalıkla ele alabilmiş bir kadın yazarın, muhakkak kendine ait bir odası olmalıydı. O nedenle fazla derinlere inmeden karşıma çıkan Mina Urgan'ın kaleme aldığı bu biyografiyi, araya başka düşünceler girmeden hemen okumak istedim.
Mina Urgan, bana kitabın geri kalanına kıyasla oldukça kısa gibi gelen ilk 8 bölümde, onunla yeni tanışan bir okur için yazar hakkında yeterince detaylı bir portre çizmiş. Çocukluğu, aile hayatı, yaşadığı psikolojik durumlar, insan ilişkileri ve bunların yazdıklarına, roman türünde yaratmak istediği değişime etkisi gibi konuları öğrenmek, onu daha yakından tanımak, bundan sonra onu bu etkilerin bilincinde okuyacak olmak ve fikir yürütebileceğim alanların genişlemesi beni heyecanlandırdı. Artık az da olsa Woolf'un bilinç akışına, kendi anlamlarım haricinde de bakabileceğimi rahatlıkla söyleyebilirim.
Geri kalan 10 bölümde, kendi hayatına son veren yazarın başlıca eserleri hakkında bir nevi intiharına adım adım yaklaşarak genel bir okuma yapıyorsunuz. Bu bölümlerde sadece kitapların içeriği hakkında değil, yazarın o dönemdeki yaşantısı, bunların eserlerine etkisi ve diğer eserleriyle de bağlantısı kurularak oldukça objektif görünen bir inceleme yapılmış.
Okumadığınız eserler hakkında bu denli bilgi sahibi olmak kimilerine yorucu gelebilir. Benim en çok zorladığım bölüm, Woolf'un kendisinin de 'bile bile yapılan bir başarısızlık' olarak bahsettiği The Years romanı hakkındaki bölüm oldu. Bu gibi durumlarda bahsedilen eserin olay ve kişilerine değil, genel içerik ve Woolf hakkındaki bilgilere odaklanmaya çalıştım. Yine de bölümlerden birinde de ele alınan Kendine Ait Bir Oda'sı haricinde okumadığım diğer eserleri hakkında azımsanamayacak kadar bilgi edindim.
O yüzden kitabın, okumadığı romanlar hakkında tat kaçırıcı bilgilere karşı hassasiyeti olanlar için pek uygun olacağını söyleyemem ama bu yüzme bilmeyen deli dahi denizkızı hakkında oldukça enteresan bilgiler içeren ilk sekiz bölümü meraklılarına tavsiye ederim.
"Temiz kum üstünde
temiz deniz suyu, dünyanın neredeyse en güzel şeyidir." 🌊