Spoiler içeriyor
İran sineması hakkında ne söylesem ne yazsam eksik kalır. sevdiğim yönetmenlerden Mecid Mecidi filmi, insani değerleri sorgulatan şahane bir filmdi. Filme geçmeden önce iran sineması ve yönetmen hakkında çok kısa bilgi vermek isterim. İran sineması özellikle İran devrimi sonrasında olumsuz…devamıİran sineması hakkında ne söylesem ne yazsam eksik kalır. sevdiğim yönetmenlerden Mecid Mecidi filmi, insani değerleri sorgulatan şahane bir filmdi. Filme geçmeden önce iran sineması ve yönetmen hakkında çok kısa bilgi vermek isterim.
İran sineması özellikle İran devrimi sonrasında olumsuz etkilenmiştir. Birçok sinema salonu yakılmıştır. Hatta sinemaların birinde içindeki seyirciyle beraber bir sinema salonu yakılmıştır. Sayıyı hatırlamasam da 500 den fazla insan yanarak can vermiştir. İşte o karanlık dönemden bir kaç yıl sonra Humeyni'nin de izniyle!!! filmlerin birçoğu ya devlet sansürüne takılıp yeniden çekilir ya da komple yasaklanır. Bazı yönetmenler muhalif kimliklerini koruyup eleştirel diyebileceğimiz filmlerini çekebilmişlerdir. Mecid mecidi bu noktada sistemin çok dışına çıkmayan yönetmenlerden biridir! Bu yönüyle belki eleştirilebilir. Ama Mecid Mecidi filmlerini ayrı bir yere koymamın sebebi filmlerinde sırf sistemin gözüne girme telaşı içerisinde olmadan (fanatiklik yapmadan) "islami değerlerin" insani yönlerini, toplumsal yaşantıyı da gözden kaçırmadan filmlerinde alt metin olarak kullanan bir yönetmen olmasıdır.
Majid Majidi'nin mutlaka izlenmesi gereken filmlerini de paylaşmak isterim. (İzlediklerim)
Cennetin Çocukları
Cennetin Rengi
Baran
Serçelerin Şarkısı
Söğüt Ağacı ile ilgili kısa incelememi artık yapabilirim.
Filmin baş karakteri, Yusuf çocukken geçirdiği bir kaza sonucu gözleri görmeyen ve 38 yılını karanlıkta geçiren biridir. Yusuf bir üniversitede edebiyat profesörüdür. Günlük ihtiyaçlarını eşi Rüya sayesinde gidermektedir.
Film başlarken Yusuf'un iç sesini duyarız . karanlıkta yaşamaktan bıkmış ve artık hayatın anlamsızlığı üzerine cümleler söyler. Diğer taraftan eşini ve küçük kızını yalnız bırakmak istememesinin yükünü de düşünür.
İlerleyen sahnelerde Yusuf yakınları sayesinde Parise giderek tedavi olur ve görme umudu yeniden yeşerir. Hastanedeyken yanına gelen hayali bir arkadaş gibi olan Murtaza ile tanışır. (Murtaza karakteri yönetmenin diğer filmlerinden tanınan çok sevdiğim bir oyuncudur) Murtaza ike aralarında geçen diyaloglar çok güzel. Yusuf'un tedavisi başarılı geçer ve artık görmeye başlar. Filmin bundan sonrası bana göre inanılmaz mesajlar içeren sahnelerle dolu oldu. Yusuf'un gözleriyle aslında yönetmenimiz asıl vermek istediği mesajları ya da derdini yusuf'un gözünden ustaca bizlere gösteriyor.
Mesela Yusuf'un göz bandajını çıkarıp ilk görüntü olarak bir karıncanın yük taşımasını görmesi yönetmenin bilerek seçtiği bir göndermeydi. İslami göndermeleri olan bir mesaj gibi geldi bana. "Allah kuluna taşıyacağı kadar yük verir" (bilmiyorum belki de yönetmenin tarzını bildiğim için böyle düşündüm:))
Daha sonra o sevinçle koridora çıkar ve adeta bir çocuk gibi sevinir. Yansımasını görüp bir müddet kendini seyrettiği sahne mükemmeldi. Yine burada yönetmen bize Yusuf'un gördükten sonraki bireysel dönüşümü hakkında ipuçları verir. Çünkü yansıması eğri büğrü, çirkin diyebileceğimiz silik bir yansımadır. (Karakterin dönüşümü)
Filmin bundan sonraki sahnelerinde artık Yusuf'un bireysel dönüşümünü, tatminsizliğini , eşine , çocuğuna, hayata yabancılaşmasını izleriz.
Filmle ilgili çok fazla detay vermek istemem. Bundan sonrasını izleyin derim :) çünkü böyle güzel filmlerden sonra çenem düşüyor ve yazdıkça yazasım geliyor :)
Şimdiden iyi seyirler dilerim. İzledikten sonra yorumlarınızı paylaşın lütfen 👋👋👋