Ülkemizde genelde medyatik olmak ya da medyatik söylemlerde bulunmak ‘’entelektüel’’ olmak ile karıştırılan bir durum olsa da İlber Ortaylı’yı ülkemizin değerlerinden biri olarak kabul etmek doğru olacaktır. Demem o ki ortada bir Ortaylı var bir de Ortaylıcılar var. Bu incelemeyi…devamıÜlkemizde genelde medyatik olmak ya da medyatik söylemlerde bulunmak ‘’entelektüel’’ olmak ile karıştırılan bir durum olsa da İlber Ortaylı’yı ülkemizin değerlerinden biri olarak kabul etmek doğru olacaktır. Demem o ki ortada bir Ortaylı var bir de Ortaylıcılar var. Bu incelemeyi yazarken daha çok Ortaylı ile ilgileneceğiz.
Kitabın doğrudan İlber Ortaylı’nın kaleminden çıkmadığını öncelikle bilmemiz gerekiyor. Söyleşi tarzında bir eser dolayısıyla İlber Ortaylı kadar ona soruları soran kişi de elbette önemli bunun da bilincinde olmalıyız. Öncelikle kitabın insan neyle yaşar sorusuna cevap vermediğini açık bir şekilde ifade etmek isterim. Bir ömür nasıl yaşanır sorusuna cevap ararken varlık sorusuna hiç yer verilmemesi, nerden geldim, nereye gidiyorum gibi soruların yanıtlanmamış olması bana göre tuhaftır.
Ortaylı, kendi hayatından yola çıkarak insanları belli yaş gruplarına ayırıyor ve bu dönemlerde neler yapılması gerektiğine dair bazı tespitlerde bulunuyor. Bu tarz genel geçer yargıların herkes için doğru olmadığını belirtmek ile birlikte bir tavsiye olarak kabul edebiliriz. Yirmi beş yaşına kadar dil meselesinin halledilmesi konusu bu açıdan önemlidir. Kitap konuşma havası içerisinde olduğu için çok derin mevzuları içermiyor. Açıkçası özellikle kitabın ilk bölümlerinin çok yavan hatta klasikleşmiş, sıradan cümlelerle dolu olduğunu söylemem gerekiyor. Özellikle gezilmesi gereken yerlerle ilgili hocanın sözleri benim ilgimi daha çok çektiğini söyleyebilirim. Birçoğumuzun bir gezi kültürü yok. Yüzlerce yıl yerleşik hayata geçmeyen bir millet, nasıl olur da gezi kültürünü kaybeder anlamak zor. Bir şehri gezerken müzeleri ziyaret etmeyi ihmal etmemeliyiz. Ülkemiz de müzecilik bakımından güzel yol kat ettiğimizi söylemek zor. Bir düşünceyi anlamak için, mekan ziyaretleri de mühimdir. Yunus’u anlamak onun geçtiği yollardan geçmeden çok zordur. Rönesans’ı kendi formu içerisinde anlamak için kaynaklık eden şehirleri görmek mantıklı bir yaklaşımdır.
İlber Ortaylı’nın kendimizi geliştirmek, entelektüel olmak ya da aydın olmakla ilgili kurduğu cümleleri elbette kıymetliydi. Akademik tarihçiler hakkında yaptığı yorumları kendi alanı olması hasebiyle titizlikle okudum. Sanat ve özelde müzikle ilgili yaptığı eleştirileri okurken bir yandan söylediği isimleri açıp dinlemenizi tavsiye ederim. Tabı genel olarak batı müziğini ele aldığını da ifade etmem gerekir. Bunların dışında sinemaya dair hocanın söylediklerinin tutarsız ve tuhaf olduğunu düşünüyorum, özellikle Tarkovski yorumu şahsım adına yok hükmündeydi. Gençlere hitap etmesi açısından kitabın önemli olduğunu düşünüyorum.
Keyifli okumalar dilerim.