"Gir içeri, kır dizini, dön önüne kız Sıdıka. Annen görür, baban duyar, dayak yersin kız Sıdıka." Günlerdir evin içinde bu nakaratı söyleyerek dolaşıyor olabilirim. Bir süre daha eşlik etmesinden zarar gelmez. Yazımın başından peşin peşin söyleyeyim öve öve bitiremeyeceğim, o…devamı"Gir içeri, kır dizini, dön önüne kız Sıdıka.
Annen görür, baban duyar, dayak yersin kız Sıdıka."
Günlerdir evin içinde bu nakaratı söyleyerek dolaşıyor olabilirim. Bir süre daha eşlik etmesinden zarar gelmez.
Yazımın başından peşin peşin söyleyeyim öve öve bitiremeyeceğim, o yüzden biraz uzun bir yazı olabilir. Şimdiden zaman ayırıp okuduğunuz için teşekkür ederim.
Öncelikle kısaca konusundan bahsedeyim: Ana karakterimiz Sıdıka'nın bulunduğu çevrenin alışılmışlığının dışında dünyaya bakış açısı var. Okuyan, araştıran, genelin kabul ettiği dogmalara boyun eğmeyen bir ev kızı. Ve bu bakış açısının da haliyle getirileri var. Ailesiyle ve çevresiyle sürekli bir çatışma halinde ama işin güzel yanı bu çatışma halinden Sıdıka da çok güzel besleniyor. Çoğunluğun içinde kaybolup gitmiyor aksine daha da kendini belli ediyor. Güçlü bir karakter, en sevdiğim yanı da buydu.
Sıdıka'nın vesilesiyle siyaset, bilim, sanat konularının tartışılmasına tanıklık edebiliyoruz. Aynı zamanda dönemin sosyolijik olaylarına da çok yerinde değiniyor. Diziyi izlerken birçok kez 90'lı yılların gazete arşivlerini karıştırma isteği duydum. Fakat sadece google ile yetinebildim.
Aile içi şiddete de değiniyor fakat bunu ne güldürü amaçlı yapıyor ne de dram katmak için yapıyor. Sadece toplumsal bir gerçek olarak sonuçlarıyla beraber karşımıza çıkartıyor.
Yazımın başında da değinmiştim, Sıdıka bir ev kızı. Okumasına izin verilmemiş. O zamanlar da yaşayan çoğu kadınlarımız gibi. Hoş şuan bile bu gerçekle yüz yüzeyiz. Tıpkı dizinin değindiği diğer konularla da hâlâ yüz yüze olmamız gibi: Homofobi, namus, kadına şiddet, kadın erkek eşitsizliği,mahalle baskısı... Hatta dizi de şöyle bi diyalog vardı:
Sıdıka: Kız anne, dışarı çıkıp kardan adam yapsak?
Safiye: Koca gelinlik kızsın, komşunun gözü önünde yapılmaz öyle! "İçi adam çekiyor"
derler.
Bizzat buna benzer yaftalamayı, 13 yaşındayken bisiklete bindiğim için mahalleli teyzeler tarafından işitmiştim. Ve 19 yaşındayım her fırsat bulduğumda bisiklete binmeye devam ediyorum. Bu da benim ufak başkaldırım :) Çağımız ne kadar hızlı gelişse de toplumsal yargılar ve kalıplar o kadar yavaş gelişiyor maalesef.
Dizinin en sevdiğim özelliklerinden biri de Saka ailesinin evinin dekoruydu. Beni babaannemin evindeki çocukluğuma götürdü. Hatta gece karanlıktaki soba ateşinin tavana yansıma sahnesi bile var. Sırf bu sahne için bile koşup izlenir.
Kenar mahallenin cam kenarında dünyayı deli aklına takan Sıdıka'nın cümleleriyle yazımı bitirmek istiyorum. Fazlasıyla bocaladığımız şu zamanlar da umarım size de şifa olur.
"Bugün kötü olan her şeyi kendisiyle başbaşa bıraktım, çünkü dışarda bahar vardı. Yarın yine olacak."