Tek cümleyle "Kiarostami iyi iş çıkarmış." İntihar etme kararı alan ve intiharından sonra onu gömecek kişiyi bulma çabası veren bir adamın çarpıcı hikayesi... İzleyeli iki hafta falan olmasına rağmen kafamda bir şeyleri bir araya getirmek için iletisini şimdi atma gereği…devamıTek cümleyle "Kiarostami iyi iş çıkarmış."
İntihar etme kararı alan ve intiharından sonra onu gömecek kişiyi bulma çabası veren bir adamın çarpıcı hikayesi...
İzleyeli iki hafta falan olmasına rağmen kafamda bir şeyleri bir araya getirmek için iletisini şimdi atma gereği duyduğum bir film oldu. Bunu gerekli görmenin nedeni filmin vermek istediği mesajın kapalı olması değil, intihar olgusunun hassas bir olgu olması daha çok. Çünkü intihar kadar intihar hakkında yazmak ve şüphesiz intihar hakkında film çekmek de hassas bir iş. Bunun için iyi iş çıkarmış diyorum zaten. Adam dini, felsefi ya da bilimsel hiçbir şeyi inkar etmeden ve savunmadan seyircinin düşünebilmesini sağlayabiliyor. Bu filmde sevdiğim nokta da bu. Filmin belirli bir kurgusu ya da olay akışı olmamasına rağmen başarılı diyaloglar ve diyalogların ilintili olduğu ilginç konu filmden kopmamamızı sağlıyor. Yani aslında film boyunca bir arabada intihara meyilli bir adamla konuşurken oradan oraya giden kişileri izliyoruz. Bilen bilir; Abbas Kiarostami filmlerinde çok oyuncu oynamaz. Bazen de oynayan çoğu oyuncunun yüzü gösterilmez. Hatta diyaloglarını çoğunlukla tozlu İran manzaralarının arkaplanında verir. Karakterler konuşurken İran'ın dağlarını ve o sıcakkanlı insanlarını izleriz. Ve doğrusu yönetmenin bu tarzını çok sevdim. O tozlu İran havasını soluyan sanki sizmişsiniz gibi hissettiriyor.
Bu film kesinlikle izlenmeli.
İyi seyirler dilerim sevgili Raf ailesi😁
❎BURADAN SONRA SPOİLER❎
Öncelikle Bedii Beyin intihar etme konusunda şüpheleri olduğunu ve intihar etmeden hemen önceki anın akışı içerisinde intihar edip etmeyeceği kararını vermeyi planladığını görüyoruz. Zaten son ana kadar vazgeçme ihtimalinin olabileceğini kendisi de biliyor. Nitekim intihardan sonra kendisini gömmesini istediği kişilerden toprak atmadan önce yaşayıp yaşamadığını kontrol etmelerini istemesi de bunu doğruluyor. Hatta üçüncü kişi yani Türk tahnitçiden ısrarla, geldikten sonra ona birkaç taş atmasını, uyuması ihtimaline karşı da onu sarsarak kontrol etmesini istiyor. Bu, intiharını kesinleştiren bir kişinin yapacağı türden şeyler değil. Hayatında süren ve kendisini bu uç noktaya kadar getiren her türlü sıkıntının dışında var olan ve intihar etsin ya da etmesin var olmaya devam edecek hayatın 'beyaz' tarafını da gözardı edip etmemek konusunda kafası karışmış bir kişinin yapacağı türden bir şey. Ve bence Türk tahnitçinin anlattıkları, kafasındaki bu karışıklığı ortadan kaldırıyor.
Filmin sonunu yine seyirciye bırakmış Kiarostami. Filmin sonunda kazdığı çukura girdikten sonra gece karanlığında gökyüzü ile karşı karşıya kaldığı sahnede ekran karardığı için seyirci kendini görüyor ekranda. Gökyüzünü çukurdan seyreden seyirciymiş gibi gözüküyor. Ben acaba yönetmen o çukurda olan kişi sen de olabilirsin mesajını verip karakterle seyirciyi özdeşleştirmeye mi çalıştı diye düşündüm o sahnede. Sinema salonunda böyle bir şey mümkün olmayacağı için bu doğru mudur bilemiyorum ama ben izlerken beni öyle düşündürdü. Büyük ihtimal de öyle değildir:)