Türkiye'de bu tarz tarihsel kurguların ilk Elde tutulur örneği denilebilir. Konusu İtibariyle de nokta atışı hazırlanmış bir Dizi. Ancak her ne kadar ilk olması Sebebiyle çok fazla ilgi görse de o kadar da kaliteli bir yapım değil. Bi' kere son…devamıTürkiye'de bu tarz tarihsel kurguların ilk Elde tutulur örneği denilebilir. Konusu İtibariyle de nokta atışı hazırlanmış bir Dizi. Ancak her ne kadar ilk olması Sebebiyle çok fazla ilgi görse de o kadar da kaliteli bir yapım değil. Bi' kere son Yıllarda ülkemizde yayınlanan her Türk Televizyon dizisi gibi bu dizide süresi İtibariyle inanılmaz sarkıtılmış bir dizi. Türk dizi sektörünün açık ara en rezil yanı Herhalde budur. Zaten 2010 yılında Dizilerin 90 dakikaya çıkarılmasıyla Rezaletin ilk adımları atılmıştı. Şimdi ise Dizi yapımcıları reklam gelirleri dizinin Maliyetini karşılayamıyor diye daha çok Reklam almak amacıyla süreyi daha da Uzatıyorlar. Sebebi basit, dizi yayındayken Her hafta için bir bölüm hazırlamak Zorunda. Haliyle adeta her hafta bir film Çıkarılıyor dizi için. Sonrasında Masraflarda katlanıyor tabii. Bu da Yetmezmiş gibi aynı durum yüzünden Dizilerin içeriğide feci oranda etkileniyor. Yapılan iş artık kafadan ezbere yapılmaya Başlanıyor, her şey otomatiğe bağlanıyor Adeta bir zombi gibi. Böylece ortaya Ruhsuz, özensiz, tekdüze ve hep aynı Mekaniğe sahip dandik bilgisayar Oyunlarıvâri bir yapım çıkıyor. Diriliş: Ertuğrul'a geri dönersek yukarıda Bahsettiğim tüm sorunları içinde Barındıran bir diziydi. Atıyorum bölüm başı 1 saat civarı bir sürede 50-60 bölüm Olarak kurgulanacak bir dizi 2.30 saatlik 150 bölümlük bir faciaya dönmüş. Arada İnanılmaz bir sarkıntılık söz konusu. Haliyle daha özensiz, tekdüze bir senaryo Ve işleyiş...
Bir sinema eleştirmeninin Televizyon yayıncılığının zorlamalarıyla alakalı bir köşe yazısını okumuştum. Orda yayına hazırlanan belgesellerin 26 veya 52 dakikalık sürelerle kurgulanması gerektiğinden yakınıyordu. Diriliş:Ertuğrul ve diğer türk dizilerinde olan sarkıntılıkla karşılaştırınca daha da kederlenmeme sebep oldu.
Dizi, kendinden sonra çekilen aynı tip dizilerde de olduğu gibi bi' süreden sonra hep aynı işleyen sabit bir mekaniğe sahip. İlk önce ortaya aralarında ki ayrım bıçakla kesilmiş kadar basite indirgenmiş ve net olan klasik iyiler ve kötüler konuluyor. İyi karakterler düşmanlarla durmaksızın mücadele içerisinde, her sezon bir başka düşman geliyor, gidiyor, değişiyor. Böylece seyirci sürekli iyi karakterle özdeşleşme hali içinde tutuluyor. Karakterler daima coşkulu ve atak, senaryoda aynı şekilde hiç durmadan devam ediyor. Sanki başka bir savaş tarzı bilinmiyormuş gibi sürekli bir pusuya düşme/düşürülme hali. Slow motion at sürme ve savaş sahneleri en nihayetinde türk dizilerinin meşhur bakışma sahneleri... liste daha çok uzar gider. Böylece de seyircinin aklı uyuşturulup sömürülüyor bi' süreden sonra.
Dizi hakkında farklı bir şey söylemeye çalışıyorum ama bahsedebileceğim her şeyi tekdüze, her şeyi! Senaryonun bütün dramatik çatışma unsurları, Görüntü Yönetimi ve en nihayetinde savaş sahnelerinde ki kareografiler bile hep aynı. Hiç gelişmiyor. 3-5 adam arasında gerçekleşen artistik asma kesme biçme sahneleri... Evet ilk çıktığında Türkiye standartlarını belirleyen ve yine Türkiye'yi baz alırsak iyi denilebilecek savaş sahneleri ancak Uluslararası anlamda yetersizlerdi maalesef ki.
Eldeki tarihi malzemeyi iyi kurgulayıp yansıtabiliyor mu diye bakıyorum, onu da doğru düzgün işleyememişler. Birde üstüne dizi belli bir yerden sonra ülkenin siyasilerine de malzeme olmaya başlayınca iyice saçma bir hâl aldı.
Ancak her şeye rağmen, toparlayacak olursak Türk Televizyon tarihine damga vurmuş bir yapım ve her ne kadar eleştirsem de sektörün rezilliğinden kaynaklanan bahsettiğim eksiklikleri ve sıkıntıları diğer birçok yerli diziye göre daha az hissettirmeyi başarabilmiş kötünün içinde iyi diyebileceğim bir diziydi Diriliş:Ertuğrul.