Normalde film yada diziler hakkındaki fikirlerim dışında bir paylaşım bu zamana kadar yapmadım. Ama listeme baktığım zaman toplamda 5000 film sayısına ulaşmışım. Hatta geçmişim bile 😃 Biraz uzun bir yazı olacak o yüzden şimdiden kusura bakmayın... Buraya hatırladıklarımı ekledim sadece.…devamıNormalde film yada diziler hakkındaki fikirlerim dışında bir paylaşım bu zamana kadar yapmadım. Ama listeme baktığım zaman toplamda 5000 film sayısına ulaşmışım. Hatta geçmişim bile 😃
Biraz uzun bir yazı olacak o yüzden şimdiden kusura bakmayın...
Buraya hatırladıklarımı ekledim sadece. Hatırlayamadıklarımla belki daha fazladır. Çünkü çocukluğumdan itibaren sinemayı çok sevip o kadar film izledim ki insan görmediği zamanlarda buraya eklemeyi unutuyor. Tabii bu eski filmler için geçerli. Yenileri hemen ekliyorum ki sonradan baktığımda ben bu filmi izlemedim mi acaba karmaşasından kurtulmak için. Bu uygulama sayesinde bundan kurtuldum. O yüzden bu uygulamayı yapan kişilere ayrıca teşekkür etmek isterim.
Yaptığım paylaşımlar sayesinde bir sürü kişinin bunca zaman içinde bana ulaşıp yaptığı yorumlar ve sorulara elimden geldiğince cevap vermeye gayret gösterdim. Çoğu kişinin "bende senin gibi bu kadar film izlemek istiyorum nasıl yaptın bunu?" sorusu en çok bana yöneltilen soruydu. Bunun dışında film izlemeden bana fikrimi soranlarda oldu sağolsunlar.
Bu gönderi ile hem 5000 film izleme sayısına ulaşmanın verdiği mutluluğu hemde en çok sorulan "nasıl izledin?" sorusuna kendimce cevap vermek istedim.
Ben yaklaşık 40 yaşındayım. (Bir kaç ay sonra doğum günüm 🙂) 80'li yıllarda doğmanın avantajı mı desem bilmiyorum ama TV ve sinema açısından en güzel yıllardı bana göre. Baktığımda çoğu kişi yaş olarak benden küçük ve sinemayı sevmeleri yorum yapmaları memnun ediyor beni gerçekten. Benim yaşıma yakın kişiler ne dediğimi daha iyi anlayacaktır eminim. Ben göremedim hiç bu yaşlarda birileri var mı?
Niye o yıllarda doğmanın avantajı var derseniz 80'lerde ve 90'larda yapılan filmler bence en başarılı ve orjinal konuya sahip filmlerdi. (2000'li yılların başlarını da es geçmemek lazım tabii ki) tv kanallarında nerdeyse her akşam yabancı bir film oynar. Her pazar peşpeşe 2-3 film izletilirdi. TV bu kadar saçma Türk dizisine sahip değildi. Yapılan işler daha kaliteli ve az süredeydi. Dizi sayısı daha az ve kaliteli olduğu için TV kanalları yabancı filmlere ağırlık verirdi. Özellikle Star TV'nin pazar akşamları olan Parliement Cinema Club gecesi sayesinde en güzel, hit ve kült filmleri izledik. Bunun yanında TRT ve Show TV'yi de unutmamak lazım onlarda güzel filmler gösteriyordu. Diğer kanallar daha sonradan birer birer açılmaya başladığı için onları saymıyorum.
Tabii ki sadece TV sayesinde bu kadar film izlemiş olamam. 9-10 yaşımdan beri harçlıklarımı biriktirip her haftasonu bazen 1 bazen 2 gün sinemaya giderdim. O zamanlar Samsunlu olan varsa Konak Sinemasını bilir. Birkaç sene önceye kadar açıktı hala gösterim yapıyordu. Ve o yıllarda Samsundaki tek sinema kendisiydi. O yaşta tek başına salona girebilmekte mümkündü. Bu uzun yıllar böyle devam etti. Daha sonra Samsun'a 2 tane daha başka sinema açıldı ve film çeşidi de çoğaldı. Lise yıllarıma kadar her haftasonu sinema maceram devam etti. Lise yıllarında seyrek bile olsa en güzel ve önemli filmlere gitmeye devam ettim. Daha sonra İnternet Cafe çağı başladı :)) sohbet etmek oyun oynamak için gittiğimiz cafede boş kalınca filmde izler olduk. O zamanlarda her evde ne bilgisayar ne de internet olmadığı için dersler dışında arkadaşlar ile vaktimizi oralarda geçiriyorduk. Lisenin sonuna doğru ve üniversiteye hazırladığımız dönemde CD kiralama olayı meşhur olmuştu. Eski VHS kasetler dönemi gibi herkes film kiralıyordu. Bende o dönem sinemaya devamlı gitmemek için (çok merak ettiğim filmler hariç) bazen günde 2-3 olarak film kiraladım. Bu sayede hem üniversiteye kafamı dağıtarak çalıştım hemde üniversite hayatımın başında sevdiğim şeydende kopmadım. Daha sonra üniversite bursu ile kendime hem derslerime yardımcı olsun diye hemde oyun oynayıp film izlerim diye bilgisayar aldım. Bu CD kiralama işi devam etmekle birlikte daha sonra torrent olayını keşfettim ve filmleri indirip izlemeye başladım. Evet korsana maalesef geçiş yaptım 😃 öğrenci olunca başka çareniz kalmıyordu o zamanlarda. Bir de bu kadar dizi yada film sitesi yoktu. Tv'de az da olsa yabancı dizi verdiği için üniversite zamanı daha çok dizi izlemeye başladım. Filmlere daha az zaman ayırmaya başladım. Ve evet itiraf ediyorum. Eski animeleri çocukluğumda da TV verdiği sürece izlerdim ama o yıllarda anime daha çok izlemeye başladım :))
Bunu sonradan ekliyorum yazarken unutmuşum :)) Birkaç sene önce Sinemia diye bir uygulama vardı. Kullanan oldu mu aranızda bilmiyorum. Aylık yada yıllık para ödeyip her gün ülkenin her ilinde 1 filme bedava gidiliyordu. 2-3 sene bunu bolca kullandım 😃 ucuza sinema bileti mantığı ile satış yapılıyordu ve o zamanlarda sinemada bilet 20-25 TL iken siz çok daha ucuza alıyordunuz. Şirket batıp gidene kadar haftada 3-4 kez gittiğim oldu. Özellikle iş çıkışı rahatlamak için çok iyi oluyordu 🙂
Şimdi boş vakitlerimde hem kafamı dağıtmak için hem de evde güzelce vakit geçirmek için film yada dizi o anda canım ne istiyorsa onu izliyorum. Yazın izleme sayım azalıyor çünkü dışarda vakit geçirmeyi daha çok seviyorum. Ama malum kış aylarında hepimiz evdeyiz ve o anlarda daha çok iziyorum.
Ölene kadar bakalım bu izleme sayısı kaça ulaşacak açıkçası bende çok merak ediyorum.
Bu arada bana yöneltilen sorulardan biri geldi aklıma. "Orjinal ses mi dublaj mı?" Her zaman orijinalden yanayım. Altyazı benim için asla sorun olmadı. Belki dediğim gibi küçük yaşlarda sinemada film izlemenin avantajı buydu. Dublaj evet tercih ediyorum. Özellikle Netflix izlerken açıkçası bu alışkanlığım maalesef değişti. Dublaj daha çok ağırlık vermeye başladım. Neden derseniz bir yandan telefon ile uğraşmak bir yandan sohbet etmek altyazı için sorun olmaya başladı maalesef bana. Ama eğer ortam müsait ise yine orijinal ses tercih ediyorum. Sinemada ise 3D film değilse orijinal her zaman tercihim. Onun nedeni ise altyazı ile o andaki görüntüyü takip etmek bana zor geliyor. Çünkü normal bir filme göre görüntü farklı. Tabii benim de sizin gibi orijinal sevmeyen arkadaşlarım var :)) onlarla gidince maalesef uyum sağlamak zorundayım. Ama benim gibi orijinal ses seven varsa yada tek gitmişsem kesinlikle tercihim belli.
Bu arada yazarken fark ettim. Okuyan kişi "bu hiç mi gezip tozmadı. Hiç mi sosyal biri değil" diye düşünebilir. Aksine çok sosyal biriyim. Gezmek seyahat etmek arkadaşlarımla buluşmak ailemle vakit geçirmeyi çok severim. Ama film için kendime vakit ayırmaya gayret gösteriyorum ki her insan gibi benimde sevdiğim bir şeyi yapıp kafamı rahatlatmam lazım. Senelerdir özellikle üniversite zamanımda bol bol seyahat ettim. Arkadaşlarımla sabahlara kadar takıldım. Derslerime de çalıştım. Yani kim ne derse desin bence fazla film izlemek bunlar için engel değil. Şunu da söylemem lazım iş hayatına başlayınca ister istemez eskisi kadar vaktiniz kalmıyor :))
Nacizane fikirlerimi yazarak hem sizinle 5000 film izleme sayısına ulaşmamı kutlamak istedim hemde bana yöneltilen en çok soruya bir çırpıda cevap vermek istedim. Kusura bakmayın başta dediğim gibi biraz uzun bir yazı oldu. Aklıma gelenleri yazdım ve eminim sonradan keşke şunu da yazsaydım diyeceğim 😃😃
Bu arada şimdi sinema biletleri gerçekten çok pahalı. Önemli ve sinemada izlemeyi istediğim filmler hariç gitmiyorum maalesef.