4/5 🆘 Uyarı: Cinsel istismar hakkında ağır bölümler var, madurun suçlandığı. Okuması zordu, tetikleyici olabilir, haber vermek istedim. Çağımızda özellikle önemli olan ama 1985’te yazılmış bu güzelim distopyada toplum erkek egemenliğinin en ağır hallerinden birine mahrum kalmaktadır. Tüm kadınların sırf…devamı4/5 🆘
Uyarı: Cinsel istismar hakkında ağır bölümler var, madurun suçlandığı. Okuması zordu, tetikleyici olabilir, haber vermek istedim.
Çağımızda özellikle önemli olan ama 1985’te yazılmış bu güzelim distopyada toplum erkek egemenliğinin en ağır hallerinden birine mahrum kalmaktadır. Tüm kadınların sırf işlevlerine göre sınıflandırıldığı, erkeklerin her şeyi kontrol etttiği, dinin manipüle edilip kontrol aracı olarak kullanıldığı bir dünyadayız.
Herkes kendini kontrol etmeli, erdepli olmalı tabi kontrol etmek zorunda olmayan kısımdan değilseniz, o zaman sizin için edepsiz kadınlar da buluruz.
Kocanız, kızınız, eviniz elinizden alınıyor olabilir ama aslında size iyilik yapıldığını unutmayın.
Doğurgansınız o yüzden ya Damızlık Kız olacaksınız ya da sürgün edileceksiniz. Siz sadece iki ayaklı bir rahimsiniz. Çocuklara ihtiyacımız var, vatanınıza faydalı olmak istemiyor musunuz yoksa?
Atwood bu güzelim distopyasını yazarken tarihte zaten yaşanmamış hiçbir olayı kullanmamaya dikkat etmiş. Bunu göz önüne alınca, Türkiye’nin de yaşadıklarını düşününce, bir gecede her şeyin değişebileceği, elimizdeki her şeyin, her özgürlüğün gidebileceği düşüncesi imkansız değil. Bunu düşünerek okuyunca özellikle acı veren bir roman.
Dili çoğu distopyadan farklı, ki beni üzen tek tarafı bu oldu. Toplumun işleyişi, kurallar, düzen… tüm bunlar hakkında daha çok bilgi edinebilmek istemiştim. Ama bu toplumun neye dönüşebileceği, sistemin nasıl olabileceği ile ilgili bir roman değil. Bu kadınlarla alakalı bir roman. Bir kadının o değişmiş sistemde neler hissedebileceği, nelere muhtaç kalabileceği, tam olarak nasıl düşünüp nasıl davranabileceğini gösteren bir roman. Özellikle de davranışları bu kadar kısıtlıyken.
Ayrıca sonunu da daha farklı hayal etmiştim. Vardığını noktayı özellikle tatmin edici bulmadım ama 2. Kitabı da var, belki onu okursam aradığım cevapları bulabilirim.
Kurgusu çizgisel değil kitabımızın, bunun nedeni de olayların çok yeni meydana gelmiş olması. Ki bence bu kitabı okuduğum diğer distopyalardan ayıran en önemli özellik bu. Oturmuş bir sistem, önceki dünyayla ilgili ipuçları yok. Çünkü bu karakterler daha 3 yıl önce yaşıyorlardı. Kendim mutfaklarında sabah gazetelerini okuyup, kahve ve sigaralarını içip aylakça kadın haklarını tartışaibliyorlardı. Bu insanların çocukları vardı, özledikleri kızları, kocaları. Hatırlayabiliyor bu karakterler. O yüzden kurgusu atlayıp duruyor temel olarak 3 zaman aralığında. Bir yanda karakterimizin eski hayatı, bir yanda Damızlık Kız eğitimi, bir yandan şimdiki zamanı. Diğer distopyalardaki sınıf ayrımları, dil manipülasyonları bir yana (çünkü bunlar diğer distopyalarda -1984 veya Cesur Yeni Dünya gibi- benim en sevdiğim kısımları olmuştu) bu kitapta asıl beğendiğim bakış açıları tüm bunları bu kadar yakın zamanda yaşanmış olması ve özellikle kadın kontrolünün nasıl yapıldığıydı. Özellikle kadınların birbirini eğitmesi, ev içindeki cezaların kadınlar arasında kalması gibi tüm bunlar çok güzel bir biçimde işlenmişti.
Herkesin okuması önerebileceğim, dilini her an beğenmesem de yaratmaya çalıştığı duyguları, yansıttığı bakış açılarını kitap boyunca takdir ettiğim harika bir roman. Özellikle de ortalarında karakterimizin ettiği bir dua var ki tüylerimi diken diken etti. Kesinlikle harika.
Distopyalara hem kadınlık hem de yaşanılma süresi hakkında yeni bir bakış açısı sunan ve sizi derinden etkileyip birey psikolojisini irdeletecek bir roman istiyorsanız, kesinlikle bayılırsınız. Okuduğum en iyi distopya diyemem (dünyanın sistemi açısından) ama beni duygusal olarak en çok etkileyip sarsanıydı diyebilirim. Kesinlikle öneririm.
Iyi okumalarr ve iyi bayramlarrr…