Türk Sinema Tarihinde ilk kez uluslararası alanda bir ödül kazanan ve aldığı ödülü sonuna kadar hakeden, usta yönetmen Metin Erksan'ın sinemada mülkiyet üçlemesinin (Yılanların Öcü, Susuz Yaz, Kuyu) ikinci filmidir. Yılanların Öcü filminde toprak mülkiyeti Kavramı üzerinde yoğunlaşılmıştı burada ise…devamıTürk Sinema Tarihinde ilk kez uluslararası alanda bir ödül kazanan ve aldığı ödülü sonuna kadar hakeden, usta yönetmen Metin Erksan'ın sinemada mülkiyet üçlemesinin (Yılanların Öcü, Susuz Yaz, Kuyu) ikinci filmidir. Yılanların Öcü filminde toprak mülkiyeti Kavramı üzerinde yoğunlaşılmıştı burada ise su mülkiyeti üzerinde durulmuş. Film Necati Cumalı'nın aynı adlı hikayesinden beyazperdeye uyarlanmıştır ve Türk Sinema Tarihinde ilk realist köy yapımlarındandır hatta Türk Sinemasında köy yapımı denilince aklıma gelen ilk filmdir. Bu bakımdan Susuz Yaz, Köy Sosyolojisi adına Türk Sinemasında adeta bir kilometre taşıdır. Film öyle bir realist yaklaşım ile çekilmiş ki sanki 60'lı yıllarda değil de günümüzdeki bir hadiseyi izliyormuş gibiyiz. Filmde ideoloji ve ahlak çatışmasını çok rahat bir şekilde görebiliriz. Üst düzey oyunculuklarıyla, senaryosu ve anlatım teknikleriyle, aldığı ödül ile kendisinden çokça bahsetmeyi başarabilmiş ve sükse kazanmıştır. Oyunculara gelecek olursak filmde henüz 15 yaşındayken sinemada ilk kez oyunculuk deneyimini bu filmle gerçekleştiren Hülya Koçyiğit gerçekten ilk filminde ilk rolünde takdire şayan bir performans sergilemiş. Peki ya Erol Taş'a ne demeli? Kenidisinin ilk başrolü bu filmde aldığını öğrendikten sonra nasıl bu kadar başarılı ve şapka çıkarttıran bir performans sergilemiş diye hayret ediyor insan. Rahmetli Erol Taş ustayı, Metin Erksan'ı ve dahi bu filmde emeği geçen tüm emektarları saygıyla anıyorum. Çekildiği dönemin koşulları ve imkanları altında böyle profesyonelce bir sinematografi yapısı oluşturabilmek her baba yiğidin harcı değildir. Övülmeyi hak eden bir sinematografiye sahip. Zaten Metin Erksan filmlerinin genelinin sinematografisi çok kaliteli oluyor. Filmdeki köpek sahnesi filmin en etkileyici ve dehşet verici sahnelerinden biridir. O dönemin şartlarında köpeği efekt vererek öldürme imkanı olmadığı için köpeği gerçekten öldürmeyi tercih etmişler ki bu tercih sahnenin etkileyiciliğini yükseltmiş. Elbette filmde sosyal içerikli mesajlar da mevcuttu. Dünya malına duyulan arzu ve inanç gibi birçok mesajla birlikte filmde kadın ve kadınsızlık gibi konuların işlendiğini de görüyoruz. Film tamamlandıktan sonra filmin başına birtakım şansızlıklar gelmiş, film ülkemizde yasaklanmış ve sansür kurulunun berlin film festivaline katılmasına izin vermemesine rağmen festivale katılmış ve altın ayı ödülünü almaya hak kazanmıştır. Nedense Metin Erksan'ın filmlerinin çoğu böyledir. Kimi vizyona giremez, kimi sansürden geçemez, kimi yıllarca yasaklanır. Sanırsam bunun sebebi Metin Erksan'ın sinemada toplumsal, sosyal ve politik öğeleri realist yaklaşımla ilk kez konu olarak seçmesidir. Kısacası bu film Türk Sinema Tarihinin zirvesidir, en büyük klasiğidir, başyapıtıdır ve Türk Sinema Tarihinde kesinlikle izlenilmesi gereken kült bir filmdir. Son olarak film, Martin Scorsese tarafından restore edilerek korunma altına alınmıştır. Yani kendi yapımımıza sahip çıkamıyoruz ve restorasyon işlemini biz değil başkaları yapıyor bu ayıp bize yeter...
⭐10/10