Spoiler içeriyor
2014 yılında küçük bir çocukken sinemasına gittiğimde bende büyük bir etki bırakmıştı bu animasyon filmi. Animasyondaki dokular, ayrıntılar çok gerçekçi gelmişti, Anna'nın fotoğraflarını yaklaştırıp cüppesindeki iplikleri incelediğimi ve bunun için heyecanlandığımı hatırlıyorum. Aldırma şarkısıyla dans ettiğimi, hatta o yaşta bu…devamı2014 yılında küçük bir çocukken sinemasına gittiğimde bende büyük bir etki bırakmıştı bu animasyon filmi. Animasyondaki dokular, ayrıntılar çok gerçekçi gelmişti, Anna'nın fotoğraflarını yaklaştırıp cüppesindeki iplikleri incelediğimi ve bunun için heyecanlandığımı hatırlıyorum. Aldırma şarkısıyla dans ettiğimi, hatta o yaşta bu şarkı için bir klip çekmek istediğimi de. Filmdeki şarkıların farklı dillerdeki versiyonlarını dinleyip ezberlemeye çalıştığımı da - belki de o yaşlardan itibaren yabancı dillere olan ilgimi kuvvetlendirmekte büyük katkısı oldu. Küçük çocuklarda çok güzel etkileri olan ve uzun süre akıllarından çıkartamayacakları bir film olduğunu söyleyebilirim o yüzden. Yıllar sonra gelecek neslin çocukları izlediği zaman animasyonlarını kalitesiz, kurgusunu yetersiz mi bulur bilemiyorum ama zamanına göre çok iyiydi bu film.
Şimdi ise bir yetişkin gözüyle tekrar izledim ve şu anki düşüncelerimden yola çıkarak basit bir eleştiri hazırlamak istiyorum. Dikkatimi çeken iyi ve kötü yönleri sıralarken bu animasyonun genel yaş kitlesi için ama özellikle de çocuklar için hazırlandığını unutmamaya çalışacağım. Bundan sonrası spoiler içerecektir, bunun bilincinde olarak aşağı inin.
Öncelikle, Elsa'nın güçlerinin arka planı boş bırakılmış. Evet, evet, bu bir çocuk filmi ve çocukken izlediğim zaman bu ayrıntıyı pek de önemsememiştim, herhangi bir çocuk da çok önemsemeyecektir herhâlde ama bu film birçok yetişkin arasında da ilgi görmüş, çok büyük kitlelere hitap etmiş bir film. Dolayısıyla insanın beklentisi de bu oranda artıyor. Elsa neden dokunduğu her şeyi buza çeviriyor, neden bu güçlerle doğdu, asla bilmiyoruz. Tabii bu sonradan, ikinci filmde açıklanıyor ama ilk filmi izlerken bizi merakta bırakıyor.
Animasyonlar çok güzel, bu konuda daha fazla söyleyebileceğim bir şey yok. Çok gerçekçi ya da çok çocuksu değil, tam ortası. Ayrıntılar hoş.
Elsa'nın güçlerinin bir dayanağı olmasa da (En azından biz bilmesek de) konu güzel. Prensesi kurtaran prens konseptinden uzaklaşmaya başlayan Disney'in, ablasını ikna ederek krallığını kurtarmaya çalışan bir prensesi anlatması oldukça ilgi çekici. Artık Disney bireysel kadın karakterlerin kendi mücadelelerini konu alan animasyonlara daha çok yönelse de Karlar Ülkesi, ilki olmasa da bu konseptin öncülerindendi. Ayrıca Disney'in daha önceki yapımlarında "prensleri tarafından gerçek aşk öpücüğüyle kurtarılan zavallı prensesleri" işlemesine bir atıfta bulunarak "zavallı" prensesimizin prensin öpücüğüyle değil, ablasının sevgisiyle kurtarılması da çok manidar. Daha iyi işlelenebilirdi tabii bu kısım. Elsa'nın buzları çözememesi koca filmde bir probleme dönüşüyor ama buzları sevgiyle çözebildiğini anladığı anda güçleri üzerinde kontrol sahibi olmayı başarıp buzları çözebiliyor. İzlerken "Bu muydu yani?" etkisi bırakmadı değil.
Hans'ın karakteri gerçekten, gerçekten çok kötü yazılmıştı. Filmin başından beri tek bir kötü özellik göstermeyen, en azından bir ipucu bile vermeyen Hans'ın bir anda kötü olması çok beklenmedik ama beklenmedik olduğu kadar saçmaydı. İzleyicileri şaşırtmanın çok daha kaliteli yolları varken kötü olduğuna dair tek bir ipucu bile gösterilmeyen, tam tersine çok tatlı biriymiş gibi izleyicilere sevdirilen bir karakterin bir anda kötü karaktere dönüşmesi çok ucuz ve kolaya kaçılmış bir yöntem. Hiç etkilenmemekle beraber çok öfkelendim, çünkü Hans'ı gerçekten seviyordum.
Filmdeki komedi unsuru iyiydi. Olaf, filmde ana komedi kaynağı olan karakter ve zamanında bayağı ünlendiğini hatırlıyorum. Ününü hak ediyor. Anna'nın enerjisi de insanı çok mutlu eder cinsten, zaten serideki en sevdiğim karakter olur kendisi. Kristoff ile Anna'nın beraber enerjisini sevsem de romantik anlamda bir türlü yakıştıramadım birbirlerine. Hans'ı daha çok sevmemden de kaynaklanıyor olabilir bu.
Romantizm demişken, Elsa'nın romantizm ile içli dışlı olmaması da Disney için hoş bir farklılık olsa da, arkasına sığındıkları neden çok manasız. "Bir kere de aşık olmayan bir prenses yazmak istedik" deselerdi de benim için yeterliydi ama kendileri, Elsa'nın tek başına güçlü bir kadın olduğunu göstermek için bunu yapmayı seçtiklerini söylediler. Aşık olmak zayıflık değildir ve bir insan aşıkken de, başkasıyla hayatını paylaşırken de güçlü olabilir. Tek başına güçlü kalmak tabii ki hayatın yüklerini başkasıyla paylaşabilmekten daha zor ama bunu güçlü bir kadın olmanın koşullarından biriymiş gibi servis etmeleri hoşuma gitmedi. Belki de ben yanlış bir açıdan bakıyorumdur olaya ama bende uyandırdığı düşünceler buydu ve paylaşmak istedim.
Son olarak, evet bu aynı zamanda müzikal bir film ve şarkıları çok güzel ama her an şarkı söylemeye hazır olmaları bir süre sonra sinirleri bozmaya başlıyor. Karakterlerin başına iyi bir şey geliyor, şarkı söylüyorlar. Kötü bir şey yaşanıyor, şarkı söylüyorlar. Önemli bir anda yine oturup şarkı söylüyorlar. Çocukken daha eğlenceli gelirdi bu, şimdi şarkı dinlemektense film izlemek istiyorum ama konu Disney olunca pek mümkün olmuyor bu.
Yedi puan verdiğim bu filmi küçük büyük herkese öneriyorum, özellikle de yaşınız küçükse umarım bende bıraktığı etkileri ve daha da güzellerini bırakır üstünüzde. Esenlikle kalın.