Satranç; New York 'tan, Buenos Aires' e giden bir yolcu gemisinde ki dünya satranç şampiyonu Mirko Czentoviç ve yakın zaman önce hapishaneden çıkan, kitaba da sonradan dahil olan Dr. B. arasında geçen satranç karşılaşmasını konu alıyor.
Czentoviç 'in iyi olduğu…devamıSatranç; New York 'tan, Buenos Aires' e giden bir yolcu gemisinde ki dünya satranç şampiyonu Mirko Czentoviç ve yakın zaman önce hapishaneden çıkan, kitaba da sonradan dahil olan Dr. B. arasında geçen satranç karşılaşmasını konu alıyor.
Czentoviç 'in iyi olduğu tek bir konu var o da satranç. Eğitimini küçükken bir papazın yanında tamamlayan Czentoviç pek görgülü bir karakter sayılmaz. Satranç dışında hiçbir şey hakkında bir bilgisi yoktur ama buna rağman kendini bütün insanlardan üstün görür, onları aşağılar. Entelektüel bir insan gördü mü hemen sohbeti keser ve kendi kabuğuna çekilir. Ama satrançta şampiyon olması insanlar için yeterli bir sebep kendisini yüceltmek ve saygı duymak için.
Dr.B. 2.Dünya Şavası sırasında Kraliyet ailesi mensubu bazı kişilerin mali birikimlerinin yonetiminini yapan avukattır. Hitler, Almanya 'da ipleri eline geçirince ve kiliseye manastırların mallarına el koymaya başlayınca Dr. B. ve ekibi sınır dışında da işler almaya başladılar ve kısa sürede kimsenin bilmediği bilgilere sahip oldular. Daha sonrasında bir ihbar sonucu hapishaneye atılan Dr. B. korkunç bir yalnızlığa mahkum ediliyor. Sadece sorgu için hücresinden çıkmasına izin veriliyor. Bir gün sorgu sırasını beklerken koridorda asılı olan bir montu görüyor cebinde de bir kitap. Uzun zaman sonra farklı bir şey gördüğü için çok heyecanlanan Dr. B. kitabı gizlice alıyor. Bu kitap içinde kuralları ve teknikleri olan bir satranç kitabı. Uzun süre boyunca hücre de tek başına kaldığı için bu kuralları ezberliyor, ekmek parçalarıyla kendine satranç oyunu kuruyor ve gittikçe gelişmeye başlıyor. Daha sonra kendine rakip olduğu için bir satranç zehirlenmesi yaşıyor ve kaldırıldığı hastanede doktoru aracılığıyla serbest bırakılıyor.
İşte bu yolcu gemisinde tamamen bir tesadüf eseri karşılaşan iki oyuncu okuyucuya heyecan dolu bir satranç karşılaşması yaşatıyor. Kibir satranç 'ın
yazılı olmayan kuralıdır. Üst üste kazanmaya başladın mı kaymetmek çok ağır gelir ve yenilen pehlivan güreşe doymaz misali sürekli bir rövanş isteğiyle dolar yüreğin. Bu kitap da da hem yalnızlığı, hem de satranç' ın sadece bir oyun olmadığını çok sade bir dille anlatmış Zweig. Ben çok beğendim herkesin okumasını tavsiye ederim.
İncelemenin bu kısmına yazarın mini bir biyografisini bırakmak istiyorum çünkü tarjik hayatını okuyunca çok şaşırmıştım. Bilmeyenlerin de bilmesini isterim.
Varlıklı bir sanayicinin oğlu olarak 1881'de Avustralya 'nın Viyana kentinde doğan Zweig, küçük yaştan itibaren edebiyat, sanat alanında eğitim görmeye başladı. 1. Dünya Savaşında gönüllü olarak orduya katılan Zweig, savaşın korkunçluğuna tanık olduktan sonra yazdığı yazılarda savaşın anlamsızlığını ve yanlışlığını savunmaya başladı. Savaştan sonra 20 yıl boyunca yaşayacağı Salzburg'a yerleşti. Burada evlendi. Bu sürede pek çok eser verdi. 1993 de iktidara gelen Nizilerin kurduğu baskı nedeniyle 1934 yılında Londra 'ya göç etti. Buranın ardından 1939 yılında Bath şehrine yerleşti. İlk evliliğini sonlandıran yazar ikinci evliliğini yaptı. Avrupa' nın içinde bulunduğu korkunç yıkımdan etkilenerek duyduğu üzüntü ve düş kırıklığı nedeniyle 22 Şubat 1942 'de eşiyle birlikte intihar etti.
Puanım:10/10
Kitaplarla kalın...