Gerçekten iyi bir amaç için işlenen suçlar, suç sayılmalı mıdır? Dostoyevski'nin beş yıl süren Sibirya sürgününden sonra yazdığı ve 1866 yılında "Rus Habercisi" adlı edebiyat dergisinde on iki ay boyunca yayımlanan psikolojik ve dram türündeki ikinci uzun romanıdır. 1865 yazında…devamıGerçekten iyi bir amaç için işlenen suçlar, suç sayılmalı mıdır?
Dostoyevski'nin beş yıl süren Sibirya sürgününden sonra yazdığı ve 1866 yılında "Rus Habercisi" adlı edebiyat dergisinde on iki ay boyunca yayımlanan psikolojik ve dram türündeki ikinci uzun romanıdır.
1865 yazında Suç ve Ceza fikrini tasarlayan yazar, alacaklılara yüklü miktarda borçluydu ve 1864 yılının başlarında vefat eden kardeşi Mihail'in ailesine yardım etmeye çalışıyordu. Ayyaşlar adıyla tasarlanan bu eserde ana amaç "mevcut sarhoşluk sorununu, özellikle bir aile tablosu ve çocukların bu koşullarda yetiştirilmesini vs." ele almaktı. Dostoyevski, Raskolnikov'u ve suçunu, Fransız şair ve katil, Pierre François Lacenaire olayından esinlenerek tasarladıktan sonra, romandaki tema, Marmeladov ailesinin öyküsünü merkeze almasına yardımcı olmuştur.
Yazarın "olgunluk" döneminin ilk büyük romanı olarak kabul edilen romanda, parası için bir tefeci kadını öldürmeyi tasarlayan, Saint Petersburg'da yaşayan ve fakir bir öğrenci olan Rodion Romanoviç Raskolnikov'un ıstırabı, pişmanlığı ve ahlaki ikilemleri anlatılmaktadır.
Romandaki mekânların tümü, Dostoyevski'nin Suç ve Ceza ile Kumarbaz romanını yazarken Saint Petersburg'da yaşadığı Hazine Caddesi'ndeki evinin yakınlarında bulunmaktadır.
Suç ve Ceza, sadece kurgusal bir roman değil, felsefesi açısından da oldukça değerli bir eserdir ki bu da altyapısında sağlam bir düşünceye sahip olmasından kaynaklanmaktadır.
Dostoyevski, Sibirya’daki sürgün zamanlarında Hegel’in "Olağanüstü İnsan" fikriyle tanışmıştır. Hegel’e göre insanlar ikiye ayrılır: ahlaka dayalı sıradan insanlar ve yaptıklarıyla çığır açan, kanunların da üstünde "kahramanlar." Hegel bu fikre bağlı olarak, hayranı olduğu Napolyon içinse şöyle der: "Saltanatını sürmek için şehirden çıkan imparatoru –dünyanın ruhu o adamı– gördüm; bir atın üstünde otururken yalnızca tek bir noktaya konsantre olmuş halde, dünyaya uzanan ve ona hükmeden böyle bir bireyi görmek harikulade bir his." Buna ek olarak Tarihin Felsefesi kitabında Hegel, bir davranışın doğruluğunu ya da yanlışlığını, ancak kişinin vicdanının belirleyebileceğini savunuyor. Örneğin birinin kendi çıkarı ya da sadist zevkleri uğruna cinayet işlemesi yanlış, çünkü vicdan böyle bir davranışın arkasındaki motivasyonun acı vermek olduğunun farkındadır. Ancak öte yandan vicdan, cinayeti masum birini kurtarmak ya da masumların acı çekmesini engellemek olarak da addedebilir –böylelikle bu doğanın faydası içindir– bu durumda takdir edilmesi gereken bir davranış olur, çünkü arkasındaki motivasyon iyi niyetlidir.
Raskolnikov bir "kahraman" olmasa da, Hegel’in "Olağanüstü İnsan" kavramının vücut bulmuş halidir. Romanın felsefesi de bütünüyle bu fikre dayanıyor ve okuyucuyu da sorgulamaya itiyor. Gerçekten iyi bir amaç için işlenen suçlar, suç sayılmalı mıdır? Eğer bu sorunun cevabını verebilseydik, ahlaklı bir katil de, ahlaksız bir katil gibi vicdan azabı çekmeyecekti. Dostoyevski de aslında roman boyunca bu cümlenin etrafında dolaşıyor ve okuyucuyu da peşinden sürüklüyor. Çünkü bu felsefe olmasa, yani Raskolnikov "ahlaksız" bir katil olsa, hiç acı çekmeyecek ve belki de Suç ve Ceza hiç yazılmamış olacaktı.
Suç ve suçlu psikolojisinin derinlemesine irdelendiği, karakter analizlerinin ve psikolojik tahlillerin ustalıkla yapıldığı, pişmanlık, ıstırap, vicdan, ahlak gibi duyguların işlendiği bu baş yapıtı okumanızı kesinlikle tavsiye ederim. Kitapla kalın...
Notum : 10/10