Selamlar 🦜, Ekim ayının 2. kitabıyla geldim efenim 📚. 🍁 Az, öz, güçlü bir kalem, kaliteli bir özgünlük ve daha fazlası...💫 🍁 Evet, "Kısa bir kitap hemen okurum bir günümü bile almaz." diyeceksiniz belki de ama öyle hemen okuyup rafa…devamıSelamlar 🦜, Ekim ayının 2. kitabıyla geldim efenim 📚.
🍁 Az, öz, güçlü bir kalem, kaliteli bir özgünlük ve daha fazlası...💫
🍁 Evet, "Kısa bir kitap hemen okurum bir günümü bile almaz." diyeceksiniz belki de ama öyle hemen okuyup rafa kaldırılabilecek bir kitap değil, olmamalı da! Her bir cümlesini sindire sindire okumak, üzerine uzun uzun düşünmek gerekiyor. Yoksa kitap ve verilen emek, zaman koskoca bir ÇÖP olur.
🍁 Okurken basit şeylermiş gibi es geçtiğim bazı (aslında birçok) şeyleri fark edebilmemi sağladı ve bu sadece kişisel şeyler değildi. Toplumda da çokça göz ardı edilen durumları gösterdi ve bunları o kadar iyi bir şekilde aktarmış ki...🌚 (Çok fazla alanda farklı farklı şeylere dikkat çekti gibi bir şey algılamayın lütfen. Sadece belli başlı konular hakkında durdu desem daha iyi olur herhalde.)
🍁 Tolstoy'un inanç dünyası hakkında da az çok bilgi sahibi oluyoruz. "Hayatın anlamı nedir?", "Yaşam nedir?" soruları üzerine fikirlerinden, arayış çabasından parçalar görüyoruz.
🍁 Kitaptaki 2 parçadan birini seçtim (çünkü aklımda kalan ilk iki parçaydı), bu parçayı sizinle paylaşmak istiyorum. (Eğer bu kısım sizin için spoilere giriyorsa okumayınız.)
"... Ya Hint bilgeliği ne diyor?
Hastalık, yaşlılık, ölüm nedir bilmeyen genç, mutlu prens Sakya Muni, bir gezinti sırasında görünüşü berbat, dişleri dökülmüş, salyaları akan bir ihtiyara rastlar. O zamana kadar ihtiyarlığın ne olduğunu bilmeyen prens, şaşakalır ve arabacısına bunun ne olduğunu, adamın nasıl olup da bu acınası ve itici hâle düştüğü sorar. Bunun, bütün insanların ortak kaderi olduğunu, kendisi kral oğluysa da aynı şeyin kendi başına da gelmesinin kaçınılmaz olduğunu öğrenince, gezisine devam edemez ve bu konuda düşünüp taşınmak için geri dönmek ister. Tek başına bir köşeye çekilip düşünür. Ve anlaşılan, bir teselli bulur. Çünkü, yine şen ve mutlu olarak gezintiye çıkar. Bu kez, karşısına bir hasta çıkar. Güçsüz, şişler içinde, gözleri fersiz bir adam görür. O güne kadar hastalığı hiç bilmeyen prens, durur ve bunun ne olduğunu sorar. Ve bunun hastalık olduğunu, herkesin başına gelebileceğini, sağlıklı ve mutlu bir kral oğlu olan kendisinin bile aynı hastalığa yakalanabileceğini öğrenir. Yine neşelenme cesaretini kaybeder, geri dönmeyi emreder ve teselli arar. Besbelli ki, bunu yine bulur ve üçüncü kez gezintiye çıkar. Bu üçüncüde, yine bir manzarayla karşılaşır. Bir şeyin taşındığını görür:
"
'Bu ne?'
'Bir cenaze.'
'Cenaze ne demek?' diye sorar prens.
'Herkesin sonudur bu.' derler.
Prens, ölüye yaklaşır, örtüyü açar ve yüzüne bakar.
'Şimdi ne yapacaklar onu?'
'Gömecekler.'
'Niye?'
'Çünkü, artık kesinlikle canlanmayacak, gelecekte ondan hiçbir şey kalmayacak, pis koku ve kurtçuklardan başka.'
'Ve bu, insanların kaderi, böyle mi? Beni de mi, beni de mi gömecekler? Benden geriye de pis kokudan başka bir şey kalmayacak, öyle mi? Beni de kurtçuklar mı yiyecek?'
'Evet.'
'Geri dön, gezmek istemiyorum. Artık bir daha da bunu istemeyeceğim.'
Ve Sakya Muni, hayatta bir teselli bulamadı ve hayatın en büyük dert olduğunu sonucuna vardı. Ve bütün gücünü, kendilerini ve başkalarını bundan kurtarmaya harcadı. Öyle kurtulsunlar ki, ölümden sonra da hayat hiçbir biçimde tekrarlanmasın. Hayat, kökünden kazınmış olsun.
Bu Hint bilgeliğinin son sözüdür."
Kısaca OKUYUN (HAKKINI VEREREK), OKUTTURUN.
Eveet bu kadardı, buraya kadar okuyan güzel insana (varsa) teşekkür ederim.🙏🏻
Keyifli okumalar dilerim...📚
🦜 7,5/10