Not: Her zamanki gibi önce konuyu kendimce ele alıp sonrasında kitap hakkındaki fikirlerimi belirteceğim. Direkt kitap hakkındaki kısa yorumumu merak ediyorsanız yazımın sonundaki başlığa bakabilirsiniz. Keyfili okumalar. Özgürlük "sınırsız" olmak demek değildir, tam tersine net ve güçlü sınırlara sahip olabilmemizle…devamıNot: Her zamanki gibi önce konuyu kendimce ele alıp sonrasında kitap hakkındaki fikirlerimi belirteceğim. Direkt kitap hakkındaki kısa yorumumu merak ediyorsanız yazımın sonundaki başlığa bakabilirsiniz. Keyfili okumalar.
Özgürlük "sınırsız" olmak demek değildir, tam tersine net ve güçlü sınırlara sahip olabilmemizle ilgilidir. Sınır derken kast ettiğim, hayat resminizi muhafaza eden çerçevenizdir. Eğer çerçeveniz ne kadar sağlam olursa o kadar özgür ve istediğiniz bir resme sahip olursunuz. Bu resim; sevgiliniz, aileniz, dini inancınız gibi manevi değerlerinizdir. Kimsenin müdahale etmesini istemediğiniz özel alanınızdır. Peki hangi durumlarda özel alanınız ihlal edilir?
Örneğin müdürünüz ek mesai yapmanız için ısrar etti. ‘’Hayır dersem gözündeki imajım sarsılacak ama evet dersem çocuğumun okuldaki gösterisini kaçıracağım!’’ diye düşündünüz. İşte bu durumda birinci şıkkı seçerseniz dıştaki hayatın özel alanınıza, ailenize müdahale etmesine izin vermiş olursunuz. Örneğin arkadaşlarınıza ‘’hayır’’ diyemediğiniz için dışarı çıkar ve keyifsiz bir gece geçirirsiniz. İstemediğiniz hâlde ‘’hayır’’ diyemediğiniz ve ‘’iyi gün arkadaşı’’ olmamak için yüklü miktar borç verirsiniz. Söyleyemediğiniz bazı ‘’hayır’’lar bu kadar masum değildir. İstemediğiniz bir okul, istemediğiniz bir meslek, istemediğiniz bir ilişki, istemediğiniz bir evlilik ve en nihayetinde istemediğiniz bir hayatla baş başa kalırsınız.
Güçlü ve özsaygısı yüksek bir karakter, ‘’hayır’’ demeyi bilen birisine aittir. Hayır diyebilmek aslında dışsal etkenlerden bağımsız olarak ne istersen onu yapmaktır. Mesela sevgilisinin yanında cimri gözükmekten korkan birisinin dilenciye verdiği para, onu cömert yapmaz. Ancak özgür bir kişi değeceğini düşündüğü insana cömert, değmeyeceğini düşündüğü insana karşı ise cimri davranır. Demek istediğim **HAYIR** diyen bir insan özgür değildir ama **HAYIR ‘**diyebilen bir insan özgür bir insandır. HAYIR diyebilme’nin önemini anladıktan sonra bile yine de HAYIR derken zorlanabiliriz. Bu çok doğaldır ve binlerce yıllık evrimsel bir süreçten kaynaklanır.
Hayır diyememek, çoğunlukla özgüven problemi yaşayan insanlarda görülür. Hayır diyemeyen herkes özgüvensizdir demiyorum ama özgüvensiz insanların hemen hepsi ‘hayır’ diyemez. Bu ‘toplumsal onay ihtiyacı’ndan dolayıdır. On binlerce yıl önce atalarımız sürüler hâlinde hayatta kalıyorlardı ve sürüden ayrılanı kelimenin tam anlamıyla kurt kapıyordu. Dolayısıyla sürünün onayını, yani toplumun onayını almak hayati derecede önemliydi. Sürüden dışlanacak hareketlerde bulunmak, ölümüne korkmanız gereken bir şeydi. Fakat günümüzde sürüler hâlinde yaşamıyoruz ve korktuğumuz hareketlerin çok azı bizim toplum tarafından dışlanmamıza sebep olacak hareketler. Aksine toplum, sınırlarını koruyabilen özsaygısı yüksek bireyleri kucaklar ve hayranlıkla izler.
‘’Peki nasıl hayır diyeceğiz?’’ sorusunun cevabı ise basittir. ‘’Hayır’’ deyin. Bu fobiyi aşmanın tek yolu, ‘hayır demek’te korkacak hiçbir şey olmadığını anlayana kadar, korkarak da olsa hayır demektir. Bir yerden sonra insanların sınırlarınıza saygı gösterdiğini ve hayır demekte korkacak hiçbir şey olmadığını anlayacaksınız. İşte o zaman özgür ve güçlü bir birey olmuş olacaksınız.
HAYIR DİYEBİLME SANATI
Öncelikle kitabımızın belli bir yazarı yok. ‘’Mükemmel Psikoloji’’ adında bir ekibin eseri. Eğer hayır demek konusunda kötüyseniz kitabı düşünmeden almalı ve okumalısınız. ‘’kötüyseniz’’ dememin sebebi kitap oldukça yüzeysel. Pek fazla bilimsel dayandırma görmedim, veya ben unutmuş olabilirim. Kitabın yüzeysel olması, onu aynı zamanda rahat anlaşılabilir ve geniş kitlelerce okunabilir kılmış. Aynı zamanda dikkate değmeyen bir konuyu ele aldığını kast etmiyorum. Aksine bu kadar önemli ve temel bir konuyu anlaşılır biçimde ele alması harika. Eğer bu konuda biraz daha derine dalmak isterseniz Robert Glover’in henüz Türkçeye çevrilmemiş ‘’No More Mr.Nice Guy’’ kitabına bakabilirsiniz.