Uzun bir aradan sonra yeni bir film yazısı yazıyor olmanın heyecanı içindeyim. Okulun başlamasıyla gelen yoğunluk ve beraberindeki depresyon sebebiyle doğru düzgün film izleyemiyordum. İzlediğim filmleri ise birinin tavsiyesi üzerine izleyip o kişiye anlatıyordum. Bu film ise özel bir tavsiye…devamıUzun bir aradan sonra yeni bir film yazısı yazıyor olmanın heyecanı içindeyim. Okulun başlamasıyla gelen yoğunluk ve beraberindeki depresyon sebebiyle doğru düzgün film izleyemiyordum. İzlediğim filmleri ise birinin tavsiyesi üzerine izleyip o kişiye anlatıyordum. Bu film ise özel bir tavsiye almadan kendi başıma izlemeye karar verdiğim bir film oldu. Buraya da zaten bu türdeki filmleri yazıyorum.
Triangle of Sadness, ismiyle hiç alakası olmayan bir film. Filmin sadece ufak bir yerinde kaşların arasındaki üçgeni tanımlamak için kullanılıyor. İsmine bakarak depresif bir film olduğunu düşünebilirsiniz, kesinlikle değil. Eğlendirici, düşündürücü, iğrenç, biraz aksiyonlu, absürt bir film ama kesinlikle hüzünlü değil.
Film zıtlıklar üzerine inşa edilmiş. Zengin-fakir, hizmet alan-hizmet veren, sosyalizm-kapitalizm, anaerkil-ataerkil gibi çatışmalar üzerinden hem bir mesaj verme ve düşündürme kaygısı hem de komedi yaratma peşindeler. Ancak bu mesajlar daha önce de izlediğim The Valet filmi gibi gözünüze soka soka yapılmıyor. İzleyici kitlesi bakımından biraz daha yetişkinlere yönelik ve aile içinde izlemeye pek uygun değil.
Filmin üç bölümden oluşuyor. İlk bölüm Carl ve Yaya çiftinin gemi seyehatine kadar olan bölüm, ikinci bölüm yatta geçen bölüm, üçüncü bölümse adada geçen bölüm. Her bölümün kendine has güzellikleri var. İlk bölümdeki Carl ve Yaya'nın para ve ilişkideki kadın-erkek rolleri üzerindeki tartışması çok hoş ve güzeldi. İkinci bölümde biraz daha bize yabancı olan insanlarla tanıştığımız ve zenginin fakire istediği her şeyi yaptırabileceği bir düzenin olduğu bölümdü. Araştırmadım ama tüm gemi bir ülke metaforu olabilir. Üçüncü bölüm ise zengin ile fakir arasındaki farkın kalmadığı, yetenekli olanın kral, krala biat edenlerin ise zengin olduğunu gördüğümüz bir bölümdü. Bu bölümde de güzel bir toplum eleştirisi vardı.
Filmin sonu ise beni hiç şaşırtmadı. Hatta sanırım ben böyle bir film izlemiş olabilirim. Çünkü filmin sonunu net bir şekilde tahmin edebildim. Benim için ilginç olmayan bir sondu ve her şey çok tanıdık geldi.
Filmde bazı rahatsız edici sahneler vardı. Hassas bir bünyeniz varsa o sahneler geldiğinde gözlerinizi kapatabilirsiniz. Oldukça da uzun sürüyor.
Filmi Karaca Sineması'nda izledim. Benim için güzel bir ilk deneyim oldu. Daha önce bağımsız bir sinemada film izlememiştim.
Film güzel. Yalnız başınıza veya arkadaşlarla izlenebilecek bir film. Partnerinizle de izleyebilirsiniz ama feminist tartışmalara neden olabilir :) eğlencelik bir film ama yer yer düşündürtüyor da. Böyle filmleri seviyorum. Tekrar izler miyim? Kesinlikle evet. Birilerine önerir miyim? Buna da evet. Hayatıma bir etkisi oldu mu? Çok değil ama düşünmemi sağladı diyebilirim. Kusursuz muydu? Kesinlikle değildi. 10 üzerinden 7-8 arasında gidip geliyorum. Bazı iğrenç sahneler olmasaydı 8-9 a çıkabilirdi ama maalesef... Yine de 8/10 diyorum.