Spoiler içeriyor
Mathea Martinsen'in anlatacaklarına hoş geldiniz.
Hızlandıkça Azalıyorum, bana Joachim Trier filmi izliyormuşum gibi hissettirdi.
Öncelikle herkese hitap etmeyecek bir kitap olduğunu söylemek istiyorum. İnternette okuduğum değerlendirmelerde bazı kişiler iç karartıcı bir kitap olduğunu söylüyor. Benim için böyle bir durum söz…devamıMathea Martinsen'in anlatacaklarına hoş geldiniz.
Hızlandıkça Azalıyorum, bana Joachim Trier filmi izliyormuşum gibi hissettirdi.
Öncelikle herkese hitap etmeyecek bir kitap olduğunu söylemek istiyorum. İnternette okuduğum değerlendirmelerde bazı kişiler iç karartıcı bir kitap olduğunu söylüyor. Benim için böyle bir durum söz konusu değil.
Halil Cibran, Kırık Kanatlar kitabında
"Melankolinin ipeksi elleri vardır, ama bileği güçlüdür. Kalbi kavrar ve yalnızlık içinde bunaltır." diyor. Mathea Martinsen'in anlatacakları sizde aynı bu duyguları uyandırabilir, doğru. Ama ben Mathea'nın hayatını okumayı bir hayli sevdim ve sonraki sayfalarda hayatından hangi kısımları anlatacağı merakıyla dolup taştım.
Kitap, Mathea düşüncelerini paylaşırken tak diye bir anısını anlatmasına geçiyor, ilkte bu garibinize gidebilir.
Mathea okuyabileceğiniz en yalnız karakterlerden biri gerçekten. Yaşlılık hâllerini okuduğumuz bu hanımefendi bizlere:
"Dışarıya çıkmaya gücüm yok belki ama pencereyi açabilirim her zaman." diyor.
Epsilon adında bir kocası var.
Mathea'nınki öyle bir yalnızlık ki bunu anlamanız için şu cümlesini yazacağım sizlere.
"Ama övünebileceğim tek değişik şey bir keresinde üzerime yıldırım düşmüş olması, bununla gerçekten övünebilirim, yıldırım bana çarptı, ben yıldırıma çarpmadım. Sonra bir de Epsilon tarafından fark edildim. Epsilon özel bir güçle doğmuş olmalı ki bunu yapabildi. İkimizin birlikte olmasını başaran benden çok o oldu."
Bundan sonra spoilerlı konuşmak istiyorum. Kitabı okumadıysanız buraları okumamanızı öneriyorum efenim.
.
.
.
.
.
.
Mathea yalnızlığıyla unutamayacağım karakterlerin arasına girdi.
"Biraz önce sohbet ettim, toplumsal bilgiye katkıda bulundum, bir yabancı, doğru zamanı bildireceğim konusunda bana güven gösterdi ve zaman oyuncak değildir."
"Arada sırada Epsilon'un "benden başka biriyle konuşma ihtiyacı duymuyor musun hiç?" diye sorduğu olurdu. "İyi ama konuştum ben." derdim."
Bunları okudukça Mathea örgü örerken onun karşısına geçip onunla sohbet edesiniz geliyor. Ördüğü kulaklıklar ve şapkaları övmeniz, onun yüzüne tebessüm sağlama isteğiniz... ah be Mathea.
O markette alışveriş yaparken reçeli almasını kapağını sizin açabileceğini söylesiniz geliyor çünkü Mathea bunu dile getiremiyordu. Huzurevi toplantısında hırkası alındığında sesini çıkaramayışı... Mathea'm...
Aage B. ile konuşmak için ne kadar çaba gösterdiğini biliyoruz.
Epsilon'un June'un annesi ile olan ilişkisi çalakalem anlatıldı.
Epsilon'un önce Monty Hall problemiyle konuya kısa bir giriş yapıp sonra üç çember çizerek ayrılık sahnesine geçmesi. Okuduğum en özgün ayrılık sahnesi olarak aklımda kalacak bu sahne.
"Epsilon kâğıda çizdiği iki çemberi gösterdi, biri ötekinin çevresine çizilmişti. “Büyük çembere E, küçüğüne M diyelim,” dedi. “M’nin E’nin dışında hiçbir şeyi yok mu?” diye sordum. Epsilon önce bana, sonra çizime baktı. “Ben… Ben göremiyorum,” dedi. Sesi öyle yabancıydı ki. Sonra titrek çizgilerle ikisinin dışında bir çember daha çizmeye başladı, ama ben bunu görmek istemiyordum, onun için M’ye ve E’ye baktım. Üçüncü çemberin çizgisi E’in çizgisine yaklaşıyordu, Epsilon’dan durmasını istedim, ama belli ki bu kadarı yetmiyordu. Küçük çemberi çevreleyen büyük çembere diktim gözlerimi, gözyaşları görmemi zorlaştırdı, ama o sırada gördüm, anladım. “Epsilon,” dedim ama durmadı, üçüncü çemberi çizmeyi sürdürdü. “Bu aynı zamanda,” dedim, “E yoksa M de yok anlamına gelmiyor mu?” Ve o zaman, çizgiler birbirlerini kesmek üzereyken durdu."
Epsilon'un bu denli acımasızca davranabileceğini düşünmedim hiç.
Ve son sayfalara yakın birinin cenazesine katıldı Mathea, Epsilon'un gerçek adının da Epsilon olmadığını öğrendik orada. İlk tanıştıkları zamana dair aralarındaki bir hitap şekliydi demek ki bu.