Spoiler içeriyor
Bu sene ne hikmetse vizyona giren filmlerin çoğu beni ziyadesiyle memnun etti. Hüzün Üçgeni de o filmlerden biri. Turist'in ödüllü yönetmeni bu defa günümüz sınıfsal ilişkilerini yatırmış masaya ve fakat her sınıfın kendi içerisindeki fasit daireler çizen halini de gözler…devamıBu sene ne hikmetse vizyona giren filmlerin çoğu beni ziyadesiyle memnun etti. Hüzün Üçgeni de o filmlerden biri. Turist'in ödüllü yönetmeni bu defa günümüz sınıfsal ilişkilerini yatırmış masaya ve fakat her sınıfın kendi içerisindeki fasit daireler çizen halini de gözler önüne sermiş.
Filmi izledikten sonra - Bunuel! - Bunuel! diye dolandım ortalıkta. Yönetmenin Bunuel sinemasına saygı duruşu gibi bir film yapmasının yanı sıra böylesine başarıyla işin içinden çıkması ayakta alkışlanacak bir durum.
Bunuel, Burjuvazinin Gizli Çekiciliği'nde burjuva sınıfına bir türlü rahat vermemişti. Film boyunca bir grup zenginin bir türlü yemek yiyemediğini görmüştük. O yemeği onlara huzurla yedirmemişti. Büyük öğüt vardı o filmde. Her şeye sahipsiniz ama yiyemiyorsunuz. Tantalos İşkencesi yapıyordu burjuva sınıfına.
Öslund, ustalarından çok iyi öğrenmiş olacak ki günümüzün hastalıklı görgüsüzlüğü ve yarış halindeki deneyim manyaklığını gözler önüne sermiş. Önce buradaki samimiyetsizliği tiksintiden ölene dek hepimize tüm çıplaklığıyla izletiyor aynı Bunuel usta gibi ancak devamında inanılmaz güzel bir nüans ekliyor :)) Ustalarının aksine Östlund, her şeyi bolca yedirdi ve denetti ancak bokun içinde boğulana dek, ancak kusmaktan yorulana dek. Özetle işin boku çıkana dek. Öslund önce yedirdi sonra kusturdu, önce yedirdi sonra sıçırttı. Ayrıca 'bok' temasına yaptığı vurgu da inanılmaz ilginçti.
Öyle bir intikam aldı ki aklımıza gelir miydi bilemem ama iyi ki onun aklına gelmiş.
Bunun yanında bütün bu rezilliği o kadar estetize ederek kaydetmiş ki, bu insanları o halde gördüğünüzde kusmaktan, boktan, pis sudan, sallanan bir gemiden oluşan müzikal bir şölen izliyormuşsunuz gibi hissediyorsunuz. Bütün bu rezilliği yerle bir ederek ama melodisiyle 😁
Alaya alarak ve bütün gülünçlüğüyle insanın en basitinden böyle bir şey olduğunu, bok kadar bile önemli hissetmemesi gerektiğini gösteriyor. Böylece birgün zengin olmak hayali kuranlara da hepsi bu diyor. Hepsi bu..
Devamında ise ikili ilişkilerdeki samimiyetsizliği gözler önüne seriyor. Doğa durumuna geri götürüyor bizleri ve orada önce bir kadını iktidar haline getiriyor. Bu kadın işçi sıfından, batı dışında bir coğrafyadan... Burada da intikam aldı. Modern toplumda kadına para için mi diye soran erkeği, hayatta kalmak için, doğa durumunda iktidar olan kadına metres haline getirdi ki bence burada da modern dünyadaki kadına bir selam verdi...
Bok satarak zengin olan adamın kendisiyle alay edişine ve içinde bulunduğu güruhun samimiyetsizliğini hissedişini de beğendim. Çünkü adam boktan anlıyor 😁
Söyleyecek şeyim çok ama filmi izleyin.