Spoiler içeriyor
Merhaba. Diziyi yeni bitirdim ve içimde olunulmaz bir kış sevgisi var. Kara boğulmak, buzun üstünde dans eder gibi paten sürmek ve kışın altında beyaz elbisesini giymiş olan şehrin muhteşem ışıltılı manzarasını izlemek. Şuan biraz daha o atmosfere gitmek için camımı…devamıMerhaba.
Diziyi yeni bitirdim ve içimde olunulmaz bir kış sevgisi var. Kara boğulmak, buzun üstünde dans eder gibi paten sürmek ve kışın altında beyaz elbisesini giymiş olan şehrin muhteşem ışıltılı manzarasını izlemek. Şuan biraz daha o atmosfere gitmek için camımı açtım ve dizideki kadar mükemmel olmasa da, kendi manzaramı izlerken bunları yazıyorum. Tabi burası Malatya. Kış gelirken kendiyle birlikte sadece bir düş de getirmiyor. Mesela karın artık çamurla karışıp siyahlaşması, kaldırımda yürürken yanından geçen arabanın üstüne bir kova çamurlu su sıçratma tehlikesi gibi, otobüsü beklerken üşümek gibi.. Her neyse, bunlar küçük aksilikler ve o tamamen mükemmel olan rüyayı bozuyorlar. Ama pencereyi açıp, bir yanımda karlı dağlar ve diğer yanımda beyaza boyanmış ışıltılı şehri görünce, "buradan taşınırsam , özlerim. " diye düşünüyorum.
Pekala, dizi boyunca böyle bir yerdeydik. Soğuk kış, patenler ve bipolar...
Ama Allah aşkına yani, dizi boyunca onunla bununla takılmayıp, daldan dala atlar gibi onu bunu sevmeyen, tek başına dimdik ayakta duran ve" kimin eli kimin cebinde" olayına girmeyen tek namuslu, edepli yerli yerinde yaşayan kişi : Dashanın kedisiydi. Hmm evet, bir kedi. Çok gönülden kendisini tebrik ettim. Çünkü herkesin aksine, aşksız vıcık vıcık ilişkisiz yaşayan tek kişi oydu. Tamam, şimdi böyle dedim diye herkes birbiriyle yatmış gibi düşünmeyin. Ama hani biraz öyle oldu.
Kat'in vasat sevgilisi ile olaya giriş yaptık. Oradan "gönlü geniş" Justin abimize geldik. Zaten olay orada koptu. İşte her gece biriyle falan yatıyor. Üfff ne havalı ama (!) 🤮 sonra Marcus çıktı ortaya, o da Kat'in iş yerindeki arkadaşı. Ha bu arada bu dizi de arkadaş diye bir şey yok. Her an herkes sevgili olabilir. Aslında bu konuda onları pek suçlamıyorum, çünkü galiba karakterlerin kaynaşması ecnebi dilinde böyle bir şey. Ya aşık olursun ya da olursun. Tabi kedi değilsen ;)
(Dashanın kedisine buradan bir "Mahsun Kırmızıgül - Yıkılmadım" gelsin bakim 🥂)
Yani tabi çok gömmüşüm gibi oldu ama sevdiğim yerler oldu, Mesela neredeyse herkesin birbiriyle bir anda dertleşmesi ve içini dökmesi gibi. Bana çok sıcak geldi. Örneğin,
"Spinningn out ilişki incelemeleri " diye bir başlık açarsam , şunları yazabilirim.
1-) Justin / kat : yani başrol oldukları için yer yer tatlılardı ama bu kat beni hasta etti. Bir insan nasıl bu kadar hem duygusuz, hem vicdanlı, hem gıcık, hem salak, hem ara sıra tatlı olabilir? Ha tabi bipolar hastalığının da etkisi var. Ama yani karaktere genel olarak ısındığım sahne ; son bölümlerdi. Hatırlıyor musunuz? Sonlara doğru bir ara hastalığı yüzünden kriz geçirmişti ve herkesin hayatını mahvetmişti. Sonra hepsine teker teker yazdı ve özür diledi. O sahnede biraz ona sövmeyi bıraktım.
Ayrıca patene bu kadar bağlı olmasına da hayran kaldım. Yani gerçekten bu devirde dikkatimizi dağıtacak tonla şey varken, üstelik bipolar biriysen bir de, hayatının hepsini bir şeye (spora, mesleğe, işe, ilime..) adamak o kadar da kolay değil. Cesaret istiyor, fedakarlık istiyor, farkındalık istiyor.
Ha bir de mesela kız yani çok afedersiniz ama tüm bu yarışmalara hazırlanırken, eşşek gibi de çalışıyordu. Yani maddi olarak da durumunu sağlamak için aynı zamanda çalışıyordu. Bu gerçekten önemli.
Sonuna kadar çabaladı. "Öyle paranın nereden geldiği belli değil... Oh yat babam.." gibisinden değildi. Günümüzde de mesela eğer babanız sabancı falan değilse, iyi yerlere gelmek için aynı anda böyle çok yönlü çalışmanız gerekebiliyor. Hani buna sürekli şikayet etmek yerine, hayatına ısrarla çiçek açtırmaya çalışan birini görmek beni biraz kendine çekmiş olabilir.
Sonra tabi Justin hayatına girdi. Bu arada başta Justini Behlül gibi göstersem de, onu sevdim. Yani anlayışlı, partnerinin ne istediğini bilmeye çalışan, ilişkisinde yine partnerinin özel sorunları olmasını ve o hayal ettiği mükemmel insan olmadığını kabul ettiği için, onu
"bu erkekler ile evlenilir top 50 " listeme eklemek üzereydim az kalsın. Ama ekleyedebilirim. Bu arada kat "bu kadınlar ile evlenilir top 50 " listeme giremedi. Çünkü biraz manyak ve onunla kimse evlenmesin zaten. Sadece Justin onu idare edebilir. Ama bu listeme, Justinin o güzel olan üvey annesini ekleyebilirim. Yani Mandy Davis..
Mrs. Davis : "ya sen ne kadar tatlı bir kadınsın, aşk kadın yaa." diyerek diziyi sonlarına kadar izledim fakat son anlarda, 15 yaşındayken yeni doğurduğu bebeğini başkasına verdiğini duyunca, mükemmel bir insan bulma hevesim söndü. Ama hani o ana kadar onu listeme alabilirim diye düşünüyordum. Ama mesela Carol ile olan ilişkileri de çok tatlıydı. Hani size başlarda dedim ya, bu dizide çoğu kişi birbiriyle dertleşiyor ve bu çok sıcak ve güzel bir duygu paylaşımıydı benim gözümde. Carol ile Mandy'nin ikisinin de kırgınlık ve başarısızlık dolu anne olmaları yönünden birbirlerinin yaralarını sardılar. Tabi Carol yine bir Baker geni taşıdığı için asi, başına buyruk, hareketliydi. Mandy ise onun aksine Davis ailesi gibi sakin, daha mantıklı ve duyarlıydı. Fakat ikisinin de en büyük orta noktaları vicdandı. Onları bir araya getiren.
Dizide böyle olan çok sahne vardı. Mesela
Yine, dasha - serena ilişkisi, dasha - Justin ilişkisi, mich - Carol ilişkisi, Marcus - Alana, kat - Jenn ilişkisi , Justin - Jenn ilişkisi .. Gibi. Bunların çoğu hem birbiriyle o kadar alakasız, hem de aynı zamanda bir yerde kesişen noktaları olan dostluk, ilişki ve arkadaşlık tiplemeleriydi. Sanki yaralandıkları yerden hepsi birbirine bağlıydı.
Mesela, şükrü erbaşın şuan okuduğum kitabından birkaç mısrayı izlerken hatırlattılar bana,
"Hepimiz gömdük kendimizi geliyoruz, Yakamızda birer gözyaşı fotoğrafı
Avuçlarımızda ölümden dua
Toprağın merhametine inanarak korkuyla
Birbirimizin omuzları üzerinden
Mezarlığın dışındaki hayata bakarak
İçimizde dünyadan yapılmış bir keder
Bizi yaşamakla cezalandırmış tanrı gömdük kendimizi geliyoruz.. "
Hepsi için bu söz söylenir. Oturup beraber ağladılar, güldüler, hatta bazı bölümlerde diş fırçasıyla yerleri temizlediler ( Carol yine kafayı yediğinde, michin onun için fayansları fırçaladığı sahne).. Öyle güzeldiler ya.
Her neyse, sözde Justin ve Kat'in ilişkisini anlatıyordum ama bayağı uçmuşum.
Kat ve Justin için şunu diyebilirim, yine şükrü erbaş'dan bir alıntı paylaşarak :
"Yüz bin pişmanlıkla bir yalnızlık büyüttüm
Yine bir insanla çiçeklendim... "
Yani ikiside aynı böyle oldular. Tabi malum romantik dizi, "tek insanla insan değişmez " gibi büyük lafları bir güzel sana yediriyor.
Ha bir de o beraber kaydıkları sahneler neydi yaa, öfff yani. 10 /10 hocam. Aşırı uyumlu, ateşli ve güzel gözüküyorlardı. Listeme mutlaka "buz pateni yap, bir kış ülkesinde erasmus ya da work and travel yap ama mutlaka böyle bir ülke de kal. " gibi bir şey ekledim, bunlar sayesinde. Tabi benim listeler yine kabardı ama yola devam..
Son olarak aileler hakkında konuşmam gerekirse, Baker familyası tam bir baş belasıydı. Kavga ettiler, Delirdiler, birbirlerine sövdüler, serena ile Carol hele ilk zamanlar kat' e kül kedisi hikayesi gibi davranıyorlardı. İşte onu sürekli dışlama falan. Ama sonlara doğru Carol düzelmeye başladı. Hani "ben bir anneyim.. " demeyi başardı. Tabi serena o doktorla çıktıktan sonra net mal olduğunu iyice ispat etti ama daha 16 yaşında. Biraz yaşına ve o iki deli insan arasında yaşamanın verdiği zorluğa dayanarak, onu da affettim.
Tabi öyle karakterler ile aramın kötü olmasını istemem :''
Aynı şekilde Davislere bakarsak, erkeklerine bayıldım. Yani hele o ikizler. Allahım bu kafa nasıl bir kafa? Siz ne kadar hem tatlı hem de salak olabiliyorsunuz, ha tabi aynı zamanda havalı ve açık sözlü? Yani bu ailenin de çok sıkıntıları vardı ama sonlara doğru onlarda bayağı iyi toparladılar. Mesela Justin ile babasının sahneleri de güzeldi.d
İki tane kendi içinde Parçalara ayrılmış ailenin ve dışarıdan da gelen birkaç insanla birlikte büyük bir asit - baz tepkimesi gibi bir şey izledik. Tabi sonunda çok şükür nötrleşme gerçekleşti, verimli bir Tepkime oldu ama aynı zamanda kapta Tepkimeye giremeyen ve arta kalan kişiler de oldu. Sınırlayıcı bileşenler de gayet iyi yol kat ettiler ve hep birlikte bağırdılar.
"insana olan inancını yitirme"
Ben sevdim. Mini dizi zaten. İzlenir..
Hayırlı geceler.
Edit : gerçekten insanın ailesinin uyuz olması kadar kötü bir şey yok. Sanırım şu günlerde, ailemdeki birkaç insandan nefret ettiğim bu zamanlarda kat'i daha iyi anlıyorum. Mesela serena gibi bir küçük kardeşim var ve ben artık bazen onlarla uğraşmaktan bıktım. Hani tamamen onları bırakamıyorsun. Gidemiyorsun. Gitmesen de iyice kafayı yiyorsun. Bir de ailen sonuçta. Yine en kötü anlarında yanında oluyorlar. Galiba birkaç insanla beraber yaşamanın bedeli bu : b*k gibi hissetsen de, yine de onlarla anlaşanileceğin bir nokta bulmak ve her zaman insana olan inancını yitirmemek. Yoksa cidden kafayı yerdim. Pekala. Sabrediyorum. Ve 4 şubat 2023 tarihindeki Marulzele, bir mektup göndersem aynen şöyle derdim ;
"Merhaba. Şuan iğrenç bir durumda olduğunu biliyorum. Hayatın berbat, yanındaki insanlar daha da berbat. Ve kötü olan ise her zaman böyle olmadıkları için hayattan ve onlardan tamamen umudunu kesip, boş bir sayfa açamıyorsun. Hala eskiyi geri getirebilmenin ve her şeyi düzene tekrar koyabilmenin umudunu taşıyorsun. Belki de hala yaşam sevinci veren budur. Ya da ölüm isteği ve böylece dünyayı bırakıp gitme isteği de bundandır. Ama galiba emin olduğum tek şey var, bunları yaşamaya mecburuz. "
" Ne olurdu acının da bir fotoğrafı olsaydı, kalpteki ağrının, hüznün ve umutların.. Unutmak hemen kolay olmazdı böylece,
Ama şimdi unutmak suç."