Şimdi sanki kitabı haftalarrrrca elimde dolandırmamışım, gittiğim her yere götürüp tek sayfa okumadan geri getirmemişim gibi utanmadan gönderi paylaşacağım. Kitabı okumayı bu kadar uzun sürdürmenin sebebinin kitapla hiç alakası yok. Konu ilginç, dil akıcı, her şey tamam ama doğru kitap,…devamıŞimdi sanki kitabı haftalarrrrca elimde dolandırmamışım, gittiğim her yere götürüp tek sayfa okumadan geri getirmemişim gibi utanmadan gönderi paylaşacağım. Kitabı okumayı bu kadar uzun sürdürmenin sebebinin kitapla hiç alakası yok. Konu ilginç, dil akıcı, her şey tamam ama doğru kitap, yanlış zaman diyebilirim... Her elime alışımda heyecanla okuyordum ama bıraktığımda tekrar açmak çok zor oluyordu, bu hali birçok kişi biliyordur zaten...
Her neyse, kitaba gelelim. O kadar etkileyici bir kitap ki. Kitap boyunca süren dönemin Fransa'sının kaosu, karmaşası, o karanlık ve bunaltıcı atmosferi, toplumun insanı iğrendiren hali... Okurken gözümde canlanması başka bir boyuta geçti ve şu an düşündüğümde hepsi sanki kitap okumamışım da filmini izlemişim gibi gözümün önünde canlanıyor. Her kurgu kitabı gözümde canlandırıyorum ama hepsi tamamen net, film gibi olmuyor. Bu olanlardan biri. (Bu arada, filmi de dizisi de var zaten, onları da yakın zamanda izlerim diye düşünüyorum.)
Kitaba başlamadan o döneme dair toplum eleştirisi olduğunu okumuştum zaten ama böyle kitaplarda bazen "acaba tam olarak ne düşünceyle bir eleştiri yaptığını, neye işaret ettiğini vs anlayabilecek miyim?" diye düşünüyorum. Bu kitapta öyle net gördüm ki bunları, yazara hayran kalarak okudum resmen. Koku duyusunu seçerek anlatmak ayriyeten hayranlık uyandırıcı. İnsanların tepkilerini yönlendiren şeyin aslında koku olduğunu fakat insanların bunun farkında olmadığı için yalnızca görünenle uğraştığını ve bunun ne büyük aptallık, cahillik olduğunu söylemek yalnızca toplum eleştirisi açısından değil; dil mefhumunun, insanın gördüklerini, duygu ve düşüncelerini aktarmadaki yetersizliğini, kelimelerin dolaylılığını anlatmak açısından da çok etkileyici. Grenouille, en başından beri yaşadığı topluma uyum sağlayamayan bir karakter ama aynı zamanda kendi çıkarları için de olsa topluma karışmaya çalışan veya zaman zaman buna mecbur kalan bir karakter. Beni özellikle etkileyen birkaç yeri işaretledim. Mesela, kitap boyunca Grenouille'a korkuyla bakan ama birkaç güzel kıyafet giyip saçını düzeltince, korkuyla bakamak yerine artık onu normal insan kabul eden bir toplumun psikolojisini anlamak insanı ürpertiyor. Oysa Grenouille'de hiçbir değişiklik yoktu ve kendisi de bunun farkındaydı. Senin de böyle bir toplumda yaşıyor olabileceğini bilmek ve dahası, senin de bu şekilde davranan insanlardan biri olabileceğini anlamak katbekat ürpertici. Kitapta insanı dehşete düşüren de bu. Dehşete düşmek derken, bunu gerçekten kastediyorum. Özellikle cinayetler başladığı andan itibaren, öyle dehşete kapılarak okudum ki dışardan beni izleyen biri tepkilerimi görüp ne hissettiğimi anlardı. (kitabın zaten konusu bu cinayetler, sürprizi bozmadım yani.) Dehşete düşüren şeyler şunlar: Öncelikle, Grenouille'in tüm istediğini elde edebilecek olmasına, en başından beri peşinde olduğu hedefe ulaşacak olmasına, istese belki tüm dünyaya hükmedecek olamasına rağmen tam tersi hedeflerine ulaşıp insanlardan takdir gördükçe yaşadığı toplumdan daha da iğrenmesi, onlara karşı çok güçlü bir nefret duyması ve gitgide kendini daha da tecrit etmek istemesi. Onun bu hissettiklerin sizin de çok derinden hissedebilmeniz ve 18.yüzyıl Fransa'sında yaşananları anlatan bir kitapta gördüklerinizi yaşadığınız toplumda neye karşılık geldiğini anlayabilmeniz. Ve bu anlatımın böyle olağanüstü bir konu ve kurguyla aktarılması. Finali anlatmaya ise kelimeler yetmez sanırım. Ama gerçekten, o bahsettiğim Grenouille'nin kitap boyunca ve özellikle de sonlara doğru hissettiği tiksiniti ve korkuyu öyle gerçek, öyle derinden hissettim ki artık bunu tecrübe ettim diyebilirim, Grenouille'in tecrübesine sahibim artık. O kadar çok yönlü bir kitap oldu ki benim için, ne hissettiğimi tam olarak anlattığımı ve anlatabileceğimi sanmıyorum bile.
Son olarak, kitabı okumamın uzun sürmesinin kitapla alakası yok dedim, öyle zaten ama yine de tercümenin kesinlikle yoran bir tarafı vardı. İnatla tekrar tekrar kurulan devrik ve upuzun cümleler, Türkçede kimsenin kullanmadığı ikilemeler vs çok zorlama bir tercüme izlenimi veriyor ve gerçekten yorucu. Yani okunuyor, çok kötü bir tercüme demiyorum tabi ama insan takılmadan da edemiyor. Bendeki kitabı sahaftan almıştım, Can Yayınları'ndan 87 basım ve ben eskiliğine bayılıyorum ama bu tercümesi için söylediklerim yeni basımlarda da aynı mı bilemiyorum tabi. Mütercim hala Tevfik Turan ama tercümede değişiklikler olmuş olabilir. Bu da yeni baskı okuyacaklar için son paragrafımı gereksiz kılar:)