Martin Mcdonagh, bir İrlanda köyünde geçen hikayeyi sen nasıl bu kadar bizim hikayemiz gibi evrensel çekebildin! Bu noktada aklımı hemen şu soru ısırıyor; yoksa, dünyanın her yerinde her ne kadar özgün etmenler olsa da, hikayelerimiz birbirinin aynısı mı? Kimbilir... Beni…devamıMartin Mcdonagh, bir İrlanda köyünde geçen hikayeyi sen nasıl bu kadar bizim hikayemiz gibi evrensel çekebildin! Bu noktada aklımı hemen şu soru ısırıyor; yoksa, dünyanın her yerinde her ne kadar özgün etmenler olsa da, hikayelerimiz birbirinin aynısı mı? Kimbilir... Beni içine çekti bu film.
Filmin arkadaşlığın doğası üzerine olduğunu söyleyerek başlayayım. Ama bu kadarla da kalmıyor o doğayı bize en somutuyla yansıtıyor. İrlanda'nın iç savaşını ön planında iki arkadaşın- Padriac ve Colm- hikayesi üzerinden anlatıyor bize. Arkadaşlar, dostlar birbirleriyle can hıraş bir mücadelede.
Peki bu arkadaşlıkta anlatılan nedir?
İnsan en çok, en yakınlarından yaralanır diye bir söz var. İşte en yakınlarımızdan yaralanmanın ne demek olduğunu, kendi içerisinde yaşamın anlamı üzerine bir kavgaya giren depresif bir adamla, onun artık konuşmak istemediği sıkıcı, kibar ve biraz saf arkadaşının aralarında yaşananlar üzerinden anlatıyor. Karakterlerden biri, İrlanda'nın bir ada köyünde yaşının da belki ilerlemesiyle bir manasızlık dehlizine kapılır. Bu dehlizdeki buluşlarının ilki eski arkadaşıyla hiçbir şey yapmak istememesiyle başlar.
Peki, hiçbir şeyden haberi olmayan ve hayatı geldiği gibi yaşayan ya da anlamsızlıkla bu şekilde baş eden diğer arkadaş hayattaki tek dostunun onunla artık konuşmak istememesi karşısında ne tepki verecektir. Böyle bir şey kaç tane insanın başına gelir...?
Özetle bir yanda yaşamının sonuna geldiğini hisseden, geride hatırlanmak isteyen depresif bir ruhun tutkusu ve inadı ile yaşamının değeri üzerinden hissettiği değersizlikle mücadelesini izlerken; diğer yanda bu arkadaşlığa bağlı/bağımlı diyebileceğimiz bir karakterin bu arkadaşlıktan başka bir şeyi olmamasını ve arkadaşının kendisini reddetmesini kabullenemeyişini izliyoruz.
Bazen birbirimize olan ihtiyacımızla, kişisel alanımıza olan ihtiyacımızın dengesini kurmak ne kadar zor.
Colm ve Padriac arasındaki bu kavga, İrlanda'daki iç savaşın derinlemesine hissettirdiklerini anlatıyor. Bir savaşın anatomisi insanların ruhlarında nasıl somutlaşırı izlerken; diğer yanıyla belki de insan doğasının bu savaşlara gebe oluşunu seyrediyoruz.
Bu anlatımda adanın uzağında yaşanan savaşı bir arka plan olarak filmle çok güzel bütünleştirmiş ki hayatta her şeyin aynı anda olmasındaki estetiği sonuna kadar kullanmış yönetmen. Yani demem o ki bu iki arkadaşın yaşadığı çatışma arkadaki İrlanda iç savaşının yakın çekimi olmuş. İç savaşa içten bir bakış, yakından bir temasla bize "this will never end because I want more" dizelerindeki insan doğasının tüm savaşlarının özellikle iç savaşların içini göstermiş.
İrlandalılar! Hayatta bir mana ararken en yakınınızdakilerle girdiğiniz savaşlar böylesine çetrefilli , bazen anlamsız, soyut ve sonuçta "eşekler" boşuna ölüyor. (Eşek filmde Padriac'in en yakın dostudur) Ama insan bu ya, insanın manasızlıkla savaşı bitmediği müddetçe birbiriyle savaşı da asla bitmeyecek.. Herkes kendi açısından haklıdır bu yüzden filmin sonunda karakterimizin dediği gibi bu böyle devam edecek...
.
.
.
Filmdeki herkesin bir hikayesi, filme bir katkısı var. Hiçbir karakter, sadece hikayenin gidişatı için öylesine seçilmemiş. Her karakterin, İrlanda toplumunun içerisindeki insanları ve onların rollerini temsilen seçildiğini düşünüyorum. Normalde birçok insanı sıkacak bir hikaye kendi içinde bir akışı yakalamış ve sonuna dek zevkle izleniyor.
Örneğin, okuyan, düşünen kızkardeş (toplumun akıllı kesimini tarif eder) çareyi kaçmakta bulur, en temiz ve saf olan genç çocuk ölür ve çocuğun babası gücün yozlaşmasını temsil eden bir polistir. Geleceği bilen tasasız bir yaşlı ve ortamın nabzını tutan ve dedikoducu bir aracı olan kadın karakter pazar yerinin siyasetini özetler adeta.
Karakterler üzerinden bir toplumun anatomisi ortaya konmuş. İrlanda'nın iç savaş yıllarındaki vaziyeti, ve oradaki insanların ehvali küçücük bir köydeki, sıradan gibi görünen bir çatışma üzerinden resmedilmiş. İrlanda savaşı büyük anlatı iken, iki arkadaşın anlaşmazlığı üzerine olan hikaye büyük anlatının yakın çekimi, merceğe alınması olmuş.
Filmin çekildiği ada, doğası ile kendi içinde bir masal. Bakmaya doyamadığınız manzaraları var ve kameraya bunu çok iyi almışlar. Bu bakımdan Nuri Bilge'nin Anadolu'da çektiği filmlerdeki fotoğrafçılığı bilenler anlayacaktır atmosferi: Derin, hayalsi, davetkar, bakir, uzak ve özgür. Bu yüzden içinde yaşayanların hissettikleri ve yaşadıklarıyla tamamen tezat.. İzleyenin varmak istediği, yaşayanın kaçmaya çalıştığı..
Ayrıca bir eşşek ve bir köpekle kurulan dostluğun var olduğu sahneler bambaşka bir lezzet ve keyifti.
Bu sene Oscarı almasını istediğim film "Her Şey Her Yerde Aynı Anda" idi. Ancak bu filme dek böyleydi. Bu iki filmin Oscarları talan etmesini bekliyorum.
İzler izlemez ilk izlenimlerim, daha sonra düzenleyeceğim.
Keyifli seyirler.