Çocukluğumun dizisi. Defalarca tekrar izledim, her seferinde farklı bir tadını buldum. 11 sene olmuş bile bu dizinin üstünden geçeli, oysa o kadar yakın geliyor ki her şeyi.
Kişisel duygularımı bir yana bırakıp yazacak olursam, abartısız bir yerden dizi sektöründe içinde…devamıÇocukluğumun dizisi. Defalarca tekrar izledim, her seferinde farklı bir tadını buldum. 11 sene olmuş bile bu dizinin üstünden geçeli, oysa o kadar yakın geliyor ki her şeyi.
Kişisel duygularımı bir yana bırakıp yazacak olursam, abartısız bir yerden dizi sektöründe içinde özgün ve kıymetli bir yerde durduğunu düşünüyorum. Öncesinde tabii ki bir ekibin beynindeki kadın karakter yapısının bu kadar zengin, dolu ve dramatize edilmeden verilmiş olmasıyla. Ekip liderini kadın yapmak dahi bizde, çok az cesaret edilen bir durum iken, dizinin aksiyonu ve komedi aksı aynı karakter yani Nisa Yazıcı üzerinden akıyordu. Ve açıkcası bunu çok değerli buluyordum. Fakat sadece tek bir karakter değil, dizinin çoğu karakteri son derece özgündü. Ekip içinde fizyonomi bilgisiyle öne çıkan, hikayesinin masumu Nazlı ve hikayenin günahsız günahkârı Yusuf. Aralarındaki ilk sezondaki çatışma gerçekten inanılmazdı. Hikayenin hafifleşmesine, samimiyetine yardım eden Nisa’nın ailesi olarak dahil eşi Latif, annesi Hümeyra ve çocukları Arif ve Fatih de öyleydi.
Kendilerine ait alanları olan karakterleri izlettiler yani bizlere. Diziyi izleyen herkes için artık bu aileyi övmek klişe hale gelmiştir diye düşünüyorum; ev erkeği Latif, emekli öğretmen Hümeyra sultan, ailesinde anne olduğu kadar çocuk olan Nisa, haylaz çocuk Arif, akıl küpü Fatih. Ve bu ailede temel ve sadık kalınan tek şeyin birbirlerine duyulan saygı ve sevgi temelinde kalmış, tatlı rekabetlerle birlikte gelen oyunlar. Herkes biraz küçük, herkes biraz büyük. Öyle bir aile işte.
Şunu detayı da es geçmemek gerek, yazılan tek bölümlük boşanma hikayelerinin, daha ziyade ilişkiler arasındaki çatışmalarının yazılma şekillerinde kutsallığa atıf yapmak yerine iki insanın mutluluğunu temel almaları dizinin en iyi yönlerinden biriydi benim gözümde. Aynı özenle seçilen bölüm oyuncuları da, seyir zevkini yüksek bir yere taşıdığı inkar edilemez bir gerçek.
Eğer diziyi 4.-5.kez izlerseniz, küçük detaylara çok önem veren bir dizi olduğunu görüyorsunuz. Bir detay 20 bölüm sonra tekrar karsiniza cikabiliyor.:) Benim gibi paralel bağımlılarını sevindirebilir böyle şeyler.:D İnsanı yer yer üzen, yer yer geren, daha uzun sürede güldürüp mutlu ettiğini dusundugum en sevdigim dizi, iyi ki de benim en sevdigim dizi.🌸
Aynı zamanda bu dizide Nisa Yazıcı’ya can veren, ruh katan Nergis Öztürk’ün(çok başka sevdiğim bir oyuncu ve insan<3), oyunculuk hayatında benim gözümde çıkardığı en iyi karakterlerden biridir, komedi yönünü burada keşfetmiştik biz.🤭
Dizinin en güzel mottosuyla bitirelim; İnsan ne istediğini bilmez!