Spoiler içeriyor
Kitabı gerilmeden okuyabilen var mı cidden?diyerek başlayayım yazıya.Stefan ile devam ediyorum her ne kadar arada başka tür ve yazarları okusam da Zweig'in psikolojik tahlilleri benim psikolojiye olan ilgim ve tabi ki yazarın edebi dilinin de etkisiyle hikayenin içine daha çabuk…devamıKitabı gerilmeden okuyabilen var mı cidden?diyerek başlayayım yazıya.Stefan ile devam ediyorum her ne kadar arada başka tür ve yazarları okusam da Zweig'in psikolojik tahlilleri benim psikolojiye olan ilgim ve tabi ki yazarın edebi dilinin de etkisiyle hikayenin içine daha çabuk giriyor ve adapte oluyorum."Korku"çok basit bir konuyu ele alıyor olsa da ki (Stefan'in çoğu kitabı basit bir konuyu ele alıp bizlerin bakış açısına farklı bir bakış açısı sunarak karakterlere sempati duymamızi sağlıyor)herkesin damarına basan basit ama can alıcı kilit noktayı ele alıyor.Hepimizin derin sırları vardır büyüklü ufaklı.Peki ya biri bu derin sırriniza ortak ortak olup uyanıkken bile size kabuslar yaşatıp korkuyu ensenizde hissettirecek bir korkuyla sizi ızdırapli bir dünyaya sürüklese? Açıkçası her ne kadar bu başıma gelen bir konu değil ama kadın ile aynı duyguları zamanında ben de paylaşmışim diye icimden geçirdiğim ve analoglarla da durumu pekiştirdigim bir mükemmellik yapitiydi.Yasak aşkının yabancı biri tarafından öğrenilmesi ve kadının İrene' e şantaj yaparak her zaman korkuyu iliklerine kadar, yürüdüğü her sokak başında somutlasmis olarak karşısına dikilmesi anlatırken ayni zamanda çok başka hassas bir noktaya da değinmesi ile bizlere şu soruyu soruyor.Bizler herhangi bir şeyin değerini kaybetmeye yakın ya da kaybedince mi anlarız ki;cevabı yine verirken ikilemde kalmadan hatta gerek bile duymadan cevaplıyoruz.İrene'in yasak aşkı aslında aşk değil damarlarlarina "Yakalanabilirim ama bu hayatımdaki en heyecanlı macera" hazzınin dolasmasiydi.Siradan hayatına bakış açısını ufak kaçamaklarla alavlendiriyor tok olan karnını doyuran yaşamdan ruhunun ilgi açlığını da doyurmasi için böyle bir yol izliyordu.Ne yazık ki hayat ona bir hatırlatmada bulundu."Irene her şey istediğin gibi gidemez."ve Irene hiçbir zorlukla karşılaşmayan burjuvali genç kadin bu durum karşısında afallayarak vicdan azabı duymadığı macerasında zamanla çevresinde olan biteni tanıyarak vicdan azabı duyuyor gibi oluyor ve fırsat vermediği kendi yeri bile olmayan hayatının rahatinin gideceğinden ölesiye korkuyor lakin bir türlü de ne kocasına ne kendisine itiraf edebiliyordu.İrene içinde verdiği mahkemede avukat kocasının yapmış olduğu imalarla daha çok geriliyor her telefon her kapı tiklatilmasinda yaşadığı gerginligi yaşamanın verdigin yorgunluktan bitap düşmüş artık kökten bir çözüm bulsa da son dakika ters köşe bir durumla bambaşka bir hayata gözlerini açıyor.Bana eğer sorarsanız Irene hiçbir zaman pişmanlık duymadi ve vicdan azabı çekmedi.Onun yasak aşkı onun egosunu tatmin ediyor ve aşağılık kompleksine ilaç gibi geliyordu.O sırrının ifşa olmasında bile son dakika pişman değildi utanç duymuyordu.İrene kendine hiçbir zaman dürüst de olmadı.Bu durumu bir ders ile anafikre ulaşacak bir olgunluğa ise hiçbir zaman sahip olamayacaktı.O yaşamından vazgeçmek istedi çünkü o utançla yaşadığı için değil o ağır her an biri sırrimi keşfeder duygusuyla almıştı kararını.Bencilligimizi, monoton hayatımıza sırlar katan bizlerin daha sonrasında ikiyuzluce yaşadığımızı ama hepimizin de bir insan olarak bir amacı olduğunu en amacsizin bile amacını olduğunu hatırlatıyor bu kitap.Kendimize ise hiçbir zaman dürüst olamayacağımızi da son cümlelerle kafamıza sokuyor.İyi okumalar dilerim..