Okursanız sevinirim dostlarım… Biliyoruz ki yaşamın döngüsünde hiçbir şey basit ve meşakatsiz değil. Her şeyin bir bedeli vardır. Çevremizde ki bir kesim hayatları kendi hayatımızla kıyasladığımızda maddi açıdan bize daha basit ve kolay gelebilir. O hayatın sahibi belki bir bedel…devamıOkursanız sevinirim dostlarım…
Biliyoruz ki yaşamın döngüsünde hiçbir şey basit ve meşakatsiz değil. Her şeyin bir bedeli vardır. Çevremizde ki bir kesim hayatları kendi hayatımızla kıyasladığımızda maddi açıdan bize daha basit ve kolay gelebilir. O hayatın sahibi belki bir bedel ödememiş olabilir. Yani uzaktan baktığımızda bize kolay gelebilir. Ama emin olun o hayatı ona sunanlar kesinlikle bir bedel ödemiştir. Yaradan onlara o hayatı belkide güçlü olmadıkları için sundu. Yürekleri yettikleri kadar zorluk gördüler. Hani dağına göre kar verir ya mevlam. Öyle işte. Sonuçta her şey bir sınav değil mi? Senin hayatın zor ise bunun sebebi sen kesinlikle ondan daha güçlü ve daha savaşçı olduğun içindir. Yada bolluk seni boğacaktır. Bu yüzden onun kadar varlıklı değilsindir. Önemli olan hayatta en çok şeye sahip olmak değil, önemli olan hayatta en az şeye ihtiyaç duymaktır. Hayattan zevk almaya bakın dostlar. Heee ben pek beceremedim, olmadı yani. Fazla düşünmek, bazen olayları fazla fazla anlamak, anlayabilmek gerçekten ruhen yıpratıyor insanı. Aşırı düşünmek, problem yokken problem yaratma sanatıdır. Hayatı biraz da doğaçlama yaşamak lazım. Siz ne kadar hesapla yaşasanız da son sözü Allah söylüyor işte. Yaşam hakkımız bir tane, bunun en dinamik ve enerjik olduğu yıllar malesef kısıtlı çünkü durmadan büyüyoruz. Büyümeden gidin bir ovada koşun mesela yada bir arabayla uzun bir yolculuğa çıkın veyahut bir mekanda karaoke yapın olmadı yüksek bir zirveye çıkıp avazınız çıktığı kadar bağırın. Yağmur altında yürüyün mesela. Rahmet yağarken dua edin. Yağmuru dinleyin. Yapın işte bişiler.. Çünkü yaşınızı aldıktan sonra bunlar size saçma aktivitelerimiş gibi gelecek. Yada enerjiniz olmayacak. O yüzden durma ve harekete geç. Dünya gördüğünden büyük ama hislerinden küçük bir yer. Duygularınla yaşa…
Işığını kaybeden güneş ne dünyayı nede kendini ısıtabiliyor.
Bazı duygular var ki insanı mahvediyor. Bu duyguların en tepesinde özlem var. Onu bir daha göremeyecek olmanın verdiği çaresizlik belki de dünyada yaşana bilecek en ağır çaresizliktir. Tam aksi bence özlem dünyanın en güzel duygusu, hissi de olabilir. Ama bu duyguyla nasıl yüzleştiğinize bağlı. Eğer özlem duyduğunuz kişiyi hayatınızın her anında görme şansınız var ve sadece belli zamanlarda ayrı düşüyorsanız, işte bu özlemin yerini dünyada hiçbir şey alamaz. Çünkü onun gidişinin muhakkak bir dönüşü oluyor ve siz bunu kıymetini daha çok bilerek bekliyor ve özlüyorsunuz.Hoşş ve güzel bir bekleyiş. Kısa vadeli gidiş sizde küçük yaralar bırakıyor da olabilir.
Ama o kavuşmalar yok mu!! Kücücük bir sarılma kocaman bir mevsime dönüşüyor. Papatyaların, hanımeli çiçeklerinin kokusuyla Everest’in zirvesini görüyorsunuz adeta. Sevgi insanı aylarca haflarca süren yolculuktan sonra değil sadece bir saniyede bile Everest’in zirvesine çıkarabilir. Buna aşk mı dersin sevgi mi? Bilemedim..
Aşk iki kişinin başını döndürürken sevgi bütün dünyayı döndürebiliyor işte..
Dünyanın cenneti neresidir biliyor musunuz? Sevildiğiniz yerdir. Önemsediğiniz, adam yerine konulduğunuz yerdir. Sevilmekte bir lütuf, öyle herkese nasip olmuyor hee. Öyle her seviyorum diyene değil, sizin için kendini, yüreğini ortaya koyana değer verin. Derin vakitler ümit ederken dar ve ölüm kadar soğuk bir zamana sıkışırsınız. O yüzden elinizde ki vakti sevdiklerinize zaman ayırarak geçirin. Güzel olan şeyleri saklamayı da unutmayın. Çünkü insanlar mahvetmeyi sever. Bunu da dostlarınız öyle bir cerrahi operasyonla yapar ki ruhunuz bile duymaz. Hani o her şeye fikri olan, yaptığınız hiçbir şeyi onaylamayan, anlamayan insanlar. Bakın altını çiziyorum Anlamayan!!.. Birlikte on basamağın dokuzunu çıkarsınız. Onuncu ve son basamak sizin içinse dünyanın en kötü ve zorlu basamağı olduğuna hem inanır bir de üstüne hem inandırır ve geri dönersiniz. Sizi de öyle bir kör aptalla çevirmiştir ki; “ yaa biz bu basamağa neden çıkmadık” diyemezsiniz. Çünkü bunu isteyen dostunuz, arkadaşınız, akrabanız veya herhangi birisidir. Bu arada kendisi o basamakları çıkmaya devam eder. Sizin haberiniz olmaz. Sonra o üzülmesin diye başka taraflarlardan canınız yanar ve yakarsınız. Kalbiniz kırılır ve kırarsınız. Kalp Allah’ın evi derler. Ne kendi evinizi ateşe verin nede başka evleri,yuvaları…
İşte öyle arkadaşlar. Blog yazar, edebiyatçı falan değilim. Yazım hataları olabilir yada eksik kelimeler, cümleler.. Sadece içimden geldiği için yazdım. Yüreğim yetse sustuklarımı da yazardım ama yüreğim el vermiyor. Bu arada sustukların kötü diil hee. Onlar anlattıklarımdan daha güzel. Bunun için küçük bir problem var. Sadece bi roman yazmam gerekiyor”:)”. Evet kalbimin en çok kırıldığı yer belki orası ama en sakin rüzgarların estiği, en sıcak güneşin doğduğu,en berrak suların aktığı yerde orası.. Bir gün başardım diyebilmek dileğiyle. İnşallah sizde dersiniz. Şimdilik gidiyorum.. Unutmayın;
“Umut iyi bir ŞEY dir ve iyi şeyler asssla ölmez”♾
Hoşçaa, Sevgi Dolu ve Sağlıcakla Kalın Dostlar. Her Zaman Nazik ve Saygılı Olun. Parlamaya Devam Edin.✨
Allah’a Emanetsiniz…
BayBayyy🌼🦩